Quantcast
Channel: ZAMAN-PAZAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Bir ben var benden dışarı

$
0
0
Dostoyevski’nin Öteki’si beyazperdeye taşındı. İkiz metaforu üzerinden ilerleyen hikâye, romanda başka, filmde başka. Peki, arada ne tür ortaklıklar, farklar var? Dostoyevski’nin Öteki dünyasına mini bir yolculuk...Öteki, Dostoyevski’nin ilk eserlerinden biri. Yazarın kitaplığında arka raflarda kalmış, edebiyat tarihçileri tarafından göz ardı edilmiş üvey evlat. Kadim okuyucularının bildiği, sevdiği; naif hikâyesi, merkezine aldığı tema ile bambaşka bir eser. Bir Suç ve Ceza, Karamazov Kardeşler değil ama bir Beyaz Geceler, Yer Altından Notlar kadar derin, etkileyici.Hikâyenin merkezinde Rus klasiklerinden çok da yabancı olmadığımız bir karakter var, 9. dereceden bir memur: Golyadkin. San Petersburg’da duvarları kirli yeşil, sisli, tozlu bir evde yoksul denmeyecek şekilde oturan kahramanımız 40’ına merdiven dayamış, yalnız bir hayat sürmektedir. Bir gün iş yerine kendine tıpatıp benzeyen başka bir Golyadkin gelir. Dış görüntüsü, giyimi, kuşamı, her şeyi aynı biri. Ancak Öteki’ye benzerliği kahramanımızdan başka kimsenin dikkatini çekmez. Çok zor durumda olduğunu söyleyen Öteki, Golyadkin’in evine yardım istemeye gider; oturup dertleşirler, birbirileriyle sırlarını paylaşır, geleceğe dair planlar yaparlar. Kurdukları dostluğun pek sağlam olmadığını anlamak zaman almaz. Ertesi gün karşılaştıklarında Öteki, Golyadkin’i tanımazlıktan gelir. Hatta ötekileştirir, küçük görür, aşağılar. İş arkadaşlarıyla sorunları olan, içine dönük, sorunlu Golyadkin’in tersine ilişkileri iyi, güler yüzlü, fırsatçı Öteki arasında büyük bir savaş başlar. Biri yükselir, biri uçuruma sürüklenir.Roman ile Richard Ayoade’ın uyarladığı hikâyeyi kıyaslayınca ortaya birçok farklı ayrıntı çıkıyor.Esas hikâye olabildiğince karanlık. Hava kavuracak derecede soğuk, gri, sisli, kirli… Dönem atmosferi okuyucuyu sarıp sarmalıyor. Tarihî binalar, köprüler, at arabaları… Yani 19. yy Rusya’sı. Bütün olaylar birbirini takip eden dört beş günde yaşanıyor.Filmdeki atmosfer de bir o kadar karanlık. Ancak Rusya’nın kavurucu soğuğundan eser yok. Kar, kış bir kenara yağmur bile yağmıyor. Kostüm, dekor tercihleriyle 70’li yılları hatırlatsa da daha zamansız bir atmosfer kurgulanmış.Kahramanımız, Petruşka adında ihtiyar bir uşakla yalnız yaşıyor; onu pek ciddiye almayan, bütün işlerine koşturan, istemeden de olsa sırlarını öğrenen biriyle… Golyadkin, Öteki’yle yüzleşmeye karar verince ona ve amirlerine mektup yazıyor. Petruşka, mektupları götürüyor ama gece eve sarhoş sarhoş dönüyor. Golyadkin mektupların kime ulaştırdığını bile öğrenemiyor. Kısacası, Petruşka deliliğe giden yolda işlerin raydan çıkmasına sebep olan esas kişilerden biri.Petruşka, uyarlama senaryoda yok. Yerini karakterimizin annesi alıyor. Kahramanımız yaşlı, hasta, huysuz annesiyle sık sık telefonla konuşuyor, belirli periyotlarda ziyaretine gidiyor. Ana kuzusu desek yeri.Romanda Öteki’nin kişisel hikâyesi ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor. Öteki, ikizinden yardım istemeye gittiğinde içini döküyor: “Adliyede bana kumpas kurdular. Bir sabah bütün müfettişler, amirler aniden değişti, nedensiz. Bir usulsüzlük olmuş. Anlam veremedim. Sonra bir baktık beni de kapının önüne koydular… Kasabadan Petersburg’a yürüyerek geldim. Elimde, avucumda bir şey kalmadı. Kuru ekmeği gözyaşlarımla yumuşatarak yiyorum.” Başbakanın emriyle cadı avının yapıldığı ülkemizde ne kadar da taze bir metin.Filmde Öteki’ne dair bilgi verilmiyor. Uyarlama yapılırken hikayenin ivmesi kadın erkek ilişkisine kaydığı için başka ayrıntılara öncelik tanınıyor.Romandaki karakterin büyük bir motivasyonu var: İşyerinden bütün amirlerin, rütbeli isimlerin davet edildiği baloya katılmak. Daha ilk sayfada kalkıp şık elbiselerini giyiyor, kiraladığı arabayla alışverişe çıkıyor, akşama kadar gezip, saatlerce kapıda bekledikten sonra zorla solona giriyor. Şenliğin sahibi sevdiği kadın Klara ile güç bela dans edip, ortalığı birbirine katıyor. Geceyi yaka paça dışarı atılarak noktalıyor.Filmde balo kısa bir sahne. Asıl önemlisi birkaç kez görünen ulaşılmaz aşkı Klara’nın yerini başka birinin alması. Devlet dairesinde çalışan, karşı apartmanda oturan genç, güzel, yalnız bir kadın… Romanda Öteki’yle çatışması merkezdeyken filmde kadınla ilişkisi (tabii ki işlerin sarpa sarmanın sebebi, ikizi) ön planda. Bu tercih ‘ikiz metaforu’ üzerine inşa edilen hikayenin büyüsünü bozuyor. Kahramanımız gündüzleri aşkını ilan etmek için fırsat kolluyor, geceleri dürbünle evini gözetliyor. Ancak bir türlü iki lafı bir araya getiremiyor. Öteki’den aldığı tüyolarla sevdiği kadına açılmaya çalışıyor ama nafile. İşleri düzeltmek için yerine geçen ikizi genç kadını kendine bağlıyor. Ekleyelim: Filmde ana karakterimizin gözü önünde bir intihar vakası yaşanıyor. Polislerin olay yerini incelemesinden sonra iki genç ilk defa bir araya geliyor.Golyadkin, doktor tedavisi gören, ilaç kullanan biri. Romanda tanıklık ettiğimiz bir terapide doktora şöyle anlatıyor kendini: “Ben pek önemli biri değilim ama bu durumdan hiç pişmanlık duymuyorum. Tam tersi bununla gurur duyuyorum… İmalı sözlerden hoşlanmam; ikiyüzlülüğe tenezzül etmem; iftiradan dedikodudan tiksinirim. Maskeyi sadece maskeli balolarda takarım, insanların arasında değil.” Yaşanacaklardan haberdar gibi.Filmde kendi doktora gitmiyor ama annesi, intihara kalkışan sevdiği kız için kapısını çalıyor. İlaç kullanma vb. zaaflarına pek yer verilmiyor. Doktoruna gidip düşmanlarım var diyerek dövünüp ağlayan karakter, tren vagonunda Öteki’nin karşısında özeleştiri yapıyor: “Sanki sürekli kendim değilmişim gibi… Ne yapmam gerekiyorsa, olmuyor. Yetersizim. Tahtadan bir adamım, Pinokyo’yum. Gerçek biri değilim. Bu beni mahvediyor.”Golyadkin, kendisinin de ifade ettiği gibi eksik, yarım bir adam. Hayatta birçok sorgulaması var. Kararsız, utangaç, sıkılgan… Öteki’ni öldürmeye giderken bir gülümsemeyle fikrini değiştirip dost olacak kadar denge yoksunu. Her şeyi kurguluyor ama bir türlü hayata geçiremiyor. Belli etmese de içinde sürekli volkanlar patlıyor.Filmde görünmezliğin altı çiziliyor. Sorgulamaları yok, aksine tek yönlü, silik… Kukla ve insan ilişkilerindeki sorunlu olduğu vurgulanıyor sık sık. Romandaki kadar kanlı canlı biri değil. Böyle düşünmemizde senaryo kadar Jesse Eisenberg’in karakterin dönüşümünü yansıtamamasının payı da büyük. Karakteri bu kadar değiştirdiğinden Golyadkin yerine Simon adı kullanılmış.Toparlarsak: Roman daha sıcak, samimi, karakter bölünmesini merkeze alan bir yapım… Film daha bağımsız, farklı çatışma noktalarına sahip, kişisel... İkisinde de gerçeküstü katman var, bambaşka tatlara sahip. Eseri okuyup filmi izlemenin sizi günlük koşuşturmacalardan uzaklaştırıp farklı bir katmana çekeceği aşikâr. Golyadkin’i severseniz, kardeşlerini de ziyaret edebilirsiniz: Gogol’ün Burun, Çehov’un Bir Memurun Ölümü öyküsü, Dostoyevski’nin Yer Altından Notlar romanı… Hikâyeleri tatlı, durumları acıklı mı acıklı.Beyaz Kale’deki ötekiİkiz metaforuna çok yabancı değiliz. Sinema ve edebiyatta zaman zaman kullanılıyor. İlk akla gelen Orhan Pamuk’un Beyaz Kale’si. Pamuk’un tarih üzerinde yaptığı arkeolojik kazıların ürünü olan kısa romanda 17. yy Osmanlı’sından bir hikâye anlatılıyor. Napoli’ye yapılan deniz seferi sonrası tutsak edilen Venedikli bir köle, İstanbul’a getirilip satılır. Sahibiyle arasında bire bir benzerlik vardır. Veba hastalığıyla çalkalanan şehirde ikili, ilim üzerine paylaşımlarda bulunur, zamanla yer değiştirirler. Öteki gibi Beyaz Kale de Orhan Pamuk kitaplığında göz ardı edilen, Nobel’li yazarın üslubunun yeni yeni kendini göstermeye başladığı bir eser. Pamuk’un üçüncü kitabı. Yıl: 1985.Herkesin bir ikizi var!Tayfun Pirselimoğlu’nun son filmi Ben O Değilim’de yine aynı konu merkezde. 33. İstanbul Film Festivali’nde görücüye çıkan, en iyi film, senaryo ve müzik ödüllerini alan filmde yine işçi sınıfına mercek tutuluyor: “Orta yaşlarını süren bekâr Nihat, bir hastanenin kantininde Ayşe ile beraber çalışmaktadır. Kocası hapiste olan Ayşe, bir akşam Nihat’ı evine, akşam yemeğine davet eder. Evde gördüğü bir düğün fotoğrafı Nihat’ı altüst edecektir, zira Ayşe’nin kocası kendisine ikizi kadar çok benzemektedir.” Pirselimoğlu, bu metafora farklı bir yorum katıyor. Zamanla Nihat, Ayşe’nin kocasının yerine geçerken, yeryüzünde herkes çift yaratılmıştır misali Ayşe’nin de ikizini hikâyeye dâhil ediyor. Senaryosu incelikli işlenmiş, suskun, derin bir yapım. Kuvvetle muhtemel yeni sezonun başında gösterime girer.

Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue