Ortadoğu'da olmasa da Orta'k'doğu'da güzel şeyler oluyor. Orta'k'doğu, 2015 yazında 20 Suriyeli müzisyenle başlayan bir topluluk. Zor şartlar yüzünden birçoğu Avrupa'ya gidince geriye sadece birkaç Suriyeli kalmış. Grup Türk, Kürt, İranlı, Arap, Yunanlı ve hatta Amerikalı müzisyenle yola devam ediyor.
Eğer sizin meydanlarınızda, caddelerde,
sokaklarınızda dilenciler olduysak özür dileriz.
Eğer sizin işyerlerinizde, atölyelerde, tarlalarınızda kaçak işçi olduysak özür dileriz.
Eğer sizin kıyılarınıza, kumsala, plajlarınıza cesetlerimiz vurduysa özür dileriz.
Bu vurucu sözler, Mülteci Makamı adlı 7,5 dakika süren bir şarkının üçüncü ve son bölümü. İlk iki bölümde Kürtçe ve Arapça olarak Suriye'de yaşananlar ve ardından başlayan göç dalgası anlatılıyor. Arapça kısımda Suriyeli mültecilere kapılarını kapayan Arap liderlere sitem, son bölümde ise Suriyeli denince akla gelen kaçak işçi, dilenci gibi olumsuz imajlara gönderme var.
Şarkının sözü ve bestesi, İstanbul'da yaşayan Suriyeli müzisyen Hussain Hajj'a ait. Hajj, İstanbul'a aslında Suriye'de karışıklık başlamadan önce gelmiş. Ülkesinde İngilizce öğretmenliği yapan Hajj, şimdilerde İTÜ'de müzikoloji bölümünde yüksek lisans eğitimi alıyor. Aynı bölümde doktora yapan Kardeş Türküler üyesi Selda Öztürk ile tanışması ise daha öncesine dayanıyor. Hajj, Kardeş Türküler'in Yoyo adlı şarkısına katkıda bulunmuş ve o sırada tanışmışlar. Selda Öztürk, Kardeş Türküler'in perküsyonisti ve aynı zamanda Asfur adlı Arapça şarkıda kulağımızın pasını silen o kadife sesin sahibi olan vokalist. İkilinin yolunu müzikal anlamda birleştiren şey ise Orta(k)doğu adlı müzik grubu. Orta(k)doğu, adından da anlaşılacağı gibi hep karışıklıkla ve bölünmüşlükle gündeme gelen Ortadoğu halklarının müzikle birleşebileceğini göstermek isteyen bir grup.
Grup, dinleyicilere şimdilik sadece internet üzerinden ulaşıyor. 7,5 dakikalık bir kayıt yapmayı başaran grup, Mülteci Makamı'na bir de klip çekmiş. Yakında internette bu klip de yayınlanacak. Sözler de, müzik de alabildiğine vurucu ve hüzünlü.
Öncelik ekmek parası olunca...
Başlangıçta İstanbul'da yaşayan Suriyeli müzisyenlerden oluşması düşünülen grupta şu anda Arap, Türk, Kürt, İranlı, Yunanistanlı ve Amerikalı üyeler var. Grubun ortaya çıkması Hussain Hajj'ın Selda Öztürk'e fikrini açması ile olmuş. Geçtiğimiz temmuz ayında bir araya gelmiş ekip ilk olarak ama elemanları o günden bugüne çok değişmiş. Selda Öztürk, süreci şöyle anlatıyor: “2011'de başladı halk ayaklanması ve Türkiye hep sürecin içindeydi. Doğal olarak Türkiye'ye çok gelen oldu. Avrupa'ya giden de çok var. Belki de ilk defa grup bu kadar sabitlendi.” Hussain Hajj araya giriyor ve ekliyor: “Avrupa'ya giden çok oldu. Bir de buradaki arkadaşlar takdir edersiniz ki ekmek parasının peşinde. Kafelerde vs. para karşılığı çalıyorlar. Karşılıksız bir şekilde müzikle ilgilenmeleri zor oluyor. O yüzden süreklilik olmuyor. Bazen Anadolu yakasında yaşayan arkadaşlardan birini çağırıyorum müzik çalışmak için, yol parasını hesap ediyor.”
Grubun nerede çalıştığına gelince Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu (BGST) mekân ayarlamış kendilerine. Zaten en büyük hatta belki de tek destekçileri BGST. Özellikle Selda Öztürk, grubun kurucularından biri olarak baştan beri elinden geleni yapıyor. Ama daha fazla destek hatta sponsor bulmaları şart.
Hajj'ın söylediği gibi bir araya gelip çalışmaları için bile maddi kaygılardan bir miktar uzak olmaları gerekiyor. Hajj bunları söylerken gerçeklerin de farkında: “Türkiye'nin de zor şartlar altında olduğunu biliyoruz. Türkiye Suriyeli entelektüelleri tutamadı gibi sözler söyleniyor ama hayat buranın halkı için de zor. Kendi entelektüeline sahip çıkamazken bir yabancıya sahip çıkmasını çok beklemiyoruz.”
Sokaklardan kafelere, konserlere...
Böyle bakınca fazla iç açıcı bir tablo yok ama Selda Öztürk, Suriyeli sanatçıların görünür olmaya başlaması konusunda biraz daha umutlu: “Türkiye başından beri her şeyin içinde, belki bombalar düşmüyor ama hayata tutunmaya çalışan bir sürü insan var burada. Onların arasında müzisyenler de var tabii. Biz onları önce sokakta gördük. Sokaklarda çok güzel müzikler yaptılar, etraflarında bir sürü insan birikti. Onlar mini konserlerdi bir bakıma. Biz de gidip dinledik. Aradan yıllar geçiyor ve aslında biraz kurumsallaşmaya doğru gidiyor. Sokaktalardı, şimdi kafelerde çalıp söylüyorlar, konserler vermeye başlıyorlar. Kültür merkezlerinde konser veriyorlar. Bu insanlar müziklerini icra edecekler ya da birlikte edeceğiz. Bu bir değişim dönüşüm. Unkapanı bunu fark etmiyor ya da görmezden geliyor ama bu proje olmasa da birileri bir gün bunu fark edecektir.” Elbette ki bir albüm yapmak ve konserlere çıkmak gibi hayalleri var: “Mesela 4 Haziran Dünya Mülteciler Günü'nde bir konser verilebilir, ardından üç dört gün sürecek bir turne. İlk aşamanın sancısı var, bundan sonra artık net bir şekilde ilerlemek istiyoruz.”
Grubun elemanlarından Tarık Aslan ise bu konuyla ilgili saatlerce konuşulabileceğini ama işin gelip dayandığı noktanın ‘paraya ihtiyacımız var' olduğunu söylüyor.”
Dilenci imajı kalsın isteniyor
Şarkının vurucu sözlerine gelince... Besteci ve söz yazarı Hussain Hajj şöyle diyor: “Dilenci, kaçak işçi imajı hep taze kalsın isteniyor. Bu tabii benim görüşüm ama böyle kalmasını isteyen bir güç var. Suriye'deki problemlerin kökü temizlenmeden gövdeyle, ayrıntılarla uğraşıyorlar. Suriyelilere denek gibi davranılıyor. Ben aslında mültecilerle ilgili bir şey çalışmak bile istemezdim ama durum bu. Ama müziğin birleştirici gücüne inanıyoruz. Bu müzik ile başladı ama bir kültürel organizasyona dönüşebilir.” Şarkıya https://soundcloud.com/odensemble/ortak-dogu-multeci-makamimeqame-penaber linkinden ulaşılabilir.