“Balık tutmak istiyorum; bunu yazın ki yetkililer sesimi duysun.” diyor, Bagaran köyünde yaşayan 65 yaşındaki Valera. Bagaran, Türkiye-Ermenistan sınırını ayıran Arpaçay'ın Ermeni tarafında yer alıyor. Karşısında ise Kars'ın Digor ilçesine bağlı Halıkışlak köyü var.
Ermenistan, 1915 Olayları'nın 100. yıldönümü etkinliklerini sürdürüyor. “Ağrı Dağı'nın Eteğinde” uluslararası medya forumu vesilesi ile bulunduğumuz Ermenistan'da Türkiye sınırını dolaştık. Bagaran köyü, çayın iki yakasındaki iki farklı ülkeyi aynı anda görmek için güzel bir örnek. Türkiye sınırına sıfır noktada; hemen karşısında ise bir Türk köyü bulunuyor. Başkent Erivan'a 90 km uzaklıkta. Köye bir tepeden virajlı yollardan giriliyor. Tepede duruyoruz. Manzara muhteşem. Gözümüzün önünden Aras Nehri akıyor. Sağ tarafta ise inceden Arpaçay beliriyor. Bagaran, Arpaçay'ın Aras'a döküldüğü noktada bulunuyor.
MİNARE HEMEN DİKKAT ÇEKİYOR
Arpaçay'ın iki ülkeyi ayırdığını bilmesek aşağıda iki farklı köy olduğunu anlamak imkânsız. Evler birbirine çok yakın, iç içe geçmiş. En uçtaki Ermeni evi ile Türk evi arasındaki mesafe oldukça az. İki evden seslenseniz rahatlıkla birbirinizi duyup iletişim kurabilirsiniz. Kars-Iğdır yolu hemen Halıkışlak'ın üzerinden geçiyor. Vadide seyir halindeki araçların sesi yankılanıyor. Tepeden dikkatle bakınca araçların modellerini ayırt etmek bile mümkün. Tepeden köye bakınca ilk dikkat çeken cami minaresi oluyor. Bölgenin özelliklerini bilmeyen birisi gelip baksa buranın bir Türk köyü olduğunu düşünürdü.
Tepeden çektiğimiz fotoğrafların ardından köye doğru hareket ediyoruz. Hemen girişte bir araç gelip önümüzü kesiyor. İçinden iki Ermeni askeri çıkıyor. Beraberimizde bize rehberlik yapan Ermeni arkadaşımız cevap veriyor sorulara. Gazeteci olduğumuzu, Uluslararası Medya Forumu için Ermenistan'da olduğumuzu söylüyor. Askerler komutanlarına durumu telefonla anlattıktan sonra izin çıkıyor. Ancak bir şartla! Sınırın en ucundaki Ermeni evine kadar gitmeyeceğiz. Ermenistan'ın Türkiye sınırını büyük ölçüde koruyan Rus askerleri, sınıra ne kadar yaklaşacağımızın sınırını çiziyor.
“Merhaba” deyip konuşmak istediğimiz 30'lu yaşlardaki üç farklı kişi olumsuz cevap veriyor köyde. Belki ters bir laf etmeleri durumunda başlarının ağrıyabileceklerini düşünüyorlar. Elektrik direğinde leylekler yuva yapmış. Baharın müjdecisi… Türkiye'de küçük çocuklara ailelerin “Seni leylekler getirmiş” lafını anlatıyoruz. Meğer orada da aynısı söylenirmiş. Kürtaj yaptıranlar için “Bir leylek öldürdü” sözü de söylenirmiş.
Umutsuz şekilde köyde dolaşırken sırtında bir çuvalla yaşlı bir amca bize doğru geliyor. Ağzında sigara, gülümseyerek yanımıza yaklaşıyor. “Haralısınız?” diyor. İçinde odun parçacıkları bulunan çuvalı yere bırakıp elimizi sıkıyor. Köyde kaç kişi yaşadığını, ev sayısını ve geçim kaynaklarını vs. anlattıktan sonra kendisinin Azerbaycan'ın ikinci büyük şehri Gence'den göç ettiğini söylüyor. 1989'da bölgede gerilimin artması üzerine Ermeni nüfusunun yoğun olduğu bir bölgede yaşamaya karar vermiş. Bagaran'da yaşayan bir Azeri aile için de durum hiç farklı değildir. Etnik çatışmaların yaşanacağını hisseden Bagaranlı Azeri aile, köyü terk ederek Gence'ye gitmiştir. Valera amca ile Azeri ailenin yolu Gence'de kesişir. Sohbetlerde iki ailenin de endişesi ortaya çıkar. Bunun üzerine evlerini, köylerini değiştirmeye karar verirler. Azeri aile Valera amcanın evine yerleşirken kendisi Bagaran'a gelir.
87 YAŞINDA MİNDER ISRARI
Valera amca bunları anlatırken bizi evine davet ediyor. Eskiden fotoğrafçılık ve oto boyacılığı yapmış. Zaten Fotoğraf Editörü'müz Selahattin Sevi, fotoğraf çekmeye çalışırken hemen güneşin konumuna göre yer alarak “Işık önemli, ben eskiden fotoğrafçıydım.” diyor. Eve varıyoruz. Bizi 87 yaşındaki annesi Gohar Teyze karşılıyor. Küçük, derme çatma bir ev. Kapının önünden itibaren tamamen toz toprak. Zaten toz dağılmasın diye hafif su serpilmiş. Dışarıda mutfak malzemeleri de var. Etrafta hiç Türk ürünü göremiyoruz. Bu esnada bize sandalye getiriyorlar. Ancak bize yetecek kadar sandalye var. Bizim oturmamız için ısrar ediyorlar. Gohar teyze ince bir minder getiriyor. Sandalyeye koyup öyle oturmamız için ısrar ediyor. “Gerek yok” desek de bizi dinlemiyor. Zihnimden “Sanki Toroslar'daki bir Yörük köyündeyim.” hissi geçiyor.
Gohar teyze, eski evini çok özlediğini söylüyor. Bu sırada biraz da öfkeleniyor. “Oradaki evimiz çok güzeldi. İki havuzu vardı, iki arabamız vardı.” diyerek şimdi yoksulluk içinde yaşadıklarını anlatıyor. Sesi yükseliyor, biraz da gözleri doluyor. Tam bu esnada hızla bir araç gelip evin önünde duruyor. İçinden iki sivil kişi çıkıyor. Yarım saatlik konuşmalardan sonra olayı anlıyoruz. Gelenler köyün muhtarı ve rehberi imiş. Kendisinden izinsiz köyü dolaştığımız için bize tepki göstermiş. Hareketleri ve sesiyle “Burası benden sorulur” diyor. 47 yaşındaki Muhtar Çevorg, sonradan sakinleşiyor. Kendilerinin de eşlik etmesi durumunda röportajlarımıza devam edebileceğimizi söylüyor. Beraberindeki 51 yaşındaki Vardan Sarkisyan ise köyün “resmî;” rehberi imiş. Köyün tarihiyle ilgili bilgileri ondan almalıymışız. “Resmî;” rehber, Erivan'da iki bölüm okumuş; tarih ve ekonomi. Bu köy için biraz lüks bir değer olduğunu söylediğimizde “Amacım köye dönüp hizmet etmek; köyümüzü güzelleştirmek.” diyor. Uzun uzun köyün tarihini anlatıyor. Anlattığına göre 1915'ten önce burada tek köy varmış. Yaşanan gerginlikler üzerine Ermeni köylüleri Ermenistan tarafına kat ederek yeni geçici bir köy inşa etmişler. Ancak geriye dönme imkânı olmayınca bugün Bagaran'ın olduğu yere 1950'lerde daha geniş bir köy kurmuşlar.
DEMİREL'İ ANLARDIM, ERDOĞAN'I ANLAMIYORUM
Ayrılmamıza yakın Valera amca ‘biraz' Türkçe bildiğini, Türkçesiyle Türk televizyonlarını sürekli seyrettiğini anlatıyor. Azeri-Türkçe karışımıyla kısa cümlelerle konuşuyor. Gence'den geldiği için Türkçe bildiğini söylüyor. Biz sormadan “Demirel'i çok iyi anlardım ancak Erdoğan'ı pek anlamıyorum.” diye ekliyor. Ayrılırken bizlere bir görev veriyor. Balığı çok sevdiğini ancak Arpaçay ve Aras'ta balık tutamadığını anlatıyor. “Burada başka balık tutabileceğimiz yer yok. (Eliyle de işaret ederek) Bunu mutlaka yazın. Sesimizi duyurun. Bu sorun çözülsün. En büyük isteğim Arpaçay'da balık tutmak.” diyor. El sallayarak bizi uğurluyorlar.
Karşı ülkeden horoz sesleri geliyor
Bagaran’daki köylüler hayatlarını büyük ölçüde hayvancılık ve tarımdan kazanıyor. Ancak oldukça mütevazı ölçüde yapıyorlar bunu. Kendilerine yetecek kadar. Birçok evin etrafında hayvanlar dikkat çekiyor. Kuzu ve inekler var. Kars, Ağrı ve Iğdır ile aynı, fark yok. Farkında olmadan sınıra epey yaklaşmışız. Türk köyünden horoz sesleri geliyor. O kadar, her şey iç içe.