Yol merkezli şehirleşmeye kurban giden deniz sahillerini ve büyük kayaların yer aldığı kıyıların hayattan nasıl koparıldığını İstanbul Maltepe'deki bir anıt üzerinden inceledik.
İçinden bir boğaz geçtiği halde iki ayrı denize kıyısı bulunan nadir şehirlerden İstanbul. Tepeleri, dereleri, çayır ve sayfiye yerleri ile herkesin gıpta ettiği bir yeryüzü cenneti. Ancak İstanbul, bu saydığımız vasıfların birçoğunu yitirdi. Yerine geçmiş kuşakların imrenerek anlattıkları hatıralar kaldı. Evet, İstanbul iki taraftan denize kıyısı olan bir köprü demiştik. Ancak şehirde yaşayan insanların denizle irtibatı kopalı neredeyse çeyrek yüzyıl oldu. Yol ve nakil merkezli yapılan planlama ve şehircilik çalışmaları, burada yaşayan insanlara deniz karşılığında hızlı erişim vaat ediyordu. Çevre ve şehircilik uzmanlarının dediği nihayet gerçekleşince İstanbullular bir zamanlar övgüyle bahsettikleri denizlerine ancak uzaktan bakmakla yetinir oldu.
Anadolu yakasında toprak doldurulmak suretiyle sahil yolu yapılan ilçelerinden biri de Maltepe. Yahya Kemal'in “Suru ürpertiyor çıkan rüzgâr / Şimdi sahil boyunca Maltepe'yi / Köpüren mavi dalgalar yalıyor...” dediği Maltepe, İstanbul'un en güzel kıyılarına sahipti. Sahil genişletme projeleriyle birçok kez doldurulan ilçe, bu yüzden kendi simgesi sayılan abideyi bile asıl yerinden mahrum bıraktı. Maltepe'nin ambleminde yer alan Bakireler Mabedi bir zamanlar sahilin 50 metre açığında küçük bir kayalık üzerinde bulunuyorken şimdi bir süpermarketin otoparkı içinde kaldı. Abide, bu açıdan bakıldığı vakit İstanbul'un yola feda edilen simgesi de sayılabilir.
Şehrin meşhur plajı
Sultan II. Abdülhamid'in seraskeri Rıza Paşa'nın oğlu olan Süreyya Paşa (İlmen), Anadolu yakasına birçok nafia hizmetlerinde bulunmuş, eski Osmanlı eşrafından. Bir işadamı olmasıyla beraber Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde İstanbul halkının ihtiyaç duyduğu birçok sosyal hizmeti karşılayacak müesseselerin kurulmasında önemli rol oynamış. Üsküdar'daki Doğancılar Parkı, Kadıköy'deki Yoğurtçular Parkı, Süreyya Sineması ve Süreyya Paşa Sanatoryumu hep onun emeği ve mali yardımlarıyla tesis edilmiş. Süreyya Paşa yaptığı bu nafia hizmetleriyle bilhassa Maltepe ilçesi için büyük önem arz ediyor. İlçenin bugün simgesi sayılan Süreyya Paşa Plajı'nı yaptıran da yine kendisi. Ancak bir zamanların gözde sayfiye merkezi, son çeyrek yüzyılda yapılan sahil dolguları ve yol projelerinin kurbanı oldu.
Süreyya İlmen, 1930'lu yılların sonunda bugünkü Maltepe sahiline, ilçenin simgesi bir yazlık eğlence ve dinlenme tesisi kazandırmıştı. Küçükyalı Deresi'nin denize döküldüğü bostanlık arazi, o zamanın Maltepe Belediye Başkanı Kahraman Yiğit ve Kartal Kaymakamı Bahri Öztrak'ın girişimiyle plaja dönüştürüldü. 300 metre genişliğinde kum plaj, Türkiye'nin ilk modern plaj tesisi olacaktı. Gazino, aile odaları ve sair eğlence mekânlarını da içeren tesisin yapımı savaş nedeniyle gecikse de 1946 senesinde açılışı yapıldı. Süreyya Paşa Plajı o zamanki gazete ve radyo yayınlarıyla bir anda İstanbulluların gözde sayfiyesi unvanı kazandı. 1940'lı yılların sonuna kadar gelen süreçte birçok ünlü müzisyen ve sinema artisti burada konserler veriyordu. Karaköy'den motor seferleri, Kadıköy'den kalkan otobüsler ve İdealtepe-Maltepe tren istasyonları arasına yeni bir durak eklenmesiyle plajın erişimi kolay bir hal almıştı. Yeni durağın ismi haliyle Süreyyapaşa durağı oldu.
Otopark içinde kalan Abide
Maltepe sahilindeki bu tesisin cezbettiği kalabalıklar artınca Vali Lütfi Kırdar'ın emriyle Bağdat Caddesi'nden uzatılan bir asfalt yolla erişim bir hayli rahatlar. Bu sayede Maltepe, yeni bir sosyal çehre kazanır. Süreyya Paşa, mekana simge teşkil edebilecek bir detay eklenmesini dileyince, bir abide yapılması düşünülür. Kumsaldan 50 metre açıkta yer alan bir kayalık üzerine Yunan mitolojisinden esinlenerek bir “Bakireler Mabedi” inşa edilir. Üç metre çapında ve altı sütunla desteklenen kubbenin altında bir Venüs heykeli bulunmaktadır. Burada başlayan yüzme yarışları sahile kadar sürerken, küçük bir adacığa çıkanlar burada fotoğraf çektirmeyi de ihmal etmezler. Yazlık tesis 70'li yıllara gelindiği vakit yapılaşma ve kirlilik sıkıntısı ile karşı karşıya kalır. Kısa bir süre içinde de rağbetten düşerek atıl hale dönüşür. Sahil düzenlemesi kapsamında toprakla örtülen plaj, artık olmayacaktır. Ancak plajın simgesi olan abide hâlâ suyun içindedir. Sürreyya Paşa'dan yadigâr kalan sahil, uzun süreler atıl kalacak, altın kumunu ve içindeki heykeli de yitirecektir. Bir zamanlar İstanbul'un simgelerinden biri olarak kabul gören abide ilk defa 1979 senesinde yapılan sahil dolgusuyla gözden düşer. 90'lı ve 2000'li yıllarda yapılan yol genişletme ve sahil boyu projeleriyle esamisi dahi okunmaz. Bugün ise sadece direkleri ve kubbe kısmı, sahil yolunun gerisinde yer alan bir marketin otoparkında bulunuyor. Kaldırımdan geçenlerin gördüğü ancak anlam veremediği yapının tarihini anlatan bir kitabesi bile mevcut değil. Fotoğraflarıyla habere katkıda bulunan Maltepeli gazeteci Aykut Ünker, anıtın suyla buluşturulmasının şehrin yakın tarihi açısından güzel olacağını söylüyor.