Quantcast
Channel: ZAMAN-PAZAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Yasak kalksa da izleri silinmiyor

$
0
0

Silvan'ın Tekel, Mescit ve Konak mahallelerinde yasak kalktığı halde tedirginlik had safhada. Yakınlarını kaybeden aileler, hem acılarını yaşıyor hem de eski günlere dönme korkusunu. Bir kısmı göç etmiş, kalan ailelerin her birinde ise ayrı bir acı hikâye saklı.

Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde 12 gün süren sokağa çıkma yasağının üzerinden yaklaşık bir ay geçti. Yasak kalktıktan sonra bölgede hayatın normale dönüp dönmediğini görmek için Silvan'ın Tekel, Mescit ve Konak mahallelerine doğru ilerliyoruz. Yasak kalksa da mahallenin girişleri güvenlik güçleri tarafından kontrol altında tutuluyor. Etrafta sessizlik hâkim. Evlerin aldığı hal karşısında dehşete düşmemek ise imkânsız. Büyük bir çoğunluğu harabeye dönen evlerde oturacak insan da kalmamış. MAZLUMDER'in raporunda belirttiğine göre, Silvan'dan 25 bin kişi göç etmiş. Kimi evlerde yer yer tadilata başlansa da çoğu kullanılmaz halde. İnsanlarla konuşmak istiyoruz ama tedirginlik hâkim. Gazeteci olduğumuzu anlayan 70'li yaşlarda bir vatandaş içinde biriktirdiklerini boşaltmak istercesine usul usul yanaşarak konuşmaya başlıyor.

Reşit Münir, sokağa çıkma yasağını bir alt mahalledeki evinde ailesiyle birlikte geçirmiş. Eşi, yasak esnasında patlayan bombadan korkarak felç geçirmiş. Bizi evinin bulunduğu yere götürüyor. Yürürken eşinin hastanede tedavi altında olduğunu öğreniyoruz. Evinin duvarları, mahalledeki her ev gibi çatışmadan nasibini almış. Örgütten iki gencin evine girdiğinden bahsediyor. Gençlere, bahçesine girmelerini istemediğini, aksi halde onlar yüzünden polisin hedefi haline geldiklerini söylemiş. Yasak sonrasında mahallelerinden komşularının göçmesi sebebiyle bir başına kaldıklarını anlatan Münir, “Hayretler içinde kaldık. Oğlumun dengesi bozuldu. Benim başıma geldi ama başka kimsenin başına gelmesin. Anam yatalak, eşim yatalak oğlum da dengesiz. Ne yapacağımı bilmiyorum. Allah hepimizi ıslah etsin, devletimi muhafaza etsin. Bir barış versin. Türk olsun, Kürt olsun hepsi aynıdır.” diyor.

‘İki ateş arasında kaldık'

Sokakta genç yaşta insanlar bir anda çevremizi sarıyor. Bir devlet yetkilisine derdini anlatır gibi anlatmaya başlıyorlar. Hastaneyi gösteriyor bir tanesi, “Burası karargâh olarak kullanıldı.” diyor. Hastanenin duvarları ve pencereleri de evler gibi kurşun izleriyle dolu. Gençlere, olayların nasıl bu raddeye vardığını soruyoruz. Konuşurken sözlerinin duyulmasından endişe eden biri, “İki tarafın da suçu var.” diyerek başlıyor anlatmaya: “Arkadaşlarımız, akrabalarımız öldürüldü. İki ateş arasında kaldık. Konuşamıyorsun, hangi taraftan konuşsan suçlu oluyorsun. Biz topraklarımızı seviyoruz, bırakıp gidemiyoruz. Bizim çocukluğumuzu, gençliğimizi bitirdiler. Hatıralarımızı bitirdiler.”

Mahalle sakinleriyle birlikte ilerliyoruz. Bize çatışma esnasında insanların vurulduğu yerleri gösteriyorlar. Gençlerden biri, Roman bir vatandaşın evinin önüne götürüyor bizi. Kapının önünü göstererek, “Burada vuruldu.” diyor. Anlatılana göre halası da Roman vatandaşın cesedini evine taşımak isterken vurulmuş. Hala ve yeğenin cesetlerinin üst üste saatlerce yerde kaldığından bahsediyorlar.

Çocuğumun cenazesi üç gün yerde kaldı

Yakup Simba adında bir gencin, kapısının önünde vurulduğunu söylüyor mahalle sakinleri. Bir evin kapısını göstererek ‘ailesi burada' diyorlar. Kapıyı çalarak girdiğimiz bahçede dört kadın karşılıyor bizi. Oğlunu kaybedenin kim olduğunu anlamak hiç zor değil. Zira anne Nazife Simba, biz daha sormadan ağlayarak başlıyor anlatmaya. Türkçe bilmediği için konuşmalarına kızı çevirmenlik yapsa da hal dilinden neler yaşadığını anlamak mümkün. Anne Simba, sokağa çıkma yasağı boyunca evde olduklarını söylüyor: “12 gün boyunca evdeydik, su yoktu, elektrik yoktu, kimse bize yardım etmiyordu. Çoğu insanın evi yakıldı. Çatışma içinde çocuklarımızın psikolojileri bozuldu. Elektrik olmadığı için soba yakmıştık, az kalsın ev yanıyordu. Gece yarısı zehirlenme oldu.”

Oğlu Yakup Simba (27)'nın yasağın kalkmasına iki gün kala kapıya çıktığında vurulduğundan bahsediyor. Cenazenin kanlar içinde yerde kaldığını ama korkudan kimsenin kaldırmaya cesaret edemediğini anlatan acılı anne, “Cenaze gözümüzün önünde kanlar içinde olduğu halde bakıyorduk ama çekemiyorduk. Kolunu uzatanı da vuruyorlardı. 3-4 gün boyunca ortada kaldı.” diyor. “Zaten bu mahalle fakirlerin mahallesi olduğu için kimse bize yardıma da gelmiyordu.” diyen Simba, şöyle devam ediyor: “Çocuklarımı fakirlikten dolayı polislerin ev işlerini yaparak büyüttüm, sırf siyasete girmesin, öldürülmesinler diye. Kendi emeğimle çocuklarımı büyüttüm. Bundan sonra devletten beklentim yok, yeter ki çocuklarımı öldürmesin.”

Bölgede yasak kalksa da mahalle sakinlerinin hayatlarının neden normale dönemediğini soruyoruz. Diyarbakır'daki olayların Silvan'a sıçramasından korktuklarını söylüyor Simba. Yaşadıklarını unutmanın kolay olmadığını ama maddî; durumları kötü olduğu için de mahalleden taşınamadıklarını anlatıyor.

Rüyalarımızda çocuklarımızın öldürüldüğünü görüyoruz

Remziye Sarılı, evinde yalnız yaşıyor. Bize evinin odalarını tek tek dolaştırarak kurşun izlerini gösteriyor. Neden bırakıp gitmedin diye sorduğumuzda, “Yıllardır beraber komşuluk yaptığımız, birlikte yaşadığımız insanları bırakıp gidemedim. Evim merkezi bir yer olduğu için yaşlı insanlar, alışverişe gidenler kurşunlara hedef olduğunda bahçeme sığınsınlar istedim, terk edemedim evimi. Psikolojimiz tümden bozuldu. Ne yemek yiyebiliyoruz ne yatabiliyoruz, şoklardayız. Her gece rüyamızda çocuklarımızın öldürüldüğünü görüyoruz. Bunlar niye başımıza geldi?” diyor.


Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue