Belçika’da Yeşiller Partisi’nin başında artık bir Türk siyasetçi var. Meyrem Almacı, bu zamana kadar girdiği her seçimde oyunu artırdı. Partisine olan desteği büyütmeyi hedefliyor. Merkez sağ hükümete alternatif oluşturmak istediğini söyleyen Almacı, ülkesinde başörtülülerin haklarının da en sıkı savunucusu. Almacı ile siyasi geçmişini ve hayat hikâyesini konuştuk.Meyrem Almacı, Knack dergisinin en etkili yabancı asıllı Belçikalı listesinde dönemin başbakanı Elio Di Rupo’dan sonra ikinci sırada yer aldı. 2014 genel seçimlerinde Anvers bölgesinde 44 binden fazla tercihli oy alarak birçok duayen siyasetçiyi geride bıraktı. Şimdi ise 23 yaşında belediye meclis üyesi olarak seçildiği Yeşiller Partisi’nin (Groen) başına geçti. Türkiye’de ve Türk toplumunda henüz fazla tanınmamasını ise Belçika Meclisi’ne öncelik vermesine bağlıyor. Almacı aynı zamanda Belçika-Türkiye Dostluk Grubu’nun başkan yardımcısı.Geçtiğimiz hafta Belçika’da parti başkanı seçilen ilk Türk asıllı siyasetçi oldunuz. Bu başarınızı neye borçlusunuz?Ailemin desteği olmadan buralara gelemezdim. İnatçı bir kızdım. Kafama koyduğumu yapardım. Annem bu kızı ne yapacağız diye endişelenirdi. Yine de her zaman arkamda oldular. Benim isteklerim ile toplumun beklentileri arasında kaldılar. Destek verenler de vardı ama dedikodular da vardı. O dönem tenkit edenler şimdi benimle gurur duyuyor.Anadolu’dan gelmiş gurbetçi bir ailenin kız çocuğundan beklentiler o dönem çok farklıydı. Belçika toplumu da göçmen asıllı çocukların ancak mesleki eğitim yapabileceklerine inanıyordu. Size biçilen bu rollerin dışına nasıl çıktınız?İlkokulu yüzde 82 notla bitirmiştim ve fen lisesine yazılmak istiyordum. Toplum ve Öğrenci Rehberliği Merkezi’nde bizim için, “Bu kızlar dikiş nakış öğrenecek ve ev hanımı olacak” diye bir beklenti vardı. Sınıf birincisi olmama rağmen ‘Durduğun yerde oturamıyorsun, karakterin fen lisesine gitmeye müsait değil’ dediler. O sırada 12 yaşındayım ve etrafımda elimden tutacak biri yoktu.İstediğiniz okula nasıl yazıldınız?Ablamla beraber okul müdürüne gittik. Ailemin fen lisesine yazılmamı istediklerini fakat Türkiye’de tatilde oldukları için ablama vekâlet verdiklerini söyledik. Tabii ki bu gerçek değildi. Herkes gibi ben de önyargılarla karşılaştım. İş ararken “Bulduk birisini” denilip iki hafta sonra ilanın hâlâ durduğuna şahit oldum. Bir gün fırında ekmek sırası beklerken, başörtümden dolayı veya annem babam Türk olduğu için, orta yaşta bir kadın “Bizim kazandığımız paradan yaşıyorsunuz sen bekle” diyerek önüme geçti. Arkasındaki 10 kişi de onu takip etti. 8 yaşında bir çocuk olarak bir şey diyemedim. Bunları yaşamaya devam ediyoruz. Belki benim ismimi duyanın aklına önce “Yeşiller’in yeni başkanı” geliyordur. Bazıları Türk asıllı olduğumu bile bilmiyor. Fakat Zahide, Ummu, Emine iş ararken, kiralık ev ararken, polisten yardım isterken önyargılarla karşılaşmaya devam ediyor.Siz de lise yıllarınızda başörtüsü takmıştınız. Flaman Devlet Okulları’nda ve bazı kamu görevlerinde uygulanan başörtüsü yasağına şiddetli bir şekilde karşı çıkıyorsunuz. Başörtülü olsaydınız bugün bulunduğunuz konumda olur muydunuz?Kesinlikle gelemezdim. Bugünkü Flaman toplumu içerisinde gelemezdim. Lise yıllarında şimdi olduğu gibi başörtüsünü çıkarman gerekiyor deselerdi, okulu bırakıp meslek veya teknik lisesine yazılırdım. O kadar kapasiteli kız çocuklarımıza zorluk çıkarılmasını anlamakta zorlanıyorum. Mecliste yoksullukta büyüyen, önyargılarla karşılaşmış olan çok fazla insan yok. Teoride, “Evet anlıyoruz, önyargılar var” diyorlar fakat ayrımcılığa maruz kalmanın ne olduğunu anlayan fazla insan yok. Biz burada olmazsak bu konuları kim gündeme getirecek?Parti programında çeşitlilik konusunda eksik buldum, başkanlık teklif ettilerBelçika’da doğmanıza ve en popüler siyasetçiler arasında yer almanıza rağmen Belçika vatandaşlığını ancak 19 yaşında aldınız. Neden?Arkadaşlarımla, Londra’ya gezmeye gitmek istiyorduk. O dönem kanun farklı olduğu için çifte vatandaş değildim. Brüksel’deki İngiltere Konsolosluğu vize vermekte zorluk çıkardı. Nihayetinde üç hafta sonra başvurumu kabul etmediler. Bunun üzerine ben de inat ettim, “Belçika vatandaşlığını alıp iki hafta sonra elimi kolumu sallaya sallaya İngiltere’ye gideceğim.” dedim. Belçika vatandaşı oldum, fakat sonrasında İngiltere’ye gitmedim. İlk kez üç sene önce gittim.Siyasete girişiniz nasıl oldu?Sint-Gillis-Waas’ta arkadaşlarımla gittiğim bir gençlik merkezi vardı. Yerel seçimler yaklaşıyordu ve Yeşiller’e oy vermek istiyordum. Bulunduğumuz bölgede Yeşiller’in listesi yoktu. Gençlik merkezindeki arkadaşlarımızla bir liste hazırlamaya karar verdik. Arkadaşlarım gençler arasında en tanınmışı olduğumu söyleyerek beni öne sürdüler. Tahmin etmiyorduk ama belediye meclis üyesi oldum. Hiç tecrübem olmadığı için partinin bölgesel toplantılarına gittim. Orada beni Brüksel’e yolladılar. Brüksel’de siyasi kurul parti programını tartışırken programda çeşitlilik konusunu eksik buldum ve yazmayı teklif ettim. Çünkü o sıralarda üniversitede karşılaştırmalı kültür bilimleri okuyordum. Sonrasında Genç Yeşiller (Jong Groen) başkanlığı teklif edildi. Hikâyenin sonunu zaten biliyorsunuz.Neden Yeşiller Partisi’ni tercih ettiniz?15-16 yaşlarımda çevre konularına çok ilgiliydim. O sıralarda WWF ve Greenpeace üyesi oldum. Belçika’daki azınlıkların durumuyla da ilgilenmeye başlamıştım. Genç bir kız olarak arkamızda nasıl bir dünya bırakmak istiyoruz, bu dünya nereye gidiyor, geleceğimiz ne olacak gibi sorularla meşguldüm.Belçika’da büyük başarılar kazandınız, buna rağmen Türkiye’de fazla tanınmıyorsunuz...Ben burada neden çok oy alıyorum? Çünkü burada tanınmışım. Belçika’da ağırlığı olan bir siyasetçi olmak isteyen, ister istemez enerjisini büyük bir kısmını Flaman ve Belçika medyası içerisine koymalıdır. Bunu benim söylemem tuhaf olsa da Belçikalılara “En tanınmış Türk asıllı siyasetçi kim?” diye sorsanız, “Meyrem Almacı” diyeceklerdir. Birçok araştırmada en popüler siyasetçiler listesinde ismim geçiyor. Türk toplumuna yönelik diğer siyasetçilerde fazla ve bende eksik olan şeyler muhakkak var. Bu yönde atabileceğim adımlar olduğunu kabul ediyorum.Mecliste finans ve bütçe dosyalarındaki uzmanlığınızla tanınıyorsunuz. Diğer göçmen asıllı siyasetçiler gibi çeşitlilik, uyum, azınlıklar gibi konularla gündeme gelmiyorsunuz. Bu durum bilinçli bir tercih mi?Ben bütçe konuları ile niye uğraşıyorum? Çünkü para kimin elinde olursa karar da onda oluyor. Dağıtıldıktan sonra ne yapacağız, asıl karar bütçe dağılımında veriliyor. Aslında bizim toplumumuzu ilgilendiren kararlar orada başlıyor. Dolayısıyla mecliste grup başkanı seçildiğimde öncelikle bu konularla ilgilendim. Çeşitlilik konusu da çok önemli. Gerektiğinde medyada tartışmaya girdim. Başörtüsü meselesinde tartışmayı ilk ben açtım. Dönemin Anvers Belediye başkanı gişe çalışanlarına başörtüyü yasakladığında Yeşiller olarak duruşumuz net değildi. Parti içerisinden yasağı tarafsızlık ilkesi kapsamında hak verenler dahi vardı. Kadın hakları açısından çok büyük bir haksızlık olduğunu savundum ve sonunda partim bu perspektifi kabul etti. Bu konuda kardeş parti olarak bilinen sosyalistlere de karşı çıktık. Nihayetinde onlar da yeni parti programlarında başörtüsü konusundaki tutumlarını eski çizgiye getirdi.Türkiye ve Türk toplumuna yönelik atabileceğiniz başka adımlar olduğunu söylediniz. Türk asıllı bir siyasetçi olarak Türkiye siyaseti ile ne kadar ilgileniyorsunuz?Ben Türkiye’nin siyasetine hiç karışmıyorum. Türkiye’deki siyasetçiler, Türkiye için en iyi olan siyaset üzerine tartışacaklar. Ben burada seçildim. 2007’de liste başı olarak seçimlere katıldığımdan beri oylarımı hep yükselttim. Neden? Belçika’ya katkım olduğu için. Türkiye’deki olaylar beni de ilgilendiriyor ama bir Türk olarak. Ben burada Belçikalı bir siyasetçiyim.Yeşiller Partisi’nin geleceğine dair planlarınız nedir? Yüzde kaçı hedefliyorsunuz?Bir rakam veremem ama partimizi büyütmek istiyoruz. İlk hedefim önümüzdeki yerel seçimlerde grup sayısını yükseltmek. Çünkü yerel seçimlerde güçlü çıktığımız bölgelerde federal seçimlerde de güçlü çıkıyoruz.Mevcut merkez-sağ hükümetini ağır bir şekilde eleştiriyorsunuz. Sadece Yeşillerin değil sol partilerin önderliğini de üstlenmiş gibisiniz?Evet, sadece sol değil, progresif partilerin öncülüğünü de yapmak istiyoruz. Bu toplumda bu hükümete karşı çıkan birçok dernek, sivil toplum kuruluşu ve partiler de var. Biz de bu fırsatları toplayıp bu hükümete karşı bir alternatif oluşturmak istiyoruz. Kime oy vereceğini bilmeyenlere yol göstermek istiyoruz ve onlara diyoruz ki “Sağcı partilere cevap vermek istiyorsanız, gelin bizimle beraber olun.” Sadece kafaları değil kalpleri de kazanmak istiyoruz.
↧