İnternetteki videoların çoğu vakit kaybı. Peki, eğlendirirken bir şeyler öğreten videolar da var desek… Barış Özcan'ın videoları gibi.
Yaklaşık bir yıldır sanat, tasarım, teknoloji videoları hazırlıyor Barış Özcan. Henüz birkaç bin kişi tarafından izlense de, takipçileri arasında “Abi yemin ederim Game of Thrones bölümü bekler gibi videolarını bekliyorum.” diyen sadık bir kitle var. Bir pazar Matrix filmi üzerinden fotoğrafçılıkta 9 önemli kompozisyon kuralını anlatıyor, başka bir gün bu kuralların nasıl profesyonelce yıkılabildiğini. Bir videoda ‘yeniden düşün' sloganıyla sivrisineklerin köpek balıklarından daha katil olduklarını, bir diğerinde Vivaldi'nin meşhur dört mevsiminden ‘yaz'ın yeni bir düzenlemesiyle ilgili bilgileri öğreniyoruz. Barış Özcan, takipçilerine böyle böyle her hafta farklı bir mevzuda mini belgeseller izletiyor.
Bir tasarım ajansı olan ve yeni medyayla ilgilenen Barış Özcan, yayınladığı videoları bir çeşit internet köşe yazısı, kendini de ‘storyteller' (hikaye anlatıcı), olarak tanımlıyor. Aslında bu interaktif belgeselcikleri, daha çok yeni nesle ulaşabilmek için yapıyor. Çünkü Y, hatta Z nesli dediğimiz bir nesil var ve onlar okumaktan çok izlemeyi seviyor. İşte sanat, tasarım, teknoloji videoları projesi; onlara en eğlenceli, en pratik, en ‘hap' gibi bilgileri ulaştırma düşüncesi ve Özcan'ın belgesellere olan ilgisi birleşince ortaya çıkmış. Bugün pazar. Şayet siz haberimizi okurken saatler 09.11'i bulduysa Barış Özcan, bu haftaki videosunu da YouTube kanalına yüklemiş demektir.
‘Bir çeşit yol tabelası
olmaya çalışıyorum'
İnsan bir alana yöneldi mi, artık o şekilde düşünmeye başlıyor ve zamanla algıda seçicilik oluşuyor. Barış Özcan'ın videoları da biraz bu şekilde ortaya çıkıyormuş. Tabii sadece böyle değil. Bazen dinlediği bir müzikten, (bkz. Vivaldi'li video) bazen gündemden, (bkz. Plüton'a gönderilen araç) bazen hayatın akışının yönlendirmesiyle karşısına çıkanlardan veya eski okumalardan çıkardığı notlar belirliyormuş videoların konusunu. Ana fikirden sonra da içeriğin oluşturulması başlıyor. Bazı videolar bir-iki hafta, bazıları ise birkaç gün araştırma süreci istiyor. Ve en sonunda da videonun somut üretim kısmı var ki, bu da takriben bir günü buluyor. Çünkü Barış Bey videolarda bir metin hazırlayıp onu okumak yerine, ana hatları belirleyip yarı doğaçlama bir konuşma yapıyor. Bunun nedeni ise yazılı bir metni okumanın samimiyeti zedeleyeceğini düşünmesi.
İnternet fenomeni olmuş videoların ortak özelliklerinden birine onların samimiyeti diyebiliriz. Barış Özcan'ın, yukarıda bahsettiğimiz gibi bu samimiyetle beraber başka kriterleri de var. İnsanlara gerçekten kullanabilecekleri, hayatlarına geçirebilecekleri bilgiler ve hatta tavsiyeler vermeye çalışıyor. Yine onların hayatında bir fark oluşturmaya çalıştığını şu cümlelerle anlatıyor: “İnsanların vaktini almak önemli bir sorumluluk. Dolayısıyla uzun uzun vakit kaybetmeleri yerine bir çeşit yol tabelası, işaretçi, göstergeci olmaya çalışıyorum. İnsanlar bu bilgilerden belki tek bir cümlenin içerisindeki bir kelimeden yola çıkarak, eğer ilgileniyorlarsa kendi araştırmalarını yapabilirler. Zaten o yüzden daha sonrasında metni kaleme alıp kendi blogumdan da yayınlıyorum. Ve oraya ayrıntılarıyla, linkleriyle beraber koyuyorum.” Hasılı Barış Özcan'ın bu bilgileri hap gibi pratik vermekteki amacının aslında insanları ayrıntılı araştırmaya teşvik olduğunu da söyleyebiliriz. Belki ileride bu araştırma sürecini, yani işin mutfağını da anlattığı kendi hayat hikayelerinden oluşan kişisel belgeselini de izleriz.