Seçimler yaklaştıkça siyasî; partiler kadar bağımsız adaylarda da heyecan dorukta. Onlardan biri de Hakan Şükür. İstanbul 3. Bölge bağımsız milletvekili adayı Şükür ile bir günü beraber geçirdik. Söyleyeceği çok şey var…
Seçimlere tam bir hafta kaldı. Koca koca reklam panolarında ve televizyonlarda gözümüze ilk elden siyasi partiler çarpsa da en az onlar kadar iddialı bağımsız adaylar da var. Bu adaylardan biri de herkesin yakından tanıdığı ve hâlâ milletvekilliğine devam eden Hakan Şükür. Seçim kampanyası eşliğinde yaptığı ziyaretlere biz de eşlik ettik. Ne yapıyor ne ediyor diye meraklandık ve bir günü beraber geçirdik. Esnafları ziyaret ederken, insanlarla çay kahve içerken ve kuaförde tıraş olurken kendisini biraz daha yakından tanıdık. Vatandaş ile kurduğu ilişkiyi bizzat görebilme imkânımız oldu.
İpleri çok sıkı tutuyor Şükür. Tek tek, üşenmeden ve elinden geldiğince herkesin elini sıkmaya, hal ve hatır sormaya çalışıyor. Nasıl bir karşılık aldığını sorduğumuzdaysa insanımızın kendilerini tanıdığını ve Allah’a şükrederek bugüne kadar onları mahcup edecek bir şey yapmadıklarını söylüyor.
Fakat beslendikleri kaynaktan dolayı yanlış anlaşılmaların da olduğunun altını çiziyor: “Seviyeyi bozmadan işin doğrusunu anlatıyoruz, anlatmaya da devam edeceğiz. Bizim gibi siyaset alanından hiçbir beklentisi olmayan insanların niyeti sadece bu millete hizmet etmek. Onlar için özgürlüğün ve bağımsızlığın mücadelesini vermek. Bugün Türkiye’deki korku imparatorluklarının esiri olmasınlar, kendilerini edeple ifade etmekten alıkoymasınlar, derdimiz bu. Ama bugün, bir güce karşı korku var. Farklı düşünmesine rağmen kendini ifade edememek ve içe kapanmak söz konusu. Sadece ekonomik anlamda değil, uluslararası ile de ilişkisi kalmayan bir Türkiye’ye doğru gidiyoruz.”
İstifa ettiğimi bile bilmeyen insanlar var
Esnafları gezerken ve onlarla sohbet ederken karşılaştığı ilginç tepkilerin olup olmadığını soruyoruz Şükür’e. Daha istifa ettiğini bilmeyen insanların bile olduğunu söylüyor. Sevgisinin tezahürünü gösterirken hâlâ bir partideymiş gibi davrananlar varmış.
İyi bir baba olan Şükür’ün çocuklarla da arası oldukça iyi...
Mesela kararsız olup ‘Artık hiçbirinden bir şey beklemiyorum’ diyenler de mevcut: “Ben artık bağımsızım diyorum, ‘Öyle mi’ diyorlar. Haberleri yok. Kendimizi anlatma fırsatımız yok çünkü. Bir tek benim değil, genel olarak insanların kendilerini anlatma sorunu var. Çözüm arıyorlar fakat bulamıyorlar. Onların sesi olmak için, en azından onlar için mücadele etmeye değer diye düşündüğüm için aday oldum. İnşallah olacak ama olmasa da mücadelem devam edecek.”
Tıraş olurken tabii ki memleket meseleleri konuşulur
‘En iyi sosyologlar berberlerdir’ deyip soluğu bir kuaförde alıyoruz. Şükür, tıraş olurken biz de damardan memleket meselelerinin içine dalıyoruz. O da başlıyor anlatmaya. Bugün milletin değerlerinin ayaklar altına alındığından ve siyasetin en tepelerinde bunların çok normalmiş gibi anlatıldığından bahsediyor.
Hakan Şükür, sabah namazının hemen ardından işe koyuluyor. Gece yarısına kadar esnafları ziyaret ediyor.
“Biz bu değiliz, insanımız bu değil. Milletimize bunları hatırlatmak istiyoruz. Bağımsız bir milletvekili ne yapar sorusuna da cevap veriyoruz.” diyor. Şükür’ün temas etmek istediği bir başka konu da insanların özünü hatırlamasıyla ilgili. Ele geçirilen medyayla, pek çok kuruluşa uygulanan baskıyla ve üst perdeden kendi düşüncelerini dayatan bir anlayışla mücadele ettikleri için insanların özüne yabancılaştığını vurguluyor. Ama yüz yüzeyken başka. Aslında kendisini insanlara anlatmadığını, onlara kendilerini tanıttığının altını çiziyor. “Ben böyleyim, siz de benim gibi olun değil, siz de zaten böyleydiniz diyorum. ‘Ama birileri maalesef bizim sürekli kavga ve kargaşa içinde olmamızı istiyor. İnancı, değerleri, mezhebi ya da tuttuğu takımı ne olursa olsun insan olduğumuzu bize unutturuyor. Bunların ortaya çıkması için size ihtiyacımız var’ diyoruz.”
Hep beraber, özümüzü hatırlamamız gerekiyor
Sohbet devam ederken konu dönüp dolaşıp siyasete ilk girdiği günlere geliyor. O zamanlar kendisi hakkında yazılan şeylerin hep başka işler yapabileceği şeklinde olduğunu dile getiriyor Şükür. ‘Siyasete girdiyse acaba buradan ne kazanacak’ şeklinde yazılar yazmış insanlar. Medyanın siyasete bakış açısı böyleyse ve insanlara da bunlar dayatılıyorsa bu tutumun yanlış olduğunu söylüyor. İnsanların ve medyanın özgür ve bağımsız olmasını istediğini fakat bunların olmadığı bir ülkede yine bunları anlatmanın da kolay olmadığını ifade ediyor: “Ama bunun tesisi için mücadele etmeye değer. Çünkü bu millet bunu hak ediyor. ‘Tek başına üstesinden gelemezsin’ diyebilir insanlar ama bu sistemin getirdiği bir sorun. Her ne kadar tek başıma gibi gözüksem de aslında tek başıma değilim. Hayatımın her kademesinde hissettiğim dualar, beni tanıyan insanların desteğiyle ve bu ülkenin güzel insanlarıyla, inancı ve değerleri ne olursa olsun insan olarak bir insan modelini ortaya çıkarmamız lazım. Hep beraber özümüzü hatırlamamız gerekiyor. Ben yelkenlerimi açtım, milletimden de rüzgâr bekliyorum.”
Yaptığı ziyaretlerde en çok ilgiyi emekçilere gösteriyor Hakan Şükür. Hal hatır soruyor, gönüllerini hoş ediyor, dertlerini dinliyor.
Sohbet güzel fakat her güzel şeyin bir de sonu var. Mebde-mead meselesi. Lakin bitirirken Hakan Şükür’ün altını çizmek istediği bir konu daha var. Geçmişte güçlülerin hukuku var diye şikâyet edenlerin bugün o gücü ele geçirdikten sonra aynı sistemi devam ettirmeye çalışmasının fark edilmesi önemli Şükür’e göre. Bu ise bir sıkışmışlık halinin tezahürü: “Biz hukuka, insan haklarına, ifade özgürlüğüne, şeffaflığa ve denetlenebilirliğe inanıyoruz. Böyle bir anlayışın tesisi için adayız ve insanlara bunu anlatıyoruz. Vatandaş bunu istemez mi? Esnaf bugün kepenk kapatıyor gittiğimiz yerlerde. Suriyeliler başımızın gözümüzün üzerinde, kapımız açık, evimiz açık. Paramızı pulumuzu, soframızı paylaşalım ama yanlış bir politikadan sonra biz bunu yaşıyorsak bunu da sorgulamamız lazım. Bütün bunların tesisi için de mücadele etmek lazım. Ben herkese bağımsızlık vaat ediyorum.”