71. Venedik Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’nü kazanan ‘Sivas’ filmi, bu hafta vizyona girdi. Çektiği ilk uzun metraj filmi ile dünyanın en önemli ödüllerinden birine layık görülen yönetmen Kaan Müjdeci’den ‘Sivas’ı ve hikâyesini dinledik.İlk uzun metraj filmiyle Kaan Müjdeci, Venedik Film Festivali’nin ana yarışma bölümüne seçilen ve ödül kazanan ilk Türkiyeli yönetmen olarak önemli bir başarıya imza attı. 11 yaşındaki Aslan adlı bir çocuk ile Sivas isimli bir dövüş köpeğinin bozkırda geçen hikâyesini anlatan yapımın başrollerinde; Doğan İzci ve Çakır yer alıyor. Film içindeki köpek dövüş sahneleri ile uzun süre konuşuldu.Sivas bu hafta vizyona girdi, izleyicileri nasıl bir film bekliyor?Sert bir film bekliyor. Altın Portakal’da Sivas’ı izleyen bir izleyicinin bana dediği gibi “İzleyicinin sona doğru yumruk yiyeceği bir film.” Her şeye hazırlıklı olsunlar diyebilirim. Bir de mümkünse hayvan severler gelmesin. Hayvanlara karşı çok duyarlı ve aşırı hassas olan insanların filme gelmesinin bir manası yok. Yani Sivas’ın bir kitle kaygısı da olmadığı için, DVD’si çıktığında o kısımları hızlı hızlı geçip daha rahat şekilde izleyebilirler.Daha önce şampiyon dövüş köpekleri ve sahiplerini anlatan ‘Babalar ve Oğulları’ adlı bir belgesel çekmiştiniz. Şimdi ise Sivas… Dövüş köpeklerine duyduğunuz bu ilgi nereden geliyor?Köpek hareketlerini ve sahiplerini incelemek amacıyla çekimler yapmıştım. Sonradan belgesele çevirdim. Benim aslında tüm hayvanlara bir ilgim var. Baktığınızda onlarla her daim beraber yaşıyoruz ve aynı atmosferi paylaşıyoruz. Onları bizlerden farklı görmüyorum.Peki, Sivas’ın odağında neden Kangal köpeği ile küçük bir erkek çocuğunun ilişkisini ele almayı seçtiniz?Ben senaryoyu ilk yazmaya başladığımda bambaşkaydı, bitirdiğimde bambaşka oldu. Ama duygusu hep aynı kaldı. Orada çocuk kendine bir rol modeli arıyor. Bunun için de kendisine o köpeği seçiyor. Böyle olmasının sebebi rastlantısal değil tamamen duygusal gelişti.Filminiz memleketiniz olan Yozgat Yerköy’de geçiyor. Yabancısı olmadığınız bir yeri seçmek özel bir tercih miydi?Ben oraları iyi bildiğimi düşünürken bu üç yıllık süre sonunda daha fazlasını öğrendim.Yozgat’taki diğer köyleri de araştırdım, oralarda da çekebilirdim ancak Yerköy’ün yapısı, yolları ve arazisi daha uygundu. Bana eğri büğrü arazi lazımdı, bu sebeple kendi köyümü tercih ettim.Filminizi üç yılda bitirdiniz, neden tamamlamak bu kadar uzun sürdü?Film çekme konusunda profesyonel biri değilim. Her şeyi öğrenerek ve hazmederek çektiğim için bu kadar uzun sürdü. Sonuçta başka birisine ait senaryoyu kullanmadım. Öyle olunca da yazmak kısa, beğenmek uzun zamanımı aldı. Çünkü ben çok zor beğenen biriyim hatta beğenmeyen bir insanım demek daha doğru olur.Birkaç oyuncu dışında tamamı amatör oyunculardan oluşan bir ekibiniz vardı. Bunun inandırıcılığı artırdığını mı düşünüyorsunuz?Amatör oyuncuları kullanmamın teknik olarak tek bir sebebi var; söz geçirebilmek. Bu, aylık 10 bin lira alan bir teknik direktörün 3 milyon dolar alan futbolcuyu oynatmasına benziyor. Maalesef profesyonelleri çok artist ve konformist buluyorum. Yozgat’ın soğuk bir dağ köyüne gelecekler ve bizim vereceğimiz üç kuruşa film çekecekler, bunlar çok hayali. Böyle bir durum yok, kaldı ki bu benim ilk filmim. Onlara göre güvenilir de değilim, yani ben de olsam güvenmem.Doğan İzci nam-ı diğer ‘Aslan.’ Yozgat’ta birçok çocuğu elemeden geçirip en son neden Doğan’da karar kıldınız?Doğan, aslında çocuklar arasında oyunculuk olarak en zayıf olanıydı. Ancak gelişimi daha hızlı oluyordu. Ben de ondan dolayı Doğan’da karar kıldım. O diğerlerinin aksine köpeklerden korkuyordu hatta hâlâ korkuyor. Bir tek bizim Sivas’tan korkmuyor ona da alışması üç ay sürdü. Doğan’daki potansiyel bana göre çok yüksek. Biraz duygusal yaklaşıp risk almış oldum ama iyi ki de almışım.Birçok çocukla çalıştınız, zor olmadı mı?Onlarla çalışmak, uğraşmak zor. Dün filmimizin ön gösterimi için dört çocuğumuz İstanbul’a geldi. Ancak biri üstteki pasaja çıkmış, birini İstiklal Caddesi’nde bulduk, diğeri de sinemada kaybolmuş. Yerinde duran bir tek kız çocuğu vardı. Özellikle erkek çocukları çok bağımsız. Bizim çektiğimiz sınıf sahneleri de vardı. Onları bir arada tutmak zor oluyor ve birbirleriyle kavga ediyorlar. Belli süreden sonra sıkılıyorlar. Ben, dediğim gibi hem kararsızım hem de zor beğeniyorum. Ne istediğimi biliyorum ama neyi istemediğimi bilmiyorum. Tabii bunu bir de çocuğa anlat, anlatabilirsen.Filmdeki köpekleri dövüştürdüğünüz sahneler çok tartışıldı. Altın Portakal gösteriminde de bu konuyla ilgili çok soru aldınız…Ben bana bu konuyla ilgili gelen kişilerin niyetlerinin iyi olduğunu sanmıyorum. Çünkü karşımdaki insanları samimi bulmuyorum. Ben ne desem ne açıklasam tatmin olmuyorlar. İnsanlar güvensiz, hepsi ‘Bu adam köpekleri kesin dövüştürmüş’ diye bakıyor. Ama tırnak içinde tekrar söylemeliyim ki dövüştürmedim ama “dövüştürmüşsem de dövüştürmüşümdür.” Bu filmin değerini zaman belirleyecek. Oradaki duyguya bakılmalı. Benim filmimi izleyip de hayvanlara zarar verilmiş diyecek olan gelmesin, istemiyorum. Bunun bir iki hayvan sever yüzünden büyütülmesini istemiyorum.O sahneler için nasıl çalışmalar yaptınız o halde?Çarpışma sesleri efekt. İki etin birbirine vurulması ile oluşturuldu. Bunlar yerine göre azaltılıp çoğaltılıyor. Bağırma seslerini belgeselimden aldım. Çünkü belgeselim için 100 tane uzun dövüş çekmiştim. Bir haftamı stüdyoda sadece bu sesleri yapmaya ayırdım. Köpek böyle dönerse şu ses çıkar diyerek tek tek hesapladım. Kopeklerin o hale gelmesi için dişlerine bir ilaç var sürüyorsunuz, tutuyor fakat ısıramıyor. Çene gücü düşüyor ama zarar görmüyor.Altın Portakal’da jüri korkaklık yaptıAltın Portakal’da Jüri Özel Ödülü ile iki ödül daha aldınız. Festivalden farklı beklentiniz var mıydı?Açıkçası Altın Portakal’da bir ödül almadım. Jüri dediğimiz şey sizin filminizi beğenmek zorunda değil. Takıldığım nokta jürinin korkaklık yapıp benim filmimi ciddiye almayıp normalde bir değeri ve ismi olmayan ödülü ortaya çıkarmasıdır. Bu ne demek; “Biz eleştirilerden korktuk ama herkes ödül aldı zannetsin diye ödül veriyoruz.” Benim için realite önemli.Sivas’ı çekerken hayvan severlerden bu kadar ağır tepki alacağınızı düşünmüş müydünüz?Tabii ki düşündüm. Bazı kişiler film gösterilmeden önce bana dediler ki “Bir köpeğe Sivas adı verilir mi?” “Yok efendim Sivas katliamı dururken sen nasıl bu adı verirsin?” Birçok kişi “Filmini bu kadar ağır yapma insanlar çok ciddiye alacak.” demişti.‘Sivas’ sizin için ne ifade ediyor?Sivas benim için çok değerli ve en yüksekte duruyor. On yıl sonra geriye dönüp, yeniden izleyip ne yaptığıma bakacağım.Biraz da Venedik’ten bahsedelim öyleyse… Neler hissettiniz?Orada olmak çok gurur ve heyecan verici bir durumdu. Bir anda hayatınız değişiyor. Bir ay önce “Filmim ne olacak, bir sonraki filmimi yapabilecek miyim?” diye düşünürken bir anda yüksek bir yerden başlıyorsunuz. Değerli bir adam oluyorsunuz.Filminiz Venedik’te nasıl karşılandı?Venedik’te iyi karşılandık ve güzel tepkiler aldık. Tabii takılanlar ve eleştirenler oldu. Fakat onlar buradakiler gibi değil, yaptığınız işe değer veriyor ve bunu size hissettiriyorlar. Sorular sordular, biz de açıkladık ve bu onlara yetti.Burada ise filmimi izlemeden bana eleştiri tweetleri atanlar bile oldu, ben bunu anlayamıyorum.Yani Venedik artık hayatınızın önemli bir yerinde diyebiliriz…Evet. Venedik önemli çünkü artık çok rahat para bulacağım. Bir sonraki festivallerde jürilerin dikkatini daha kolay çekebileceğim.Yeni bir film hazırlığınız var mı?Var. Film yapmak beni rahatlatıyor. ve dinlendiğimi hissediyorum. Yalandan bir dünya oluşturmak ve gerçek olmaması hoşuma gidiyor.
↧