Quantcast
Channel: ZAMAN-PAZAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Popülerlik denince Krallar ve Soytarılar geliyor aklıma

$
0
0

Oyuncu Reha Özcan, “Evim, arabam, tarlam olsun diye yaşayan biri değilim.” diyor: “Çocuklarımın okul parasını çıkarayım, hayatımda yapabileceğimi yapayım yeter.” Yeter ki insan yaşamasını bilsin.

Geçen yıl 2 oyun vardı, 1 film,2 dizi, konservatuvarda hocalık… Nasıl taşıdınız bu yoğunluğu?

Son 15 yıldır söylediğim gibi her şeye yetecek zamanımız var. Önemli olan doğru plan yapabilmek. Çok fazla zorlanmadan, hatta fazlasıyla boş vakitle sezonu bitirdim. Bol bol film izledim, okudum, bir sürü insanla vakit geçirdim. Hatta hayatımın en uzun tatilini bu süreçte yaptım.

Çok mu matematiksel yaşıyorsunuz?

Hiç öyle değil. 24 saat çok uzun bir süre. 50 yaşına geldikten sonra uyku 6 saate düşüyor. Geriye 18 saat kalıyor. Her şey için yeterli. En fazla vakit alan dizi seti, gerisini zaman israfı yapmadan ayarlıyoruz.

Aileye ayrılan vakit ne kadar?

Sanırım günde 4-5 saat. İki çocuğum var. Beraber daha fazla vakit geçirmek istemiyorlar değil. Onlar için vakit ne kadar bol olsa, o kadar iyi.

Yoğunluğun ne kadarı bu sezona taşınıyor?

Maral adlı dizim devam ediyor. ‘İmparatorluk Kuranlar Yahut Şümürz'ü oynamaya devam edeceğiz. Devlet Tiyatrosu'nda yeni bir oyun var. Geçen yıl mezun ettiğim kendi öğrencilerimden oluşan bir koroyla oynayacağız. Çok önemli ressam, bir şairin hikâyesi. Artık uluslararası işler yapmak istiyorum. O da öyle, onun için çok heyecanlıyım.

Yurtdışına açılma isteği ne zamandan beri var?

Hep aklımda. Mehmet Ulusoy'un ‘Topor Parti' oyununu oynadım yıllar önce. St Petersburg'da, Paris'te, bir sürü Avrupa ülkesinde sahne aldım. Ondan sonra kısmetim açıldı. Nazım Hikmet'in ‘Ateş ve İhanet' oyununu 5 kişilik erkek korusuyla kendi rejimle dans tiyatrosu yaptım. Onunla bir sürü Avrupa ülkesinden davet aldık, Romanya'da oynadık. Herhangi bir ekonomik destek verenimiz olmadığı için her ay yüzer Euro köşeye koyarak bin yedi yüz Euro ile götürmüştük oyunu. Festivalin en iyi ikinci oyunu seçildi ama burada tek satır haber olarak geçti. Yurtdışında daha fazla saygı gösterilen bir meslek olduğunu fark ettiğim için oralarda kendi dilimizde dünyaya açılacak işler yapmayı çok seviyorum.

Seyirci sizi neyle tanıyıp kucaklıyor?

Dünyaya yeniden gelsem yine bu işi yaparım dediğim bir mesleğim var. Emek vererek, aşkla çalışıyorum. Bunu görüyor insanlar. Yurtdışındaki izleyici “Türkiye'de böyle yüksek sanat yapıldığını bilmiyorduk.” diyor. Paris'te profesör bir arkadaşım dedi ki; tekniğimiz iyi, kulağımız, ritim duygumuz, akrobasimiz çok iyi ama Anadolu'dan gelenlerde bizde olmayan şöyle bir özellik var; o an sahnede ölecekmiş gibi oynuyorsunuz. Evet, biraz öyle. Tutkuyla yapıyoruz işimizi. Yarın belki oynamayacakmış hissiyle sahneye çıktığımız için belki böyledir.

22 yıl Anadolu'da tiyatro yaptıktan sonra İstanbul'a yerleştiniz. Neler değişti?

Ben işime âşığım. İşin popüler kısmını sevmiyorum. Şöyle düşünüyorum: İş popüler. Bir, iki sene sen popüler olursun, sonra başka biri. Ama sanat senden sonra yaşayan bir şey. İşin bu tarafı, benim için değerli. Popüler sanat tehlikeli, Krallar ve Soytarılar'ı getiriyor aklıma. Sistem içinde, sisteme hizmet eden iş yapmıyorsan popüler olamazsın. Ben benden sonrada yaşayan sanatsal işler yapmak isteğindeyim.

Hayatının merkezindeki şehir, başucu yazarı, ustası, dostu:

Şehir: İstanbul. Son yıllarda şantiye şehrine dönüşmesinden bir hayli şikâyetçi. “Göztepe'de oturuyorum, işim genelde Taksim'de. 9 dakika sürdüğü de oluyor, 3 saat de. Bu saçmalık ama bana ait değil.”

Yazar: Küçük Prens'imizin babası Antoine de Saint-Exupéry. Onunla gözünü açtı, onunla yaşıyor. Başucu yazarları ise sık sık değişiyor. Her daim klasiklere sırtını yaslıyor, Yer Altı Edebiyatı'nı takip etmeyi bırakmıyor. Rus edebiyatına ilgisi özel olsa da Fransız klasiklerini de yakından takip ediyor. Son dönemde dizi projelerinin okuma vakitlerini azalttığı için bir hayli dertli.

Film: Türkiye'den Züğürt Ağa'yı, Sürü'yü sık sık izliyor. Yurtdışından etkilendikleri Fightclup, Matrix... Uzakdoğu, Fransız sineması gözdesi. Bilimkurguyla gerçekliği birbirine karıştırmış, matriks teoremi üzerinden yola çıkan hikâyelere ilgisi çok fazla.

Oyuncu: Sadece sesiyle oynayan oyunculardan olmaktan çok korkuyormuş. Selçuk Yöntem'i 80'li yılların başında devlet tiyatrosunda izleyip yumuşaklığından, rahatlığından çok etkilenmiş. Atilla Şendil'den Bülent Emir Yarar'a değer verdiği birçok isim var. Hayatı boyunca etkileşim halinde olacağım dediği kişi ise Murat Sarı. Ustası Mehmet Ulusoy. Vizyonunu, dünyasını değiştiren insan. Yurtdışından en çok beğendiği isim Marlon Brando. Türkiye'den ise Müşfik Kenter.

Dost: Erdal Tosun, Murat Sarı. Kardeşim diye hitap ediyor onlara ve ekliyor: “Hayatım içinde çok fazla tiyatrocu arkadaşım yoktur.” Bir projeye başlamadan önce fikir almak için aradığı isimler yok değil. Ailesiyle görüştükten sonra karar vermemişse Erdal Tosun, Ayşenil Şamlıoğlu, Sumru Yavrucuk'u mutlaka arar.

Yemek: Türk mutfağı birinci sırada. Sonra Meksika, Yunanistan mutfağı… İlk söyleyeceğini en sonda söylüyor: “Dünyanın en güzel mutfağı Lübnan. Muhteşem.”

İlk ustam abim ama yollarımız farklı

Yazı nasıl değerlendirdiniz? Neler yaptınız?

Dizi sezonunu kapattıktan sonra ablamla birlikte Midilli adasına gittik. Çipras'a biraz para kazandıralım istedik ama bizim de gücümüz yetmedi. Ankara'da ‘Öyle ya da Böyle' adında bir film çektik, ekimde vizyona girecek. Çok eğlenceliydi. Kadim dostum, can yoldaşım Erdal Tosun'la 25 sene sonra aynı filmin içindeydik. Onunla çalışmayı çok özlemişim. Döndüm İstanbul'a, arabaya atlayıp Yunanistan'a gittik, sonra İtalya'ya gittik çoluk çocuk. Bütün şehri arabamızla gezdik. Türkiye'ye geldikten üç gün sonra da ‘İmparatorluk Kuranlar Yahut Şümürz' ile Edinburg'a gittik. 20 gün… İki hafta sahne aldık ama inanılmaz bir deneyimdi. Edinburg'da Türk diliyle sahne alan ilk ekip olduk.

Tatilleriniz hep böyle dolu dolu mu geçer?

Bunlar bütçeyle ilgili şeyler. Her zaman o kadar para kazanamıyorum. Ödemeler doğru düzgün yapıldığı için böyle bir tatil yaptım. Param olmadığı zaman köyde yapıyorum tatilimi, Niğde'de. Kayınpederimin orada güzel bir evi var. Çocuklar her sene gidiyor. Bir ay kalmalarını istiyorum ama iki yıldır erken dönüyorlar. Çünkü teknoloji kurbanılar. Ellerinden akıllı telefonlar düşmüyor ne yazık ki. Evde oturup kitap okumak, çocuklarımla film, tiyatro izlemek de bir tatil.

Abiyle (Serhat Özcan) beraber ortak programlarınız olmuyor mu?

Yollarımız birbirinden biraz farklı. Onun hayata tutunma tarzı dizi, olursa tiyatro. Benim olmazsa olmazım tiyatro. Dizi sonrasında geliyor. Yapacak bir şey yok. Bu yüzden bazı dizilerden çıkartıldım, o da onların bileceği iş. Tercihim para değil ama borçlarımı kapatmak evet. Evim, arabam, tarlam olsun diye yaşayan biri değilim. Çocuklarımın okul parasını çıkarayım, hayatımda yapabileceğimi yapayım yeter. Haftada 3-4 gün spor yapacak param olsa güzel olur, olmazsa sahile iner koşarım. Sorun değil. Akşamları şuraya takılayım, şu yemeği yiyim demiyorum. Kendi halimde mütevazı bir hayat sürüyorum.

Abinizle beraber yapmak istediğiniz projeler yok mu?

Benim ilk ustam o. Çok çalışkan, yaptığı işlere çok değer veriyorum. Daha önce kendi hikâyelerimizden yola çıkarak iki kişilik bir oyun yaptık, Ramazan'da 5-6 defa sahne aldık. Onu çok seviyorum. Çocukluğumuzun hikâyeleri, hüzünleri… Çok da eğleniyordum. Bir gün yine öyle bir şey yapacağımızı düşünüyorum ama yollar gitgide ayrılıyor. Umarım tekrar birleşir. Sahnede güldüğüm tek insan o. Çaresiz kaldığı anlar var, ne yaptığıma anlam veremediği… Öyle bakakalır. Neden yaptığımı anladığı zaman o da gülmeye başlar.


Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue