UEFA, hafta başında Galatasaray'ın 2015-2016 sezonu için Finansal Fair Play (FFP) kurallarını karşılayamadığını ve gerekli yaptırımların yapılacağını duyurmuştu. Buna göre CimBom, Avrupa kupalarından 1 yıl men ile karşı karşıya. Biz de başlıklar altında FFP kurallarına mercek tuttuk…
Avrupa liglerinde ilk yarının sona ermesine kısa bir zaman kalmışken ara transfer döneminde takviyelerle kadrosunu güçlendirmek isteyen kulüpler UEFA'nın radarına takıldı.
Şubat 2014'te Finansal Fair Play (FFP) tarihinin en büyük soruşturması kapsamında 76 kulüp UEFA tarafından takibe alınmıştı. Soruşturmalar neticesinde Galatasaray, Bursaspor ve Trabzonspor'un da aralarında olduğu Türkiye'den 9 kulübe maddi cezalar verildi. UEFA'nın takibi devam etti. FFP tarihinde ilk kez, hafta başında Galatasaray'ın, UEFA ile yaptığı anlaşmaya uymayan taraf olduğu için ceza alabileceği açıklandı. Şubat ayının 12'sinde hakkındaki karar netleşecek olan Cim Bom, para cezası, kadroda daralma, transfer yasağı hatta Avrupa kupalarından men ile karşı karşıya.
UEFA Finansal Fair Play kuralları kapsamında ceza alan ilk Türk kulüpleri, 2012 yılının Mayıs ayında Beşiktaş ve Bursaspor olmuştu.
FFP'yi, bir atasözü ile tanımlayacak olursak, “Ayağını yorganına göre uzat!” olurdu herhalde. 2009 yılının Ağustos ayında UEFA Başkanı Michel Platini ve UEFA Genel Sekreteri Infantino Gianni, FFP yönetmeliği hakkında bir basın toplantı düzenledi. Ancak kulislerde birbirlerine “Sanırım kimse bir şey anlamadı” diyorlardı. Futbol dünyasını yakından ilgilendiren bu yönetmelik, kamuoyunda giderek daha çok yer bulsa da pek çok bilinmeyenle dolu. Özellikle Türkiye'de kulüplerin buna hazır olup olmadığı tartışma konusu.
Olayı özetleyecek olursak; futbol kulüplerinin gelirlerindeki geometrik artış, giderleri de aynı ölçüde artırdı ve sorunlar başladı. Artan gelirlerin verimli bir şekilde kullanılmaması, kötü yönetimlerle de birleşince, kulüplerin mali yapısı büyük yara aldı. Ancak FFP kuralları sadece gelir ve gider arasında denge kurmaktan ibaret değil. Yapılan düzenlemelerin amacı, kulüplerin her açıdan asgari bir mali disiplini yakalamasını sağlamak. Şunu da belirtmekte fayda var; bu kuralın istisnasız her kulübün ajandasındaki ilk madde olması gerekli. İşte birkaç başlık altında UEFA Finansal Fair Play uygulaması:
Transfer gelirlerinden daha fazla harcama yapılamayacak
Türkiye'de transfer dönemlerinde kulüpler, 10 ile 150 milyon Euro arasında bir meblağı harcayabiliyor. UEFA ise “Gelirinizden daha fazla parayı transfere harcamayacaksınız.” diyor. Hal böyle olunca kulüpler bir oyuncusunu 3 milyon Euro'ya bile satamamışken, 10 milyon Euro vererek futbolcu transfer ediyor. UEFA da zarar belli bir miktarın üzerindeyse, ilk önce 200 bin Euro para cezası kesiyor ve kulüp gelirlerini askıya alıyor. Akabinde evi Nyon'a davet ediyor. Burada hatıra hemen Fenerbahçe geliyor. Fenerbahçe, transfere 40 milyon Euro'nun üzerinde bonservis bedeli öderken, sattığı oyunculardan elde edilen para harcanan miktarın yarısını bile bulmuyor!
Hiçbir futbolcu ya da kulübe vadesi geçmiş borç bulunmayacak
Denk bütçe uygulaması sadece Türk futbolunun değil, dünya futbolunun da sıkıntı çektiği en önemli konu. Sportif başarı gerekliliği ve rekabet, kulüpleri bütçesine uygun olmayan bir sözleşme ile baş başa bırakabiliyor. Mesela Trabzonspor'un şu an düştüğü durum... Oyuncular, maaşlarını zamanında alamıyor. Yapılan sözleşmelerde, “Maaşlar ancak en az üç ay geç kaldığı durumda sözleşme feshedilebilir” diye yazsa bile UEFA cezayı kesip tüm gelirleri askıya alma yetkisine sahip. Futbolcuların maaşlarını bir ay geç yatırmak bile birçok cezaya gebe.
Maaş ve prim ödemeleri, toplam gelirin yüzde 70'ini geçemeyecek
“Daha iyi transferlerle daha iyi sonuçlar alınır” inancı, bir düzine yanlış transferi de beraberinde getiriyor. Dolayısıyla da normal koşullarda yapmayacağınız sözleşmelerle yükümlülüklerinin altına girmekten kurtulamıyorsunuz. Mesela bugün Galatasaray, hâlâ Ünal Aysal döneminden kalan sorunlarını çözmeye çalışıyor. Ancak UEFA, ‘gözüm üzerinde' uyarısını yaparak Nyon'da görüştü.
Kulübün borcu toplam geliri geçemeyecek
FFP kuralları, “Ayağını yorganına göre uzat” atasözünün muhtevası bir bakıma. Lakin Robin van Persie, Nani, Didier Drogba, Wesley Sneijder, Ricardo Quaresma, Oscar Cardozo ve Stephane Mbia gibi transferlerin büyüsü, kişisel hiçbir sorumluluğu olmayan yönetime de cazip geliyor haliyle. Burada asıl sorulması gereken soru şu: Niye yönetim kurullarını, harcanan her yanlış kuruş için İspanya'dakine benzer bir sistemle bir oranda mesul tutmuyoruz?
‘Büyük takımların işine yarar'
Prof. Dr. Stefan Szymanski (Spor ekonomisti): Finansal Fair Play, iyi niyetli ama istenen sonucu vermeyecek bir uygulama. Özellikle büyük yatırımlar yaparak, kendisinden güçlü takımlarla rekabet edebilecek hale gelmek isteyen küçük kulüpler, bu duruma en güzel örnek. Mesela Paris Saint Germain, Manchester City takımları... Geleneksel olarak büyük olan bu iki takım, rakipleri aynı seviyede yarışabilmek için çok büyük paralar ödemek zorunda. Bu uygulama, oturmuş yapısı olan büyük takımların işine yarar. Mesela Real Madrid, Bayern Münih ve Manchester United gibi. Bu uygulama yıllardır gücü elinde tutan bu tip takımların güçlerini daha uzun yıllar sürdürmelerine yarayacak. Onlarla mücadele etmeye çalışan daha küçük Avrupa takımları bundan yarar görmeyecek. Kulüpler arasında böyle bir eşitliği sağlamak imkânsız. Avrupa'daki bütün takımları aynı seviyeye getirme düşüncesi tamamen gerçek dışı ve hayal.”