Birçok zafere imza atmış Barbaros Hayrettin Paşa'nın heykelinin gölgesinde, kadırgalara binmiş hırçın dalgalarla mücadele ediyor gibiler.
Hafta içinde sayıları az olsa da hafta sonlarında, özellikle de havanın güneşli olduğu zamanlarda şehrin farklı noktalarından gelen kaykaycıların favori mekânı burası. Maltepe ve Bayrampaşa gibi ilçelerde yapılan kaykay pistleri, sunî; mekânlar olduklarından pek tercih edilmiyor. Kaykaycılara göre işin ruhunda sokakta, hayatın içinde olmak var.
Her kaykaycı farklı bir hikâyeye sahip. Kimi izlediği bir filmin kimisi de arkadaşlarının etkisiyle bu spora adım atmış. 7 yıl önce kaymaya başlayan Erkin'de ise abisinin “Sen beceremezsin!” lafı etkili olmuş. “Abime inat, o günden beri kaykay üzerinden inmiyorum.” diyor. İlk başladığı yıllarda iki defa kolunu kırmış, bir defa da bacağı burkulmuş. Ama zamanla nasıl düşmesi gerektiğini öğrenmiş. Kaykay tahtasının üzerine çıktığında kendini özgür hissettiğini, bu sporun bir hayat tarzı olduğunu söylüyor.
Anne ve babaların “Oğlum düşersin, ayağını bacağını kırarsın.” sözleri onların sadece yüzünü güldürüyor. “Yolda yürürken de ayağınızı burkabilir ya da kayıp kolunuzu kırabilirsiniz.” diyorlar.
8 yıldır kayan Cenk, her hafta sonu Kozyatağı'ndan geliyor. “Arkadaşlarımla buluşup birlikte kayıyoruz. Tek başına pek zevkli olmuyor. Şehrin içerisinde olması işin doğasında var, o yüzden burayı tercih ediyorum.” diyor.
Cenk, küçükken çelimsiz bir çocuk olduğu için devamlı hastalanırmış. Sınıf arkadaşlarından etkilenip babasından kaykay istediğinde annesi şiddetle karşı çıkmış, ‘Rüzgâr çarpar, hasta olursun.' diye. “Neyse ki babam beni dinledi ve ilk kaykayımı doğum günü hediyesi olarak aldı.” deyip ekliyor: “Hasta olmak yerine bambaşka bir çocuk oldum. Kaykay adeta genlerimi değiştirdi.”