Genel seçimlere iki hafta kaldı.. Ancak şu günlerde tartışılan bir konu ciddi sayıda seçmeni sandığa gitmekten alıkoyacak nitelikte. Zira seçim günü ve oy sayımıyla ilgili bazı uygulamalar sandık güvenliğine yönelik kafalarda soru işareti bırakıyor.
Sandık güvenliğine gölge düşüren uygulamaların başında sandık başkanlarının seçimi geliyor. Oyların sayımı ve sisteme işlenmesi konusunda kritik öneme sahip sandık başkanlığı bu yıl ilk kez farklı bir uygulamayla belirlendi. Buna göre sandık başkanlarının büyük kısmı siyasî; partilere mensup kişilerden oluşuyor. Çünkü Yüksek Seçim Kurulu, bu seçimde ilk kez sandık başkanlığı için partilerden isim istedi. Asıl tartışma nedeni ise bu kişilerin yüzde 90'a yakınının AK Parti'ye yakınlığıyla bilinen Eğitim Bir Sen üyesi memurlar olması. Yaklaşık 20 yıldır her seçimde sandık başkanlığı görevinde bulunan Eğitim Sen İstanbul 5 No'lu Şube Başkanı Mehmet Aydoğan, bu yıl başvurmasına rağmen görevin kendisine verilmediğini söylüyor. Sendika olarak diğer üyeleri de sandıkta görev almaya yönlendirdiklerini anlatan Aydoğan, "Ben yoğun olarak bu tür çalışmaların özellikle iktidar partisi tarafından yapıldığını düşünüyorum. Bölgemize baktığımızda da seçilen sandık başkanlarının büyük kısmı Eğitim Bir Sen üyesi." diyor.
Aydoğan, seçilen isimlerin de devlet memuru olduğunu, dolayısıyla onları zan altında bırakmanın yanlış olacağını savunuyor. Ancak bir ayrıntıya daha dikkat çekiyor: “Türkiye’deki sendika ortamı belli. Eğitim Bir Sen eski genel başkanı şu anda milletvekili adayı. Buradan bile çıkarılabilir ne kadar taraflı olduğu.”
Mehmet Aydoğan ve Eğitim Bir Sen üyesi memurlar görev için başvurduğunda ise kendilerine Halk Eğitim'in vereceği eğitimden sonra görevlilerin kuraya göre belirleneceği söylenmiş. Ancak o eğitimlerin de yapılmadığını anlatan Aydoğan, şöyle konuşuyor: "Bildiğim kadarıyla birçok yerde yapılmadı. Çünkü seminer başvuru tarihlerini ben takip ettim. Daha sonra da bir açıklama yaptılar kimlerin seçildiğiyle ilgili. Ama ağırlıklı olarak AKP'nin verdiği isimlerden çıktığını görüyoruz."
Aydoğan'a göre seçim yaklaştıkça şaibeler konuşuluyor ama seçimden sonra daha yoğun tartışılacak.
Sandık başkanının bağımsızlığı neden önemli?
Sandık başkanının bağımsız olmaması oy vermedeki güvenilirliği ne kadar etkiliyor? Bu yıla kadar birçok kez bu görevi üstlenen Mehmet Aydoğan'a göre oy verme ve oyların sayımı sürecinde sandık başkanının etkisi oldukça fazla. Örneğin oy pusulası katlanıp mürekkebin karşı tarafa bulaşması durumunda sandık kurulunda çeşitli tartışmalar olur. Geçerli sayılıp sayılmayacağına karar verilir. Burada sandık başkanı inisiyatifini kullanabilir. Mehmet Aydoğan, diğer etki alanlarını ise şöyle sıralıyor: “Yaşlıların, okuma-yazma bilmeyenlerin ve görme problemi yaşayanların velayeti yoksa oy vermeye sandık başkanıyla giriyor. Burada her türlü yönlendirme yapılabilir. Oyların kullanılmasından sonra ise sayılan oylar sisteme geçilirken, tutanak tutulurken sandık başkanının etkisi olabiliyor. Diyelim ki sandıkta oy eşit çıktı, bu durumda sandık başkanının görüşü ağırlıkta oluyor. Sayılan oyun sisteme aktarılması ise seçim merkezinde bilgisayar başındaki kişi ile sandık başkanının arasındaki bir şey.” Bütün bu gerekçeler ise sandık başkanının bağımsızlığı konusundaki kaygıların haklılığını ortaya koyuyor. Nitekim sandık kurulu başkanlarının AKP'ye mühür bastırması, açık oy kullanılması ve sandık kurulu başkanı tarafından evde mühürlenen sandıklar da geçmiş seçimlerde belgelenmişti.
Bu seçimde de sahte seçmen eklendi mi?
CHP'nin geçtiğimiz yıllardan tespit ettiği hilelere göre seçim sonuçlarını şaibeli hale getiren bir müdahale de sahte seçmen eklenmesi. Özellikle 2007'den sonra olmayan bir adres üzerine seçmen kaydederek ya da var olan adrese orada yaşamayan kişileri kaydederek seçmen sayısında ciddi oynamalar yapıldığı tespit edilmişti. Aynı müdahalenin bu seçimlerde de yaşanacağını düşündüren olay ise geçtiğimiz günlerde ortaya çıktı. Saadet Partisi ve Büyük Birlik Partisi'nin oluşturduğu Milli İttifak'tan aday Şaban Yavuz'un evine farklı kişilerin seçmen kâğıtları gönderildi. Yavuz, seçmen kâğıtlarında yazan isimlerin 20 yıldır bulundukları sokakta dahi oturmadığını belirtti: “Bu olay seçim hilelerinden biri. Muhtarlığı arayıp yanlışı düzeltmeye çalıştım ancak 'kişinin nüfusunu düşürün' diye cevap verdiler. Ortalıkta öyle birileri yok. Kullanmayanların yerine oy kullandıracaklar."
Fazladan basılan oy pusulaları ne olacak?
54 milyon seçmenin olduğu seçimde, bu sayıdan 15 milyon daha fazla pusula basıldı. CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Meclis'e sunduğu soru önergesinde endişelerini şöyle dile getirmişti: "Fazladan basılan oy pusulalarının güvenliği nasıl sağlanacak? İl ve ilçe seçim kurullarında kullanılmayan oy pusulalarının denetimini kim yapacak?” Yasaya göre her sandık için seçmen sayısının yüzde 15'i kadar fazla oy pusulası konulması gerekiyor. Ancak 54 milyon seçmen düşünüldüğünde bu rakam 9 milyon fazla pusulaya denk geliyor. Akıllardaki soru işareti ise geri kalan 8 milyon pusulanın ne olacağı ve nasıl denetleneceği.
Yurtdışı oyları tamamen hükümetin kontrolünde
Oy sayımının sağlıklı neticelenmesi konusunda bir endişe de yurtdışından gelecek sandıklarla ilgili. İsviçre’de seçim sonuçlarının bulunduğu kriptolu odanın yedek anahtarının büyükelçilikte çıkması, Almanya’da bir imamın iki kez oy kullanması şaibelerden sadece ikisi.