FOMO diğer adıyla nomofobi, sosyal medya bağımlılığıyla kendini gösteren bir psikolojik rahatsızlık. ‘Gelişmeleri kaçırma korkusu' olarak dilimize çevirilen nomofobi, şimdiden akademik çalışmalara konu olmuş durumda.
Karaman'da iki kardeşin yanarak hayatını kaybettiği haberini hatırlayanlarınız olacaktır. Yangın esnasında dışarıda oldukları halde sadece cep telefonları için alevlerin arasına girmeyi göze almışlardı. Üniversiteyi kazandıklarını yeni öğrenmişler, aile ziyaretindeydiler. Hadise telefonun gençler için hayatî; öneme sahip olduğunu bir defa daha gözler önüne serdi. Toplu taşıma araçlarında başını ekrandan kaldıramayanlara ve mesaj yazarken trafik kazası geçirenlere alışkınız. Telefonun sadece ulaşılma aracı olmadığını, yaşlı teyzeleri sanal dünyada gördüğümüz reklamlarla kabul ettik. Fakat fobilerimize bir yenisini daha ekledi cepten internet erişimi. FOMO diğer adıyla nomofobi, sosyal medya bağımlılığıyla kendini gösteren bir psikolojik rahatsızlık.
Psikoloji dünyasının ‘gelişmeleri kaçırma korkusu' olarak dilimize çevirdiği ruhsal rahatsızlığı daha sık duyacağımız kesin. Uzman Psikolog Betül Kübra Bozkurt, rahatsızlığın git gide yaygınlaştığını söylüyor. FOMO şimdiden üniversitelerde akademik çalışmalara konu oluyor. İnternete giremeyince başına bir şey geleceğini zannedenler psikologların kapısını çalıyor. Hatta bir saatliğine sosyal medyadan uzak kaldığı için kendini ‘apolitik' hissedenlerin varlığını kendisinden öğreniyoruz. Bozkurt, nomofobinin ileri boyutta kaygı bozukluğu olduğunu ifade ediyor. O kadar ki panikatakta olduğu gibi, kalp sıkışması, nefes alamama, terleme gibi fiziksel sorunlar baş gösteriyor.
İyi geceler facebook!
Burada bir noktaya dikkat etmekte fayda var. Kişinin içinde yaşadığı ülkenin siyasi ve ekonomik durumunu merak etmesi normal. Sıradan bir medya takibinde, bir hafta gazete okunmadığında kaygı, tatminsizlik, boşluk hissi oluşmuyor. Bu kaygı bozukluğunda ise kişi sosyal medya sitelerine girmediğinde bilgi eksikliği yaşadığı için kendini suçluyor. Uzman psikolog Bozkurt, “Sosyal medyaya ne kadar girersem tehlikeli?” diyenleri aydınlatıyor: “Her şeyden önce kişinin birkaç cümle karalamadan, gündemle ilgili yorum yapmadan rahat edememesi tabii bir durum değil. Bunu istediğimiz için yaparız ama telefon kapandığında, internet paket bittiğinde ya da erişim yasağı olduğunda huzursuzluk, cahillik duygusu baş gösteriyorsa kullanımla ilgili öz eleştiri gerekir.”
Aynı masada oturan arkadaşların cep telefonuna kilitlendiği fotoğraflar, bazı şeylerin ters gittiğini göstermeye kâfi. Sabah uyanır uyanmaz sosyal medya hesaplarını kontrol edenleri, ‘iyi geceler'i Facebook profilden dileyenleri Betül Kübra Bozkurt uyarıyor. Birbirimizle konuşmamak, sohbet etmek yerine beraberken telefonla uğraşmak FOMO'nun sebepleri arasında. “Her şeyi hızla öğrenen çocuklar, aileleri gibi sosyal medya bağımlılığının eşiğinde.” diyen Bozkurt, yüz yüze iletişimi geliştirmeyi tavsiye ediyor: “Modernleşen ve değişen standartlarımız beklentilerimizi de artırıyor. Komşumuzla, akrabamızla hatta çocuğumuzla muhabbet etmezken dünyayı avuçlarımıza almak istiyoruz.” Bozkurt, aile içi iletişimsizlik sebebiyle sosyal medya bağımlısı olmayı ihtimal dahilinde görüyor. Kendini anlatamayan, benliğini biçimlendiremeyen aile ferdi kontrolsüz internetten medet umuyor: “Her gün bir saatini ailesine ayıramayan kişi, başkalarının yaşamıyla ilgili müthiş bir merak duyuyor. Eğer bu tecessüs önlenemezse nomofobi yaşanıyor.”
2 saati geçiyorsa tehlike çanları çalıyor demektir
Psikolog Betül Kübra Bozkurt, günün en az iki saatini sosyal medyada tüketenler için tehlike çanları çaldığını ifade ediyor. Eğer işiniz gereği yeni medyayla ilgilenmeniz gerekmiyorsa, haber alma hürriyetini gazeteyle karşılamanızı tavsiye ediyor. Takipçi sayınızın günden güne artması, arkadaşınızdan gelen bir telefondan çok tanımadığınız birinin yorumu sizi mutlu ediyorsa kendinize ‘dur!' deme vakti. Bozkurt, sanılanın aksine sosyal medyanın bir sosyal çevre edinme yolu olmadığını hatırlatıyor: “Nomofobi yaşayanlar, kendilerini, ‘Yeni insanlar tanıyorum.' diye teselli edebilir. Ancak çevreye kayıtsızlaşarak sanal ortamda popüler olma arzusu asosyalleşmeyi beraberinde getiriyor.” Bozkurt, telefonsuz yaşayamayanların muhakkak tedbir alması gerektiğinin altını çiziyor: “Süre sınırlaması yapmak, sanal âlemsiz gerçek dünyanın varlığını kabul etmek, zevk alacağı hobilerle ilgilenmek nomofobik kişilere tavsiye ettiğimiz yöntemler. Gelişmeleri kaçırma korkusu, daha sonra başka psikolojik rahatsızlıkları da tetikliyor. Muhakkak uzman desteği alınmalı.” İnternetsiz mutlu olmayan insanlara dönüşmeden kendimizle yüzleşmekte fayda var. Çünkü “Eyvah şarjım bitti.” kaygısıyla uzmana başvuranların sayısı, yükseklik korkusunu geçmiş vaziyette.
‘No mobile no phobia'
Nomofobi, nam-ı diğer FOMO kavramı, İngiltere'de ulaşılamamaktan korkan bir grup üzerinde yapılan deneye dayanıyor. Bin cep telefonu kullanıcısının yüzde 66'sı deney sonunda aranmadan, sosyal medyaya giremeden yaşayamayacağını açıklar. Psikologlar ise gördükleri fiziksel ve psikolojik soruna ‘no mobile phobia'dan türetilen ‘nomofobi' adını verir. Telefonu veya sinyalini alamama, kişide fiziksel belirtilere yol açıyorsa FOMO söz konusu olabilir. Diğer belirtiler ise şöyle sıralanabilir: “Her saniye ulaşılır olmak oldukça büyük avantaj. Ama günümüzde telefon takıntı haline geldiğinden kendimize doğrulttuğumuz bir silah gibi. Telefonu yavaşça yere bırakıp doğal gündelik hayata dönemiyorsak çoktan kaygı düzeyimiz yükselmiş olabilir. Kişi panikatağı yaşıyor, sinyal çekmemesine aşırı tepki veriyorsa belirti olarak kabul edilir. Öte yandan obsesif biçimde mobil cihazının yanında olup olmadığını kontrol ediyorsa uzmana başvurması şart.”