Yılın iddialı yapımlarından olan Birleşen Gönüller’in başrol oyuncusu Hande Soral, yurtdışı gösterimleri ve dizi çekimleri arasında koşuşturuyor. Bu telaş arasında Soral ile filmi ve oyunculuğunu konuştuk.Birleşen Gönüller, ilk sinema projeniz. Filme nasıl dâhil oldunuz?Teklif geldiğinde senaryoyu okudum ve çok etkilendim. Hikâyeyi özel buldum çünkü yaşanmış bir hikâyeden uyarlanmıştı. Bir dönemi yansıtıyor olmasını ve Cennet karakterini yani rolümü beğenince projede yer almak istedim.Hollywood stüdyolarında çekilen film, efekt ve görselleriyle beğenildi. Siz ne düşünüyorsunuz?Bu bizim için önemli bir fırsattı. Filmi Bulgaristan’daki Hollywood’a ait Nu Boyana stüdyolarında çektik. Orada hem o imkânlara şahit olmak hem de bunun içinde çalışmak gerçekten bana önemli deneyim kazandırdı. Birleşen Gönüller bizim de iyi filmler ortaya çıkarabileceğimizi gösteren bir prodüksiyon oldu.Filme harcanan emek de para da fazlaydı. Değdi mi sizce?Tabii ki. Filmi izlediğiniz zaman buna kesinlikle inanıyorsunuz. Böyle önemli bir filmde yer almak büyük bir şanstı.Cennet karakteriyle sergilediğiniz performans beğeni topladı. Siz kendinizi izlerken beğendiniz mi?Oynadığım rolleri tarafsız olarak izleyemiyorum ama bu kez etkilendim ve gözlerim doldu. Çok zor şartlar altında yaşamış, büyük badireler atlatmış ve sevdiğini beklemek uğruna başına gelmeyen kalmamış bir kadın Cennet. Senaryoyu okuduğumda da filmi izlediğimde de çok etkilendim.Cennet rolüyle ilk kez bir anneyi canlandırdınız...Evet, kucağımda bir çocukla olmak bana değişik ve farklı geldi, zordu. Doğum sahneleri de öyleydi. Büyük çocuk değil yanınızda taşıdığınız, küçük bir bebek. Bu durum rolü daha heyecanlı hale getiriyor. Her kadında annelik duyguları vardır ama bunu kucağınızda bebekle bir karaktere büründürmek farklı bir tecrübeydi.Dizi setlerinden ilk kez farklı bir ortama, film setine geçtiniz. Çekimlerde zorlandınız mı?Yok, hayır. Keşke hep film çeksek. (Gülüyor) Keyifliydi ve çok eğlendim. Çekimler çok zor şartlar altında gerçekleştirildi. Soğuğu, buraların soğuğuna hiç benzemiyor. Hava muhalefeti zorladı bizi. Serkan Şenalp’in (Niyaz) suya atlama sahneleri mesela. O an sıcaklık -11 dereceydi.Biraz da rolünüze hazırlanma sürecinizden bahsetsek...Bir projede yer almaya karar verdiğimde öncelikle oyuncu koçumla beraber çalışıyorum. Bu film için hazırlanırken şöyle bir zorluk yaşadım. Filmdeki olaylar ne kendimin ne de etrafımdakilerin şahit olduğu bir zaman ve mekânda geçiyor. Aradan uzun yıllar geçmiş, savaşa dair hiçbir fikrimiz yok, sadece okuduklarımız ve izlediklerimiz kadar haberdarız. Bu yüzden başta bunları algılamak zor oldu.Üstesinden nasıl geldiniz?Önce o dönemi anlayarak başlamak gerekiyor. Ben de öyle yaptım. O dönemde yaşamaya, kadın ve anne olmaya, üstelik yabancı olmaya dair bu duyguları anlamaya çalıştım.Komedi filmlerinde oynamak istediğinizi söylemenize rağmen kariyeriniz dram yapımlarıyla dolu.Evet hep dramlarda oynadım ama komedi filmlerinde de yer almak isterim.Teklifler geliyor mu?Aslında geliyor ama kabul etmek için tek bir şeye bakıyorum. Okuduğum şeye ben gülüyor muyum? Eğer gülüyorsam içerisinde yer almak isterim. Neden olmasın?Güldürmek daha zordur denilir hep.Bence de zor fakat oyuncu olunca arsız oluyorsunuz. Kendini farklı rollerde ve yapımlarda zorlamak, denemek, neyi nasıl oynadığına bakmak ve hatta beceremediğini görmek... Bunlar bir oyuncuya heyecan veren şeyler. Komedi hiç denemediğim bir iş ve böyle bir yapımda kendimi görmek istiyorum.Sinema konusunda çok mu seçicisiniz?Çok seçici davrandığımı kabul etmem gerek. Çünkü sinema bir arşiv ve öyle kolay karar verilebilecek bir konu olduğunu düşünmüyorum. Filmler söz konusu olduğunda daha çok hikâyeyle ilgileniyorum. Beni kendine çekiyor mu, bağlıyor mu ya da içinde bulunmak ister miyim... Cevabım evetse yer alırım. Yoksa yönetmeninin kim olduğu ya da yapım festivale gider mi gibi kaygılar gütmüyorum.Yönetmen seçen oyuncular da giderek artıyor ama…Yönetmen-oyuncu ilişkisine dair bir şey biliyorsam ve bunun da bana bir şeyler katacağına inanıyorsam o zaman kabul ederim. Ama dediğim gibi benim için önce senaryo, bence yönetmen için de öncelik senaryodur.Edebiyat uyarlaması olan dizilerde daha sık yer alıyorsunuz. Bu özel bir seçim mi?Hayır, tamamen tesadüfi gelişen bir durum. Sektörde özellikle son zamanlarda fazlaca edebiyat uyarlaması diziler yapılıyor. Bu dizilerin altından kalkmak daha zor geliyor bana çünkü bağımsız bir senaryo değil, bu tür yapımların çizgileri daha net.Daha önceleri oyuncu psikoloğu olma isteğinizden bahsetmiştiniz. Nedeni neydi?Her alanda uzmanlaşmak gerektiğini düşünüyorum. Birinin beni anlayabilmesi için, önce yaptığım işi anlayabilmesi lazım. Sporcu psikoloğu var örneğin, onun ne şartlarda nasıl çalıştığını bilen ve antrenmanlarını takip eden biri. Oyuncuların da yaşadığı şartları algılamış biri olarak söylüyorum, bu işi yaparsam eğer böyle yapmak isterim. Lisans eğitimimi bitireli yıllar oldu, başa dönmem ve çok çalışmam lazım.Oyunculukta kendinizi geliştirmek adına neler yapıyorsunuz?Şu an sadece oyuncu koçuyla çalışmak yetiyor.Günümüzde genç oyuncuların birçoğu yurtdışına eğitim görmeye gidiyor. Sizin böyle bir fikriniz var mı?Bu zamana kadar öyle işler yapmak için bir vaktim olmadı. Ama çok güzel workshoplar, eğitimler ve etkinlikler yapılıyor. Eğer bir gün vakit bulursam oralara kapanıp uzaklaşmak isterim.Gözlerinizi iri bulduğunuz için kendinizi ekranda izlemek istemiyormuşsunuz. Durum hâlâ aynı mı?Yok, artık değiştim (Gülüyor). Önceleri kendimi ekranda izlerken çok rahatsız oluyordum. Hem gözlerimi çok seviyorum hem de izlerken acaba çok mu büyük diye düşünüp rahatsız oluyordum. Ama meseleyi çözdüm ve kendimle barıştım.Yılanların Öcü dizisinin çekimleri için Kapadokya’ya yerleştiniz. Nasıl geçiyor günleriniz?Çok güzel geçiyor ve inanılmaz mutluyum. İstanbul’a dönmek istemiyorum. Oraya gittiğimde fark ettim ki burada yaşamaktan fazlasıyla yorulmuşum. Kapadokya’nın verdiği sakinlik bana iyi geliyor. Boş zamanlarımda kendime vakit ayırıyorum ve yapmayı ertelediğim ne varsa onlarla meşgul oluyorum. Bütün motivasyonunuz size kalıyor, enerjinizi geri çekecek şeyler yok. İstediğim kadar kitap okuyorum, film izliyorum ve yürüyorum.Komedi Dükkanı dönüm noktamdıOyunculuğa ‘Komedi Dükkânı’ ile başladınız. Adınızın geçtiği her yerde konuşuluyor bu...Komedi Dükkânı hayat hikâyemi değiştirip bir anda dönüm noktam oldu.Öncesinde oyunculuk yapma gibi bir fikriniz var mıydı?Çocukluğumdan beri oyunculuk yapmak ve konservatuvara girmek istiyordum. Ancak okul yıllarımda hocalarım bana, ‘Konservatuvar okuma başka bir bölüm oku, yine oyunculuğu yaparsın en azından bir altın bileziğin olur.’ diyerek beni ikna ettiler. Bütün çocukluğum tiyatro yaparak, bu konuda dersler alarak ve Bursa’da konservatuvarın çocuk bölümüne giderek geçti.
↧