Çocuk sahibi olduktan sonra tekrar çalışma kararı aldıysanız; planlı hareket ederek kendinizi oldukça enerjik, mutlu hissedebilir, bu süreci en az hata ve problemle atlatabilirsiniz.Çalışan kadının kaygıları bebeğinin varlığı öğrendiği an başlar. Çocuk dünyaya gözlerini açtığında ise; gerçeklerle yüzleşme zamanıdır artık. Bir de eş-dost-akrabanın “Çalışacak mısın? Küçücük bebeği kime bırakacaksın?” mobingini unutmamak gerekir. Öncelikle tüm meraklı ve önyargılı insanlara kulaklarınızı tıkayıp kendi kararınızı kendiniz vermelisiniz. Eğer maddi ya da manevi gerekçelerle çalışma hayatına geri dönecekseniz; size birkaç tavsiyemiz olacak… Gerçekten ‘çalışan kadın’ olmak istiyor musunuz?Daha yolun başında bilmelisiniz; hayatınız öyle çok da kolay olmayacak. Çocuk, eş, ev ve iş hayatını dengeli şekilde götürmek için hem bedenen hem de ruhen fedakarlıkta bulunmalısınız. Bu yoğunluğu göğüsleyebilecek kadar ruhen güçlüyseniz halinizden şikayet etmeyecek, hatta sevdiklerinizin ihtiyaçlarını karşıladıkça mutluluk duyacaksınızdır. Bu ruh hali de size “yaşam enerjisi” olarak geri dönecek. Aksi halde yükünüzün ağırlığını hissettikçe daha çok yorulacak, sinirlenecek ve “geçimsiz” birine dönüşeceksiniz.Uykudan fedakarlık…İnsanlar kas-kemik yapısı ya da beslenme içeriğinden değil; öncelikle ruhundan güç alır. Aldığı gücü yaşam enerjisine dönüştürerek de keyiflice yaşam sürer. Dolayısıyla; kendinizi iyi hissetmeniz için illa da çocuklar gibi 8 saat uyumanıza gerek yok. Yetişkin birinin 5-6 saat uyuması çoğu zaman yeterlidir. Unutmayın; insanı gündelik koşuşturmacalar değil; kaygılar, karşılanmamış beklentiler, enerjisizlik ve mutsuzluk yorar. Ruhunuz dingin, keyfiniz yerindeyse yeni güne başlamak için de sebepleriniz varsa 5 saat sonra bomba gibi uyanacaksınız!Güne erken başlayın...Daha gün ağarmadan yeni güne başlamak sizi oldukça enerjik, zinde ve huzurlu yapar. Eğer çocuklarınız küçükse ve kendinize evde vakit ayırmakta güçlük çekiyorsanız o zaman günün ilk 1 saatini yapılacak işleri düşünmeden kahvenizi içerek değerlendirmelisiniz. Bu esnada kitap okuyabilir, hafif müzik dinleyebilir, spor yapabilir, ibadet edebilirsiniz. Moral depoladıktan sonra akşam yemeğini yapabilirsiniz. Makineye çamaşır atabilirsiniz. Mütevazı bir kahvaltı da hazırlayabilirsiniz. Unutmayın; sabah kahvaltısının mutlulukla ilişkisi bilimsel olarak da ispatlanmış.İşten eve gelirken…Saatlerdir dışarıdasınız ve çok yoruldunuz, haklısınız. Dönüş yolunda iken tüm gün yaşadıklarınızı, zihninizde gezinen insanları bir kenara atın. Sizi özlemle bekleyen bebeğinizi, çocuğunuzu düşünün. Onları ne kadar çok özlediğinizi, sevdiğinizi… Evet; içiniz kıpır kıpır oldu değil mi? Şimdi hasretle kucaklaşma zamanı! Sabah saatlerinde evdeki rutin işleri bitirdiğiniz için akşam yemeğine kadar sadece çocuklarınızla ilgilenin, çok acil bir durum yoksa cep telefonunuzu sessize alın. Çocuklarınızla sohbet edin. Oyunlar oynayın, kitap okuyun.Hafta içini ailenizle geçirin, düzeninizi bozmayın.Misafirleriniz için haftada bir gün en müsait olduğunuz zaman dilimini seçin. (Özellikle çocukları küçük olan aileler) Hafta içi günlük programınızı kimse aksatmamalı. Aksi halde; çocuklarınıza vakit ayıramazsınız, misafir ağırlama derdine düştüğünüz için stresli olursunuz. Duygusal anlamda doyuma ulaşmayan çocuklar; mızıklanır, annesinin yanından ayrılmak istemez, sürekli sorun çıkarır, gündelik yaşama uyum sağlamakta zorlanır.Mükemmeliyetçi olmayın!Mükemmeliyetçiliği alışkanlık haline getiren insanların aslında bu yolla duygusal yoksunluklarını (farkında olmadan) gidermeye çalıştığını biliyor muydunuz? Mükemmel insan yoktur. Çalışan kadınsa; ne kadar isterse istesin mükemmel olamaz. Burada önemli olan; annenin elinden geleni, gücünün yettiğini içtenlikle yaptığını bilmesidir. Hayatı doğal formunda yaşamak; hem gündelik yaşamı kolaylaştırır hem de bireysel kaygıları azaltır. Dolayısıyla insanlık halidir; bazen akşam yemeği yapılamamış olabilir, sabah tüm aile uyuyakalıp işe-okula geç kalabilir, dağınık ve tozlu bir evde misafir ağırlanabilir, çamaşırlar vaktinde yıkanmayabilir. Tüm bunları gülümsemeyle karşılamak sizi yetersiz, suçlu ya da beceriksiz yapmaz.Bakıcınızdan her şeyi yapmasını beklemeyin.Çocuklarınızın bakımı için evinizde bulunan kişiye fazla sorumluluk vermeyin. Bakıcının ana görevi çocukların ihtiyaçlarını “vaktinde ve yeterince” karşılamaktır. Vereceğiniz her yeni görev için gerekli zamanın çocuğunuzun vaktinden çalınacağını unutmayın. Üstelik; sizin beklentilerinizi karşılamaya çalışırken bakıcı, vazifelerini yetiştirme telaşına düşebilir, stresli hareket edebilir. Bu da direkt çocuğunuza huzursuzluk olarak yansır. Dolayısıyla tek bir kişi aynı zaman diliminde hem yemek, temizlik hem de çocuk bakımıyla ilgilenemez. Siz tercihinizi her zaman çocuktan yana kullanın.Bakıcıyla çocuğun bağ kurmasından rahatsızlık duymayın.Bebekler ilk iki yıl ihtiyacını kim karşılıyorsa; o kişiyle bağ kurar. Çocuğun hem anneyle, anne gittikten sonra da kaldığı bakıcısıyla bağ kurmasında pedagojik açıdan bir mahsur yoktur. Güvenli bağlanma sürecini sekteye uğratacak bir durum da değildir. Fakat; anne geldiğinde bebek bakıcısının kucağından inmiyorsa; çocuğun annesiyle bağlanma sorunu yaşadığını söyleyebiliriz. Burada annenin yapması gereken; bakıcı değiştirmek değildir asla. Bebeğine kendini vererek kaliteli zaman geçirmeye özen göstermelidir.Ve… Daha mutlu ve sağlıklı olursunuz.Çevrenizdeki kişilerin çalışan kadınları eksik görmesini, küçümsemesini umursamıyor, sorumluluklarınızı bir yük olarak görmüyor, onların varlığından güç, enerji alıyorsanız; sıradan insanlara göre daha sağlıklı bir ruh haline sahip olduğunuzu düşünebilirsiniz. Üstelik şanslı olduğunuzu da bilmelisiniz. Çünkü; siz işyerinde işleriniz, eve geldikten sonra da çocuk ve eşiniz derken gün tatlı bir telaşla-yorgunlukla son bulur. İşte en çok da bundan dolayı siz daha mutlu ve sağlıklı bir birey olursunuz…
↧