19-22 Haziran tarihleri arasında gerçekleşen Art Basel sanat fuarı, dünyanın dört bir yanından ziyaretçilerini ağırladı. Çağdaş sanatların sermaye ile sorunlu ilişkisinden izler barındırsa da Art Basel, sanatseverler için cazibe merkezi olmaya devam ediyor.Dünyanın önde gelen sanat etkinliklerinden Art Basel, 45. kez kapılarını sanatseverlere açtı. 34 ülkeden 285 galerinin katıldığı sanat fuarı, sadece sergilenen eserlerle değil film gösterimleri, söyleşiler ve dış mekan parkurlarıyla dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçilerini geniş bir yelpazede ağırlıyor. 1970 yılında 3 İsviçreli galericinin mütevazı girişimleri ile başlayan Art Basel, İsviçre’yi de aşarak Hongkong ve Miami’de dolaşan bir organizasyona dönüşmüş durumda. Dev firmaların sponsorluğunu yaptığı etkinlik geçen sene 70 bin kişiyi ağırlamıştı. Yetkililer bu sene dünya kupasına rağmen yine yüksek katılım olacağını tahmin ediyorlar. Bugün sona eren fuarı hafta içi tenha bir anında görme şansına sahip olduk. Yıldız Holding’in organizasyonunda küçük bir grupla fuarın resmi açılışından önceki öngösterimdeydik. Son yıllarda sanata olan yatırımları ile dikkat çeken Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker’in de yer aldığı grupta gazeteciler ile beraber sanatçılar da vardı. Yıldız Holding geçmiş yıllarda olduğu gibi güzel sanatlar öğrencilerinin uluslararası etkinliklerine katılmasına sponsor olmaya devam ediyor. Kuşkusuz öğrenci iken bu tür etkinliklere gelebilmek onlar için hem büyük bir tecrübe ve güzel bir fırsat.Fondation Beyeler’deki Richter retrospektifinde sanatçının kızı Betty’nin portresi de yer alıyor.Karanlıktan korkmak mı?Basel’e gelenlerin fuar alanına geçmeden önceki ilk durakları, Fondation Beyeler. Üzerinde heykel ve yapıtların olduğu güzel bir çim bahçe üzerinde bulunan Beyeler Vakfı, kendi koleksiyonu haricinde müzesinde ve sergi salonunda önemli eserleri sergiliyor. Yeni soyut resmin Avrupa’daki öncülerinden Gerhard Richter’in 7 Eylül’e kadar açık kalacak retrospektifine denk gelmek güzel bir sürpriz oldu. Richter, fotoğraf gerçekliğinde yaptığı resimlerle de bu alanın zirve isimlerinden ve halen hayatta olup eserleri rekor fiyata satılan ressamlardan. Geçtiğimiz ay, 37 milyon dolara satılan Domplatz, Mailand tablosu ile yine kendisine ait olan rekoru kırmıştı. Sanatçının kendi kızı Betty’a ait yaptığı portre en çok ilgi gören eserlerinden olmayı koruyor. Sergide dikkat çeken başka portre çalışması ise ilhamını hüzünlü bir hikayeden alıyor. Dört altta dört üstte 8 genç kadının resimlerini ilk gördüğünüzde 70’lerde üniversite yıllığından fırlamış 8 kadın zannediyorsunuz. Ancak bu kişiler Amerikalı seri katil Richard Speck’in 1966 yılında Chicago’da işkence ve tecavüz ederek öldürdüğü 8 hemşirelik okulu öğrencisi. Hikayeyi öğrendiğinizde sergi duvarı birden anma duvarına dönüşüyor portrelere hemen yanında Richter’in yaptığı onlarca mum resminden biri eşlik ediyor. Gök ekini biçmiş gibi hayatların baharında trajik bir şekilde öldürülen 8 kadın önlerinden geçenleri derin bir sessizliğe uğurluyor.Art Basel’in fuar alanına varıldığında göze ilk çarpan organizasyonun işleyişindeki titizlik. Gelenlerin karşılanması ve ziyaretçilere yardımcı olmak için görev yapan birimler son derece profesyonel. Havaalanına ilk indiğiniz andan itibaren fark edilen şey, VIP konuklara daha doğrusu ‘alıcılara’ izzeti ikramda kusur etmemek.. AVM’lerde olduğu gibi sanat fuarlarında da müşteri değilseniz kuru kalabalık muamelesi görmeniz artık kanıksanan bir şey.Art Basel’in sanat eleştirmenleri tarafından en çok konu edinilen bölümlerinden birisi 14 oda (14 Rooms) olarak adlandırılan salonu. Ayrıca bilet alınan müstakil bir pavyonun sağlı sollu 14 odasında yer alan çalışmalar boşluk, zaman ve fiziksellik arasındaki ilişkiye dikkat çekmeye çalışan ve materyali insan olan performanslardan müteşekkil. Ressam Ergin İnan’ın ‘sanatın sonu delilik galiba’ dediği 14 odada beni en çok düşündüren insanların ancak birbirine çarparak ilerleyip çıkabildiği karanlık oda oldu. Birkaç kez girip denememe rağmen 3-4 adım öteden fazla gidemeyip dönmeyi tercih ettim. Ama Murat Ülker’in karanlıkta yol bulma becerisi kayıtlara geçti. Görme engellilerin yaşadıklarını deneyimlemek için yapılan özel karanlık odayı andıran çalışmada odanın sahibi Yoko Ono mahremiyet ve gizlilik üzerine düşünmeye teşvik etse de oda bir kez daha şükür duygusunu hissettiriyor insana.Art Basel’in Unlimited adı verilen ve standlara sığmadığı için geniş alanlarda sergilenen eserlerden oluşan pavyonu sanatseverlerin merakla beklediği kısımlardan. Bu seneki eserlerin önceki yıllara göre zayıf olduğu eleştirileri olsa da bazı eserler oldukça beğenildi. Tütsü artıklarından yapılan dev pirinç tarlası tablosu ile içinde reçinenin nehir gibi aktığının sembolize edildiği uc uca eklenmiş dev ağaç kütükleri ilgi çeken eserlerdendi. Bir de dikey ve yatay ışık salınımlarının olduğu video gösteri de karşısına oturanları adeta hipnotize etti. Bu gösteri fuardaki en pahalı prodüksiyonlardan zira kısa alanda geniş bir derinlik vermesi için kullanılan özel projeksiyon cihazın fiyatı 150 bin euro’ymuş.Fuarın geri kalanında galerilerin genellikle 20. ve 21. yüzyıla ait tabloları ve çağdaş görsel sanatlar çalışmaları yer alıyor. Pop-art eserlerin gözle görülür hakimiyetinin olduğu sergi salonunda sonradan sızan haberlere göre kıyasıya bir rekabetin sonunda Andy Warhol’un kendi portesini yaptığı eseri Avrupalı bir kolleksiyoner tarafından 37 milyon dolara satın alındı. Satış, fuarın açılmasını takiben 30 dakika içerisinde gerçekleşmiş.1966 yılında bir seri katil tarafından Chicago’da hunharca öldürülen 8 hemşire öğrencinin portleri görenleri hüzünlendiriyor.Para sanatın önüne geçerse Art Basel’e getirilen eleştirilerin en büyüğü, organizasyonun sanat eserlerinin ticari meta gibi alınıp satıldığı bir iş fuarına dönüştüğü. Kimi eleştirmenler sanatın gelişimi için sermayenin ilgisinin devam etmesi gerektiğini düşünürken estetik hassasiyeti ağır basan eleştirmenler buna karşı çıkıyor. Ressam Ergin İnan, organizasyonu tamamen ticari olarak görmenin haksızlık olacağını düşünüyor. “Evet, Kapalıçarşı’yı andıran ortamlar vardı.” diyen İnan, buna rağmen bir çok galeride çok güzel eserler olduğunu belirtiyor. İnan’a göre eleştirilerin kaynağı, seçici kurulun geçmiş yıllarda baz aldığı bazı kıstasların kaybolması. Sanat-sermaye sorunsalı fuarı beraber dolaştığımız grafik sanatçısı ve tasarımcı Emre Senan’ın da gündemindeydi. “Basel’den izlenimlerden çok sorularla dönüyorum.” diyen Senan’ın cevap aradığı soruların başında “Çağdaş sanatın finansallaşması sürdükçe sanatçı bağımsız bir birey olarak var olabilecek mi? Ya da bağımsız bir birey olma inadındaki bir sanatçı bu dünyada bir alan işgal edebiliyor mu?” soruları geliyor. Emre Hoca’nın sorusu cevap ararken Unlimited salonundaki devasa yazı ona küçük bir cevap niteliğindeydi: Show must go on. (Şov devam etmeli.) Türk galerileri neden yok?Art Basel’e katılan 34 ülkeden 285 galeri arasında liderlik, 74 galeri ile ABD’ye ait. New York merkezli galeriler güçlü koleksiyonlara sahip. ABD’nin ardından Almanya, İngiltere ve ev sahibi İsviçre geliyor. Listede fuara katılan tek Türk galerisi Sıraselviler’deki Rodeo. Türkiye’den fazla katılımın olmaması stand maliyetlerinin yüksekliğine bağlanıyor. Ergin İnan, “50 bin euro gibi bir stand parası verilecek, hangi eseri koyup satacak da masraflarını çıkartacaklar. Kolay değil, maalesef bizde galeriler bu maddi imkanlara ulaşmadı.” diyor.
↧