Quantcast
Channel: ZAMAN-PAZAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Aa sen Kürt müsün, neden Kürtçe bilmiyorsun?

$
0
0

‘Okulda öğretmeninizi üzmeyin, derslerinizi iyi çalışın' gibi anne tembihleri ile büyüdük çoğumuz. Bazıları için ise buna ‘aman Kürt olduğunuzu söylemeyin' tembihi de ekleniyordu. Batıdaki şehirlerde büyüyen Kürt çocuklarıydı onlar. Sonuç; Kürt kimliklerine rağmen anadillerini ‘anlıyorum ama konuşamıyorum' seviyesinde bilen bir nesil. Alev Karaduman, bu neslin hikâyelerini yazdı.

“Bizim ülkede klasiktir. İlk tanıştığın insanla iki hoş beşten sonra konu mutlaka oraya gelir. Yani ‘nerelisin' sorusuna. Bana da sorduklarında Doğubayazıtlıyım diyordum. İlk tepki genelde ‘Aa Kürt müsün' şeklinde oluyordu. Ben de aynı refleksle ‘Aa Kürt'üm' diyordum. İkinci soru ise mutlaka ‘Kürtçe biliyor musun?'du. İşte orada mahcubiyet duygusunun eşlik ettiği bir ‘Anlıyorum ama konuşamıyorum' cevabı çıkardı ağzımdan.”

Alev Karaduman, çocuklarını batı şehirlerinde büyüten ve bunu ‘ne kadar görünmez olurlarsa o kadar güvende olacaklarının' bilinciyle yapan binlerce Kürt ailesinden birinin en küçük ferdi. Yukarıdaki sözler de şu anda 27 yaşında olan bu genç kadına ait. Üstelik bu sözleri sadece Türklere değil, kendi yakın akrabaları da dahil olmak üzere Kürt çevresine de dile getiriyormuş. “Bayramlarda filan muhabbet çok derinleştiğinde akrabalardan birinden o anda ne konuşulduğunu çevirmesini istediğimde şaşırıp ‘Sen Kürtçe bilmiyor musun?' diye sorarlardı.” şeklinde anlatıyor Karaduman. Cevabı malum cümle. Genç kadın, bu cümleyi ne kadar da çok kullandığının farkına vardığı bir vakit kendisi gibi batıda büyüyen Kürt gençlerinin benzer hikâyeleri olabileceğini düşünmüş ve onları bulup kendileri ile söyleşiler yapmış. Ortaya büyük şehir ortamında yetişen Kürt gençlerinin kimliklerini keşfetme hikâyelerinden oluşan ‘Anlıyorum ama Konuşamıyorum' adlı kitap çıkmış. Kitapta Mahir, İnanç, Cabbar, Özlem, Avaşin, Önder, Eylem, İsmail ve son olarak da kitabın yazarı olan Alev'in bazen Türkler bazen de ‘gerçek Kürtler' tarafından yadırganan kişisel tarihi yer alıyor. Yadırgama dediğimiz, ‘ne İsa'ya ne Musa'ya yaranamama' hali. Türkler tarafından fazla Kürt, Kürtler tarafından fazla Türk bulunmak bir nevi...

Her ne kadar hepsi kendisini ‘Kürt kimliği' altında tanımlasa da bu tanımlamanın yanına başka başka sıfatlar ekleyerek birbirlerinden ayrılıyorlar. ‘Ülkücü Kürt' de var aralarında eşcinsel Kürt de. Müslüman kimliğini ön planda tutan biri de var, bir şekilde hippiliği Kürt kimliği ile yarışan biri de. İdeolojik ve kültürel ayrışmalar olsa da hemen hepsine mahcubiyet yaşatan ortaklıkları ise Kürtçeyi tam olarak öğrenememiş olmaları. Bunu hayatları boyunca sırtlarında bir yük gibi taşıyacağa benziyorlar.

Alev Karaduman, hikâyeleri yer alan kişilerdeki en ağır basan duygunun ‘mahcubiyet' olduğunu söylüyor. “Peki mahcubiyetin nedeni ne?” sorusunun cevabı aynı zamanda ‘Anadil neden bu kadar önemli?' sorusunun da cevabı. Ona göre dilden kopmak, geçmiş ile bağlardan da kopmak bir bakıma. Kültürel ve dilsel asimilasyona maruz kalmak, kişinin anadili ile ilişkisinin normalleşmesinin önüne geçiyor. Karaduman, bu durumu şöyle yorumluyor: “Hemen bütün görüştüğüm kişiler ‘Kürtçe şarkı duyduğumda çok etkileniyorum' diyor. Belki her sözünü anlamıyor ama çocukluğunda her düğünde duyduğu bir şarkı bu ve ister istemez çok organik bir ilişki var. Ama sakat bir ilişki bu çünkü onu kullanamıyor.”

Kitabın yazarı tam da bu noktada kendinden örnek veriyor: “Bu kısım kitapta yoktu. Ben dört ay önce annemi kaybettim. Ölmesine yakın hastanede kaldı annem ve son zamanlarda hep Kürtçe sayıklıyordu. ‘Su ver' gibi şeyleri anlıyordum ama anlayamayacağım şeyler de vardı. Eğer yanında kalan tek refakatçi ben olsaydım büyük ihtimalle annemin son sözlerinin ne olduğunu bilemeyecektim.”

Ahmet Kaya, bizim

neslin kahramanı

Kitap Ahmet Kaya türkülerine ithaf edilmiş. Ahmet Kaya'nın asimilasyona uğramış bu neslin kendisiyle çok özdeşleştirdiği bir kişi olduğunu söyleyen Karaduman, devam ediyor: “Çünkü Türkçe konuşan, Türklerin arasına karışmış, Türkçe müzik yapan, müziğini sadece Kürtlere değil milyonlara sevdirebilmiş biri Ahmet Kaya. Bir yerde kahraman gibi.” Tabii bir de sürgüne gitmesine sebep olan malum temenni var ki Karaduman'a göre bu çok basit bir temenniydi. Şimdi bu insanların Ahmet Kaya gibi aynı anadilin peşine düşmesinin çok manidar olması Karaduman'ın kitabı ona ithaf etmesinin sebebi. Yaptığı her söyleşide konunun dönüp dönüp Ahmet Kaya'ya gelmesi de cabası.

Kitapta kendisini en çok etkileyen hikâyeyi soruyoruz Karaduman'a. İzmir'de büyüyen Cabbar'ın annesinin, oğlunun arkadaşlarının yanında düzgün konuşmak için gösterdiği çabayı anlatıyor. Cabbar'ın annesi Türkçeyi ağır bir aksanla konuşan bir Kürt kadını. Bir yerlerden mersi sözcüğü çalınmış kulağına. Cabbar'ın arkadaşlarının eve geldiği bir gün kadıncağız yerli yersiz mersi diyor: “Oğlum aç mısınız mersi?”, “Çok trafik var mıydı mersi?”... Arkadaşları gidince Cabbar, annesine soruyor ‘Neden normalden farklı konuştun?' diye. Annenin cevabı, “Seni aşağılamasınlar diye.” oluyor. Peki batıda büyümenin bu gençlere sağladığı iyi taraflar hiç yok mu? Karaduman, kitabında yer verdiği kişilerin hemen hepsinin aktif siyasette yer almamasının, silahlı mücadeleye son tahlilde mesafeli olmalarının bir tesadüf olmadığını düşünüyor: “Biz batıda yetişen Kürtlerde gelişen çok büyük bir sorgulama refleksi var. Bunu küçük yaşlarda edindik. Hem ait olduğumuz zümreye karşı hem de içinde yaşadığımız baskın kültüre karşı. Bu sorgulama yeteneği yüzde yüz bir ideolojiye biat etme ihtimalinizi düşürüyor.

Ninemizden dedemizden utandırılmadığımız bir Türkiye isterdik

Son olarak bu ‘arada kalmışlığı' en sert haliyle yaşayan gençler için normalleşmenin ne olduğunu soruyoruz Karaduman'a ve aslında nasıl bir Türkiye'de yaşamak isterlerdi? Şöyle cevap veriyor genç kadın: “Bu insanların istediği bence Türkiyelileşmek, barış içinde yaşamak adına birçok kişinin isteyeceği şeyler aslında. Kimliklerin sıfatsız yaftası bir arada olabildiği, kimsenin kendini inkâr etmek zorunda kalmadığı, kimsenin nenesinden dedesinden utanmak zorunda kalmadığı barışçıl bir ortam. Dolayısıyla ben de bunları istiyorum. Belki bizim için artık geçti. Biz belki asimile olduk ama sonuçta hâlâ orada milyonların konuştuğu bir Kürtçe var. Bundan sonraki nesiller için asimilasyonun sürmediği insanların annelerinin son sözlerini anlayabildiği bir iklim olsun istiyoruz.”


Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue