Futbolda ‘oyuncu yetiştirme' deyince akla ilk Porto yahut Ajax gelir. Hatta bu bilgi, futbolla ilgisi olmayan kimseler için de geçerli. Zira River Plate, tüm zamanların en çok kazanan ekibi olmasına rağmen bu takımların gerisinde kalmış. Güney Amerika ekibinin ne kadar yıldız futbolcu yetiştirdiğini ve bu işten ne denli kâr ettiğini görmek için son 15 yılına bir göz atmanız kâfi.
Hepimizin malumudur, oyuncu yetiştirme dendiği zaman aklımıza ilk olarak Ajax ve Porto gelir. Nihayetinde kültürleri olan kulüplerdir bunlar. Yerleşmiş oyun yapıları, altyapı ve gözlemcilik sistemleri ile zamanla Avrupa'nın kalburüstü takımı haline gelmişler. Lakin bu güzide kulüplerinin yanı sıra futbol piyasasına yön veren, dünyanın dev takımlarını peşlerinden koşturan bir takım daha mevcut. Adeta bir futbolcu fabrikası… Kim mi? Tabii ki, Arjantin'in River Plate'i… Son yıllara damgasını vuran birçok yıldızın çıkış noktası oldu, Güney Amerika'nın Kırmızıları. Özellikle hücum bölgesinde çıkardığı futbolcularla hâlâ dünya futbolunda söz sahibi.
Geniş bir veri tabanına sahip bir başka kaynak olan ‘sportingintelligence' sitesinde yayımlanan bir listeye göz atalım isterseniz. Beş büyük lig dışında yer alıp, bu lige oyuncu tedarik eden, ‘yetiştirici kulüpler'i ortaya koyan bir araştırma... River Plate'in, nasıl bir maden olduğunu bu bilgiler ışığında okumak mümkün. Alfredo Di Stefano, Javier Mascherano, Radamel Falcao, Eric Lamela, Pablo Aimar, Gonzalo Higuain, Ariel Ortega… Hepsi River Plate'in futbol dünyasına kazandırdığı yetenekler...
3 farklı milli takımda oynayan efsane
Brezilyalı efsane Pele, bir mülakatında, dünyanın gelmiş geçmiş en iyi futbolcusunun ne kendisi, ne de Maradona olduğunu söyler: “Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi futbolcusu Real Madrid'li Alfredo Di Stefano'dur...” Listemizin ilk sırasını da Alfredo Di Stefano'ya ayırıyoruz. 17 yaşından itibaren A takımında oynayan Arjantinli, River'la 6 şampiyonluk kazandı. 1949 senesinde Arjantin genelinde gerçekleşen futbolcu grevleri yüzünden Kolombiya'ya transfer olmak zorunda kaldı. 4 yılın ardından Avrupa turnesinde hem Real Madridli hem de Barcelonalı yetkililerin dikkatini çekmeyi başarmıştı. İki ezeli rakip arasındaki transfer anlaşmazlığında FIFA, ilk 2 yıl Real Madrid'de sonraki iki yıl ise Barcelona'da oynamasına karar vermişti, Arjantinlinin. Ancak İspanya Kralı Franco'nun siyasi gücü kullanmasıyla Barcelona di Stefano üzerindeki haklarından feragat etti ve Di Stefano, Real Madrid efsanesi olması yönünde ilk adımını atmış oldu. O dönemlerde milli takımda oynama kuralları net ve kesin çizgilerle belirlenmemişken Di Stefano, Arjantin, Kolombiya ve İspanya milli takımlarının formalarını giydi.
Mascherano yüzünden River Plate taraftarı oldum
Barcelona takımının sigortası adeta, Javier Mascherano. Onun River Plate sevgisini savunmadaki partneri Pique'den dinleyelim: “Bana her gün River Plate'i anlatıp duruyor. Ne kadar sevdiğinden ve başarılarından bahsediyor. Javier yüzünden sıkı bir River Plate taraftarı oldum.” Son yıllarda stoperde gösterdiği performansla Puyol'dan sonraki stoper arayışını durduran Mascherano da River'ın altyapı ürünlerinden. 2003 yılında A takımda forma giymeye başladı. 2 sezon içerisinde oynadığı futbolla dikkatleri üzerine çekip, Latin Amerika'nın en büyük bütçeli takımı Corinthians'a yaklaşık 12 milyon Euro karşılığında transfer oldu. Ardından Ada'ya... ‘El Jefecito' lakaplı oyuncunun, dünya futbolunun en iyisine uzanan hikâyesini ise anlatmaya gerek yok sanırım.
En iyi bitiricilerden...
Sakatlıklardan bir türlü yakasını kurtaramayan Radamel Falcao, son zamanlarda dünya futbolunun gördüğü en iyi bitiricilerden biri. Kolombiyalı, River'ın gözlemcilik ağının meyvelerinden. Falcao, 2001 yılından itibaren Kırmızıların formasını giymeye başladı. El Tigre (Kaplan) lakaplı oyuncu, formasına ısındıkça, her kritik maçta sahne almasını bildi. Copa Libertadores yarı finali, Süper Clasico derken 13 golün altına imza atmasını bildi. Porto forması ile UEFA Avrupa Ligi'nin bir sezonda en çok gol atanı, UEFA Avrupa Ligi zaferi, lig şampiyonluğu ile dünya futbol piyasasına kendisini göstermişti. Ardından, ‘Kaplan' lakaplı oyuncu için Atletico Madrid macerası başlamıştı, 40 milyon Euro karşılığında. 2 sezonda 68 maçta rakip filelere 52 gol bırakan Falcao için yeni projeler peşinde olan Monaco'nun formasını sırtına geçirme vakti gelmişti. 20 maçta çok önemli işlere imza atsa da korktuğu başına geldi ve uzun süre yeşil sahalardan uzak kaldı. Ada futbolunun da tadını alan Kolombiyalı, Kırmızı Şeytanlar forması ile 15 maçta sadece 4 gol atabildi. Sıra Chelsea'de...
‘Geleceğin Maradona'sı
Arjantin'de meşhur bir motto vardır: “Geleceğin Maradona'sı”. Bu yakıştırma daha çok yetenekli her genç Arjantinliye yapılır. İşte bunlardan biri de Erik Lamela. 12 yaşındayken Barcelona'nın transfer etmek istemesi de tüm soru işaretlerinin üzerine bir sünger çekti. Ancak ailesinin eğitimine devam etmesini istemesi üzerine gelen transfer teklifi ret cevabı aldı. Bu durum az da olsa Arjantinli için hayal kırıklığı oluştursa da, yeteneklerinden hiçbir şey kaybettirmedi. 2011 yazında 17 milyon Euro karşılığında Roma takımının yolunu tuttu. Driplingleri, adam eksiltme becerisi ve attığı gollerle tüm dikkatleri üzerine çeken Arjantinli'nin kaderinde Ada'da futbol oynamak da varmış. Kimde mi? 2013-2014 sezonunda 30 milyon Euro karşılığında tapuyu alan Tottenham'da. Uyum süreci biraz uzun süren Arjantinli yeteneklerinden dolayı kolay vazgeçilecek bir yıldız değil. Çünkü daha 23 yaşında.
20 yaşında Real Madrid'e
10 Aralık 1987 tarihinde Fransa'nın Brest kentinde dünyaya gelen Fransız asıllı Arjantinli Gonzalo Higuain de, River Plate'in dünya futboluna armağanlarından biri. Bir dönem Beşiktaş forması giyen Federico Higuain de erkek kardeşi olan Tangocu, 2004 yılında profesyonel hayatına adım attı. 3 yıl içinde tüm dikkatleri üzerine çeken Higuain, daha 20 yaşında dünyanın en büyük kulüplerinden Real Madrid'e 12 milyon Euro bedelle transfer oldu. 6 yıllık İspanya macerasında bir türlü istenilen patlamayı gerçekleştiremeyen Arjantinli, iki yıl önce Serie A ekiplerinden Napoli'nin formasını sırtına geçirdi, 37 milyon Euro gibi büyük bir meblağ karşılığında.
Arjantin'in 10 numarası
Eski topraklardan kim kaldı dercesine bir isim... Bilgisayar oyunlarımızın baş karakteri Ariel Ortega da Los Millonarios çocuğu. Kısa ve çelimsiz fiziğine rağmen büyük futbol aklı, saha görüşü ve pas becerisi ile tartışılmaz bir isim. Kırmızı Şeridi 17 yaşında üstüne geçiren ve 5 sezon boyunca takımın beyni olan Ortega, Avrupalıların ilgisini biraz geç çekti üzerine… ‘El Burrito' lakaplı Arjantin Milli Takımı'nın 10 numarası, Maradona'nın veliahdı ilan ettiği, 1994 Dünya Kupası'nda onun yerine oyuna giren Ortega için artık Türkiye vakti gelmişti. 2002 yazında büyük pazarlıklar sonrasında 6 milyon 500 bin Euro karşılığında transfer edildi, Fenerbahçe'ye… İki yıl önce 39 yaşında iken kariyerine son noktayı koyan Tangocu, 431 lig maçında 119 gol ile veda etti, futbola…
114 yılda kimler geldi kimler geçti...
River Plate, ismini Buenos Aires ile komşu ülke Uruguay'ın başkenti Montevideo'yu ayıran Rio de la Plata nehrinden alır. İngiliz denizciler tarafından 1901 yılında kurulduktan 4 yıl sonra bölgenin zenginleri tarafından alınan Los Millonarios lakaplı kulübün yetiştirdiği diğer yıldızlar ise şöyle: Roberto Pereyra, Manuel Lanzini, Martin Demichelis, Maxi Lopez, Diego Buonanotte, Pablo Aimar, Javier Saviola.