Daha on beş sene öncesine kadar kapışılan ansiklopediler, bugün kapı önüne mahkûm. Hantal ve kullanışsız olmasına internetin kolaycılığı da eklenince hepten gözden düştüler. Artık onları ne okullar ne de sahaflar sahipleniyor.“İlim ve teknik cephesindeki haberler” başlıklı gazete yazısını okurken, aklı ilk defa karşılaştığı o “internet” kelimesinde kalmıştı. İçindeki boşvermişlik ile merak hislerinden ikincisi galip gelince, gazetesini katlayıp koltuğundan iniverdi; gözleri kısık, dili hafif dışarıda, işaret parmağının gösterdiği 8 No’lu cildi çekip alırken neyle karşılaşacağını az çok tahmin edebiliyordu sanki. “İnter” Latince arasında, “net” ise örümcek ağı demekse diye içinden geçiredursun, arzu ettiği başlığa nihayet ulaştı. Kalın siyah harflerle… “İnternet: Birbiri ile irtibat halindeki ortak çalışma silsilesi. Sıfat ve fiil olarak kullanımı 1883 senesine kadar uzanır. 1980’li yıllarda ABD’de geliştirilmiş, telefon hatları üzerinden işleyen bilgisayarlı uluslararası iletişim ağı. Genel ağ.”Gün gelip de, ansiklopedinin pabucunu dama atacağımızı tahmin eder miydik? Halbuki o günlerde gazetelerin birbirini ardına başlattığı “30 kupona” kampanyalarının en gözdeleriydi ansiklopediler. Girmediği hane, kahve, bulunmadığı okul, dershane kalmamıştı ansiklopedilerin. Kağıda dökülmüş ummanlar: AnaBritannica, Meydan Larousse, Gelişim Hachette gibi şümullü, Sağlık, Çocuk, Bitki ve Spor gibi tematik ansiklopediler… Okul ödevi için faydalanmak gibi lüzumlu bir görevi ifa ederken, öte yandan resimlerine bakıp kenar yazılarını okumak, hiç değilse haritalardan ülke ismi ezberlemek zevkini veren kitaplardı ansiklopediler. Kutup civarında yaşayan acayip hayvanlara şaşırmak, eski gravürlere hayalen dalıp kendi kıyafetleri içinde yeniçeri olmaktı. Bugün gelişigüzel her meselede söz söyleyenlere inat o günlerde kamçılanan tecessüs hissiydi. Wikipedia’sız lise yıllarında komşu kızının gün aşırı gelip ödev için K-L cildini istemesi; laf ü güzafa karşı ilmin zaferi, şair Reha Yünlüel’in deyişiyle “nisyana isyan teşebbüsüydü ansiklopedi.”Okullar bile kabul etmiyorDilimize Fransızca telaffuzu ile giren “encyclopédie” aslen Yunanca kökene sahip olmakla birlikte dairevi malumat, çevresel bilgi anlamına geliyor. Lügatlerden artısı kelime anlamının ötesinde okuyanları muhtelif başlıklarda her şeyden haberdar etmesi. Aydınlanma dönemindeki düşünürler (ansiklopedistler), o güne kadar insanlığın elindeki bilgileri topyekun kaybetmesi tehlikesine karşı 17 ciltlik bir ansiklopedi hazırlamışlardı. İşte bugün havlu atan ansiklopediciliğin hikayesi aşağı yukarı böyle başlamıştı.Bugünlerde devam eden Tepebaşı Sahaflar Festivali’ni ziyaret esnasında tezgahlardaki bir noksanlıkla hasıl olan bu haber, bir zamanın kıymetlilerinin hazin sonunu bize gösterdi. Her sene laakal birkaç sahaf dükkanı önünde yığılı ansiklopedilerden eser yoktu bu sene. Sohbet ettiğimiz kitap ehli son yıllarda ancak yabancı dildeki nadir ansiklopedilerin taliplisi çıktığını ifade etti. Anlaşılan bir devir çoktan kapanmıştı.Türkçe ansiklopedilerin talihi kitapseverlerin içini sızlatacak cinsten. Kitapçıların anlattığına göre, evlerde yer olmadığı bahanesiyle kapı önüne bırakılıyorlarmış. Taliplisi olmayan kitaplar ya geri dönüşüm fabrikalarına ya da televizyon dizilerine yok pahasına gönderiliyormuş. Film yapımcılarının, sette kolaylık sağlasın diye, iç sayfalarını söküp içine strafor doldurduğunu haber veriyor sahaflar. Ansiklopediler aynı sebeple kiraya da veriliyormuş. Bu ansiklopedileri internette bulabilmek de mümkün değil. Dememiz o ki, 20 senelik emeğe de, profesörlüğüne de…Hâlbuki bin bir heyecan ve zahmetle bir araya getirilmiş o serinin hikayesini ancak o kitapları attırmayan babaanneler bilir. Kupon dönemi öncesi hediye usulü de şimdikinden farklıydı. Ansiklopediler otuz güne bölünmüş formalar halinde günlük gazetelerin orta sayfasında yer alırdı. Formalar meraklı okuyucu tarafından ihtimamla saklanır, yine gazetenin verdiği kapakla ciltçiye teslim edilirdi. Sohbet sırasında hâsıl olan bir müşkülün imdadına baş ucunda duran ansiklopediler yetişirdi.Kitap ehlinin haber verdiği son havadis ise bu ne perhiz bu ne lahana turşusu dedirtecek kadar absürt duruyor. Okullarında kütüphane kurmak için talepte bulunan okullar, ağırlıkları ve gözden düştüklerini bahane ederek ansiklopedi kabul etmiyorlarmış.Okul ödevleri için tek adres Wikipediaİnternete dayalı olarak ilerleyen yeni Türk eğitim sistemi, son senelerde alabildiğine geniş ancak doğruluğu şüpheli birçok kaynakla tanıştı. Bunların başında internette arama yaptığınız takdirde karşınıza çıkacaklar arasında hakikatinden şüphe duyulabilecek, referans verilmeden oluşturulan siteler geliyor. Araştırma ödevlerinde ilanihaye rast gelinen bu mecralar, gönüllü ama doğruluğu su götürür malumatlarla dolu. Genç öğrenciler yararlanmak durumunda bulundukları kaynaklar haricinde para vererek ulaşacakları sağlam bir ansiklopedi de bulamıyor. Matbu ansiklopediler çöpe atıladursun, en sık ziyaret edilen internette dahi bu kitapların bulunmuyor oluşu, Türkiye’yi bekleyen cehalet furyasının artçı sallantıları hükmünde.
↧