Yaz dizisi olarak başlayan Kiralık Aşk, kalıcı dizilerden biri oldu. Aslında senaryo o kadar alışılmış ki: Zengin oğlan ‘Ömer' ile fakir kız ‘Defne'nin hikâyesi. Bir oyunun içinde Ömer'i kendine âşık eden Defne... Bilindik hikâyenin bu kadar izlenmesinde yan rollerdeki oyuncuların katkısı büyük. Biz de o yan karakterlerden ‘Yasemin' yani Sinem Öztürk ve ‘Sinan' yani Salih Bademci ile görüştük.
Ters köşe rolleri seviyorum
Oyuncu Sinem Öztürk, Arka Sıradakiler dizisinde Gamze karakteriyle tanındı. Sonrasında ise Huzur Sokağı'nda, mahallenin utangaç, içine kapanık, başörtülü Şükran karakteri ile çıktı seyircinin karşısına. Şimdilerde ise Kiralık Aşk dizisinin ‘kötü kadını' Yasemin olarak ekranlarda boy gösteriyor. Sinem Öztürk, hem kendine hem de Yasemin karakterine dair sorularımızı cevapladı.
Ekranların yeni kötü kadını olarak lanse ediliyorsunuz. ‘Arka Sıradakiler' ve ‘Huzur Sokağı'ndaki rollerinizi düşünürsek tam aksine mazbut, narin karakterler olarak karşımıza çıkmıştınız. Nasıl oldu bu keskin dönüş?
Her yeni projede farklı bir karakter seçmeye çalışıyorum. Bu zamana kadar hep ters köşe rollerle izleyici karşısına çıkmak istedim. Bir oyuncunun çok yönlü olması gerektiğini düşünüyorum. Bundan sonra da canlandıracağım karakterin farklı olmasına dikkat edeceğim. Yasemin'den çok memnunum, renkli bir karakter.
Siz hangisine kendinizi daha yakın hissediyorsunuz?
Ne kadar renkli olursa benim için o kadar keyifli... Kötü, iyi, komik, dram olarak ayırmam, hepsini canlandırmak çok güzel... Benim için önemli olan her yeni projede farklı bir karakter canlandırmak, tabii senaryosu ve hikâyesiyle beni heyecanlandırdığı sürece....
Kiralık Aşk'ta ‘kötü kadın'ı canlandırıyorsunuz. Fakat Yasemin'in iyi olan tarafı da yavaş yavaş izleyiciye sunulmaya başladı. Bu iyi tarafı daha sık görecek miyiz ilerleyen günlerde?
Seyirci, Yasemin'den pek hoşlanmıyor ama kötü olmadaki sebepler yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyor. Açıkçası neler olacağını biz de bilmiyoruz ama Yasemin yeni olayların içinde muhakkak olacaktır diye düşünüyorum.
Çok fazla genç oyuncunun olduğu sektörde yer bulmak ve sürdürülebilir işler yapmak zor mu?
Gerçek bir oyuncu, her dönemin oyuncusu... Bu dönemde gençlik ve aşk dizileri popüler ve genç birçok oyuncunun olması normal... Benim için önemli olan kalıcı oyuncu olmak ve her projede farklı rollerde yer almak... Bu doğrultuda da ilerlediğimi düşünüyorum. İyi oyuncu olan herkes muhakkak yeni projelerde yer alıyor.
Kiralık Aşk, bilinen bir konuyu işliyor ama çok fazla izlenebiliyor. Siz bu sevgiyi ve ilgiyi neye bağlıyorsunuz?
Senaryosu ve karakterleriyle birçok rengi içinde barındıran, aşk, komedi ve entrikanın en coşkulu hallerinin sentezlendiği sıcacık bir proje. Günümüzde geçen bir külkedisi hikâyesi.. Aşkı arayanlar ve güce tapanlar arasında yaşanan olaylar izleyenlerin yüreğine öyle güzel dokunuyor ki, dizimizin kahramanları hemen benimsendi ve çok sevildi.. Rejisi, görüntü kalitesi, müziği, oyuncu kadrosu. İyi ki dahil olmuşum dediğim bir proje oldu. Bizim yakaladığımız samimiyet ve sıcaklığı seyirci de hemen yakalıyor.
Sizin aşk tanımınız nedir?
Aşk, daha da derin nefis almak gibidir. Tüm hücrelerine işlesin istersin, başını döndürür...
‘Gözleriyle oynuyor' denmesi çok hoş
Onu birçoğumuz ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki' dizisindeki Hakan Tatlı rolüyle hatırlıyoruz. Sonra fark ediyoruz ki birçok önemli yapımda yer almış. ‘Elveda Rumeli'den ‘Ulan İstanbul' dizisine kadar tüm projelerde rol aldığı karakterler hep çok seviliyor. Şimdilerde ise onu yani Salih Bademci'yi Kiralık Aşk'ta Sinan rolüyle izliyoruz.
Öyle Bir Geçer Zaman ki'de olduğu gibi Kiralık Aşk'ta da reddedilen erkek rolündesiniz. Bu rol size yapıştı mı? Bu durumdan rahatsız mısınız?
Rol yapışması duygusunu hiç hissetmedim diyebilirim. Çünkü oynadığım projeleri seçerken olayın ve karakterin işleniş örgüsünü iyi anlamaya çalışırım. Derinliği olabilecek, üç boyutlu evrilebilir bir karakter olmasına dikkat ederim. Stabil durum ve duyguları oynamak ne sahnede ne de ekranda hazzettiğim bir şey değildir. Bu yüzden sadece “reddedilme” aksiyonuna dayanıp senaryoyu, rejiyi ve oyuncuyu görmezden gelerek bir rolü önceki oynadığıyla aynıydı diye tanımlamak en hafifinden gaflet olur.
Çok kısa bir süre önce evlendiniz. Dizilerde ‘aslında tam evlenilecek adam' imajı çiziyorsunuz. Nasıl geçiyor evlilik hayatı, dizilerdeki imaj gerçek hayatta da doğru muymuş bu anlamda?
Dizilerde böyle bir imaj çizdiğimin çok farkında değilim aslında. Hatta dizi sektörüne girdiğimde hali hazırda uzun süreli bir ilişkim olmasaydı oynadığım karakterlerin çizdiği imaj yüzünden kimseyi evlenmeye ikna edemeyeceğimi bile düşünürdüm (Gülüyor). Onun dışında evlilik hayatı beklediğimden eğlenceli ve keyifli geçiyor.
Gözlerinizle oynamanıza sık sık vurgu yapılıyor. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
“Gözleriyle oynuyor” deyişi bizde bir iltifat olarak kullanılıyor. Asıl manası ise hissettiğini güçlü bir şekilde izleyene geçirebilmek sanırım. Çünkü göz ve ses, bir oyuncunun duygularını karşıya en kolay akıtabileceği kanallardır. Hele ki kamera önünde. Böyle bir iltifatı duymak da çok güzel ne düşünebilirim ki...
Dışarıdan bakınca ‘efendi ve güvenilir' insan tipi var sizde. Bir gün kötü adam rolü verilirse zorlanacağınızı düşündünüz mü hiç?
Teşekkür ederim. Ancak benim oynadığım karakterler genellikle anti-kahramanlar zaten. Ancak söylediğim gibi boyutluluk çok önemli bir şey. Bence seyircinin de oynadığım karakterlerle empati kurabilmesi, bu karakterlerin doğru işlenişi ile alakalıdır.
Diziler arasında rekabet ortamı oluşması oyuncu olarak sizi motive ediyor mu?
Sanırım tek başına bir röportaj olur bu soru ama kısaca şunu söyleyebilirim; rekabeti severim tabii ki. Ancak kulvar çok önemli değil mi? Reytingden önce belki kaliteli ve iyi iş çıkarmak hepimiz ve tüm sektör için birincil motivasyon kaynağı olmalı.
Kiralık Aşk iyi bir başarı yakaladı. Ama buna rağmen yine de imrendiğiniz ‘keşke ben de yer alsaydım' dediğiniz yapımlar var mı? Hem şu an için hem de geçmişe dönük olarak...
Sanırım ilk uzun soluklu işime bakınca bu anlamda kendimi çok şanslı görmem gerekiyor. O sebeptendir belki imrenme duygumu epey körelttim. Tabii ki sezon içinde izleyip beğendiğiniz işler oluyor. Bununla birlikte daha proje aşamasında beğenip sonra izlediğinizde yazık olmuş dediğiniz ya da hiç olmaz bu deyip sonrasında ağzınızı açık bırakan işler de çıkıyor karşınıza. Öngörünün belki de en az çalıştığı ve müthiş değişken bir sektör bu.