Quantcast
Channel: ZAMAN-PAZAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

İstanbul'da son tulumbacı kahvesi

$
0
0

Eski zamanın itfaiyecilerinin yani tulumbacılarının takıldığı son kahvehane, İstanbul Kadırga'da yaşamaya devam ediyor. Mekânda kahvehane kültürünün bugüne ulaşmamış pek çok izine rastlayacaksınız.

Osmanlı'dan Türkiye Cumhuriyeti'ne tevarüs eden kahvehane geleneği, gerek tarih çalışmalarına gerekse kültür programlarına mevzu olmaya devam ediyor. Bunlardan sonuncusu İstanbul Teşvikiye'deki Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde meraklılarıyla buluştu. ‘Üç Şehir Bir Kahve: Kahire, İstanbul, Viyana' başlığıyla devam eden sergi, bu şehirlere kök salan kahve ve kahvehane kültürünü yansıtıyor. Kahvenin doğudan batıya kat ettiği güzergâhta, Manuel Çıtak'ın fotoğraflarına edebiyatçı, tarihçi ve muhtelif sanatkârların cümleleri eşlik etmiş. Gezerken burnunuza gelecek kahve kokusu, üç ayrı coğrafyada kendi rengine bürünmüş bir kültürün saklı taraflarını ifşa eder bir mahiyette hazırlanmış. Kahve bahane edilerek yapılan programın birkaç hafta önceki konuğu Çiçek Atçıl Harmankaya'ydı. Harmankaya, müdavimleri tulumbacılar olan ve şimdilerde İstanbul'un bir köşesine sinip kalan bir kahvehaneden bahsetti. Kadırga'daki tarihi havuzlu kahvehaneden...

Her yol kahvehaneye çıkar

Osmanlı'da sosyalleşmenin önemli noktalarından biri kahvehanelerdi. On altıncı asırda Yemen üzerinden İstanbul'a ulaşan kahve, başlarda yasaklandı ancak bu meşrubata duyulan kuvvetli cazibe hiçbir vakit kırılamadı. Kahvenin yasaklanmasındaki asıl neden, insanlara rehavet vermesi ve bu yüzden ahalinin vakit namazlarını aksatmasına sebebiyet vermesindendi. Kahvehanelere biriken işsiz güçsüz taifesi, sultanın kulağına kadar gidecek birtakım tenkitlerde bulunmaktaydı.

Kahvenin etrafında teşekkül edecek bu sosyal yapının bir başka ehemmiyet arz eden tarafı da, her mesleki zümreye ait belli başlı kahvehanelerin bulunuyor olması. Herkesçe kabul gören meşhur kahvehaneler dışında, askerlerin, âşıkların, kayıkçıların, balıkçıların, hamalların ve çeşitli sanatkârların toplandığı ayrı ayrı kahveler bulunuyordu. Usta ve sanatkârlara ihtiyacı olan kimseler kahvehanelere gidip işini yaptıracak birine kolaylıkla erişebiliyordu.

Havuzlu kahvehane

İstanbul Kadırga'daki tarihî; havuzlu kahvehanenin hususiyeti, yukarıda bahsi geçen meslek kahvelerinin son mümessili olması. Ekseriyetle tulumbacıların buluşma noktası olan mekânı, yukarıda geçen etkinlik sayesinde keşfettik. Bahsettiğimiz kahvehane, Kadırga Meydanı'nın bir köşesinde, karakola nazır... Genişçe bir sundurmanın etrafı ahşap doğramalı pencerelerle çevrili. İçeri girince tıpkı kartpostal ve gravürlerde olduğu gibi sedir ve peykelerle karşılaşıyoruz. Hemen karşıda ise eski zaman kahvelerinde muhabbetin şırıltısına karıştığı bir fıskiyeli havuz bekliyor. Bizden tavsiye bir kenara çekilerek zihninizi muhayyilenin eline vermeniz. Elverir ki, bir çocuğun nefes nefese kapıdan girdiğini ve filancanın evinde yangın var dediğini duyasınız. Sonra bütün mahalleyi çınlatan ‘yangın var' naraları kulağınıza ilişecek ve tulumbacı reisinin işaret etmesiyle kaldırılan sandığı (tulumba) göreceksiniz. Sonra meraklı gözlerle pencereye çıkan teyzeleri, tulumbacı olmak isteyen toraman erkeklerin ardından gıptayla koştuğunu da… Reşat Ekrem Koçu'nun Yangın Var romanını karıştıracak ve belki de Ayhan Işık'ın aynı adlı filmini izleyeceksiniz.

Bu hayalle karışık ortamda kahveci Ahmet amcayı biraz hoş görün. Yaşını almış almasına ama bir genç gibi tersleyip sözü ağzınıza tıkabilir. Buraya vaktiyle gelen akademisyen ve meraklılar sohbetini işitmiş ama bir daha selam vermemiş anlaşılan. Yolunuz düşerse selam vermeyi ihmal etmeyin.

Tulumbacı manileri

“Yangın kulelerinden, dumanın çıktığı yeri tespit edenler, ‘köşklü' adı verilen, ayağına çabuk görevliler vasıtasıyla mahalle bekçilerine ve karakollara haber ulaştırırdı. Takımlar hazırlandıktan sonra yangının olduğu yere doğru hareket edilirdi. İstanbul takımları yokuşları inerek, Üsküdar takımları ise koşarak çıkarlardı. Takımlar, gerek yangın yerine giderken, gerekse yangını söndürürken çeşitli naralar atarlardı. Meşhur sandıklardan Zindankapılılar, ‘Düşmanına kelepçe vuran mini mini Zindanlı'; Mevlevihanekapılılar, ‘Hak yolunda döner Hazret-i Mevlevihaneliler'; Fenerliler, ‘Derede yüzer, karada ezer, dostu düşmanı gözünden sezer, böyle gelir böyle gider Fener uşakları' diyerek nara atarlardı.” (Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi'nden)


Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue