Tarihimizde öyle kıymetli eserler var ki, çoğundan bihaber yaşıyoruz. Allah’tan, yine aynı kıymette akademisyenlerimiz var ki, o eserlerin peşlerine düşüyor, saklandıkları yerden çıkarıyor, edebiyat ve kültür tarihimize kazandırıyor.Hem Türk hem de yabancı araştırmacılar tarafından kayıp olduğu tescillenen İnebahtı Savaşı’nın gazisi Hindî Mahmûd’un savaş ve esaret anılarını kaleme aldığı el yazması Sergüzeştnâme (Hediyye) adlı eseri işte böyle bir çabanın ürünü. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Ahmet Karataş’ın yıllarca, kelime kelime katalog tarayarak ulaştığı eserin 40 sayfası, Türkiye Yazma Eser Kurumu Başkanlığı tarafından Türkçeye kazandırıldı. Takriben 150 sayfa olan eserin diğer kısımlarının yanmış olduğu anlaşılıyor. Osmanlı tarihi üzerine araştırmalar yapan ünlü Türkolog G.M. Meredith-Owens, Londra’da 1960’ta yazdığı bir makalesinde, Hindî Mahmud’un ölmeden önce kaleme aldığı ikinci eseri Kısas-ı Enbiyâ’yı tanıtıyor, bu eserdeki bilgilerden hareket ederek Hindî’nin esaretten kurtuluşunu sağladığı için III. Murad’a takdim ettiği Hediyye isimli bir eserinin daha bulunduğunu ancak kitabın kayıp olduğunu bildiriyor. Owens’ın bu makaleyi kaleme almasının nedeni, British Library’de bir nüshası bulunan Kısas-ı Enbiya’yı kayda geçirmek. Bu makalenin yayınlanmasından yaklaşık 50 yıl sonra tarihçi-akademisyen Cemal Kafadar da ‘Kim Var İmiş Biz Burada Yoğ İken’ (İstanbul 2009) adlı eserinde konuyu Hindî Mahmud’un ‘kayıp’ eserine getiriyor. Karataş’ın tespitine göre Batı’da neşredilen bir yığın çalışmada da bu tespit tekrarlanıyor. Sergüzeştname’nin kayıp olduğu söyleniyor ama aslında burnumuzun dibindeymiş. Sadece onu bulup ortaya çıkaracak bir çalışma ne yazık ki şimdiye kadar yapılmamış. Ahmet Karataş, devamını şöyle anlatıyor: “Kısas-ı Enbiya’yı doktora konusu olarak seçip, söz konusu malumatı da edindikten sonra kendimi büyük bir heyecan sarmalı içinde kütüphane kataloglarının arasında buldum. Satır satır günlerce katalog taradım. Yıllarımı aldı. Türkiye ve dünyadaki yazma eser kütüphanelerinin kataloglarını elimden geldiğince taramama rağmen esere rastlayamadım. Kısas-ı Enbiya’yı çalıştıkça Hindî Mahmud’un hayatı hakkında bilgi sahibi oldum. Onun II. Selim’le olan yakın irtibatını öğrenince Edirne Badi Ahmed Efendi Kütüphanesi Yazma Eser Fihristi’nde ilk eserinin izini buldum. Dünyada tek nüshası olan bir yazma esere Allah’ın lütfuyla ulaştım ve yazmanın müellifi olan 16. asırda yaşamış bir Osmanlı bürokratının enteresan hikâyesini kaleme aldım. Aslında Âmil Çelebioğlu hoca Kanuni dönemiyle ilgili bir çalışma yaparken, yıllar önce ‘Hindî Mahmud’un Sergüzeştnamesi de Edirne’de vardır’ diye yazmış. Ama ben bu bilgiye maalesef bu kadar yolu kat ettikten sonra ulaştım. Eseri hazırlayabilmek için Farsça, Arapça, İtalyanca, Almanca, Fransızca, İngilizce altı dille uğraştım.” Hindî Mahmud, Sergüzeştname’de çok kıymetli ve ilgi uyandıracak bilgiler veriyor. II. Selim’in tahta geçiş süreci, Kıbrıs’ın Fethi (1571), İnebahtı Deniz Savaşı (1571), savaş sonrası Haçlı ordusuna esir düşüp İtalya’da Papa nezaretinde yaşadığı hapis hayatı, esaret hatıraları, zindan arkadaşları, Papa V. Pius ve XIII. Gregory, Napoli, Messina ve Roma sokakları, çarşı-pazarları, bu şehirlerde yaşayanların âdetleri ve yaşayış tarzları… Sergüzeştname, birkaç açıdan oldukça değerli. Osmanlı’nın en büyük deniz yenilgisi olan İnebahtı Savaşı’na (7 Ekim 1571) bizzat katılan bir bürokrat, eserinde Akdeniz’in nasıl kana bulandığını anlatıyor. İnebahtı ile ilgili bilgiler genelde tarihi kaynaklarda ikinci, üçüncü ağızlardan yer alıyor, bu eser sayesinde savaşın tek canlı tanığı Hindî Mahmud’dan yeni bilgiler öğreniyoruz. Hindî Mahmud, Kanuni Sultan Süleyman ve II. Selim’in yakın adamlarından iken bu savaşa katılıyor ve Haçlı Ordusu’na esir düşüyor. Önemli bir zât olduğu için esir arkadaşlarıyla beraber Vatikan’da zindana atılıyor. Hem de bir zamanlar Cem Sultan’ın hapsedildiği, bugün ise Papa’nın yaşadığı bazilikaya! Orada dört yıl esir kalıyor. Neler neler yaşıyor, nelere şâhit oluyor! Vatikan’ın kalbinde arkadaşlarıyla ezanlar okuyor, tekbirler getiriyor, Papa’nın vefatına şahit oluyor, cenaze merasimini ayrıntılarıyla anlatıyor, yeni Papa’nın seçilmesini izliyor. 16. asrın Roma’sının, Napoli’sinin, Messina’sının sokaklarını, insanlarını tasvir ediyor. Ve tüm bunları şiir olarak yazıyor. Şiirlerini yazdığı kağıt tomarlarını kâh saklıyor, kâh yazdıklarını düşmana kaptırıyor. 1115 beyit şeklinde yazılan eser, sadece savaş değil, hem şair hem de bir Osmanlı bürokratının gözlemlerini içerdiği için kültür ve edebiyat tarihi açısından ayrı bir öneme sahip.Takriben 150 sayfa olan Sergüzeştname’nin diğer kısımlarının yanmış olduğu anlaşılıyor. Cervantes ile savaştıEserin üçüncü bir önemi daha var ki, galiba en manidarı bu. Sözü Ahmet Karataş’a bırakalım: “İnebahtı Savaşı’nda karşı tarafta kim var biliyor musunuz? Don Kişot’un yazarı Cervantes. Ve Cervantes bu savaşta kolunu kaybediyor. Eserlerinde İnebahtı’nın izlerini görüyoruz. Bugün dünyanın her yerinde ve ülkemizde de Taksim’de Cervantes Enstitüsü bulunuyor. İspanyollar böyle sahipleniyor kahramanlarını. Yıl 2014 olmuş, bir Türk akademisyen olarak Cervantes’in karşısında savaşmış ve iki önemli eser bırakmış Hindî Mahmud’u çalışmak bana nasip oluyor. Şüphesiz bundan çok memnunum ancak sürekli kendini tekrar eden, defalarca çalışılmış eserleri üzerine bir şey koymadan yeniden yayınlayan akademisyenlerin saklı hazinelerimizin farkına varması gerekiyor. Hindî Mahmud’un bugüne kadar literatüre girmemiş olması kültür ve edebiyat tarihimiz açısından büyük bir (k)ayıp.”Afyonlu bir Osmanlı bürokratıAfyonlu Türk olan Hindi Mahmud, şiir yazmaya başlayınca Hamdi mahlasını kullanıyor. Sultan II. Selim’in bürokratı olunca ise padişah ona hem esmer olduğu hem de Hamdi çok kullanıldığı için daha orijinal bir isim veriyor. Hindî Mahmud, Osmanlı’da kapıcıbaşılık, defterdarlık, müteferrikalık yapıyor. II. Selim onu İnebahtı hazırlığı başlayınca savaşı kaleme alması için görevlendiriyor. Mahmud, Sergüzeştname’yi esir düşünce yazıyor fakat o sırada Sultan Selim vefat ediyor, yerine 3. Murat geçiyor. Özgürlüğüne kavuşan Mahmud, Sergüzeştname’yi Sultan Murat’a kurtuluşunun müjdesi olarak hediye ediyor ve adına da Hediyye diyor. İkinci eseri, 8 bin beyitlik Kısas-ı Enbiya’yı esaretten kurtulduktan sonra 67 yaşındayken kaleme alıyor. Kısas-ı Enbiya edebi bir eser. Kur’an-ı Kerim’de bahsedilen 28 peygamberin hayatını şiir olarak 16. asırda ilk kez o yazıyor. Osmanlıca yazılan eserin dünyada üç nüshası var. Biri, British Library (İngiltere), biri Heidelberg Üniversitesi (Almanya) diğeri İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi’nde. Ahmet Karataş’ın bugünkü Türkçeye edisyon kritik şeklinde aktardığı bu eser, Türkiye Yazma Eser Kurumu tarafından yayımlanmak üzere.Vatikan’da ilk ezan 16. asırda okunduSöz Vatikan’da ezan okumaktan, tekbirler getirmekten açılmışken Ahmet Karataş, 2012’de basında yer alan “Vatikan’da ilk kez ezan okundu.” haberlerini tashih etme ihtiyacı hissettiğini söylüyor. Malumunuz Peygamberimiz’in İstanbul gibi Roma’nın da fethedileceğine dâir müjdesi var. Bir grup musikîşinas Itri Yılı vesilesiyle iki sene önce Vatikan’a davet edilmiş, tasavvuf müziği konseri vermiş ve bu konser esnasında ezanlar okunmuştu. Elbette bu da önemli fakat Ahmet Karataş, “Vatikan’da ilk ezan aslında 16. asırda Hindî Mahmud ve arkadaşları tarafından gümbür gümbür okunmuştu.” diyor.İnebahtı’da ne oldu?Sultan II. Selim’in emriyle demir alan 200 gemi, Yunanistan’ın batı tarafında, İtalya’ya bakan kısmındaki İnebahtı Limanı’nda bozguna uğruyor. Savaşta 170 Osmanlı gemisi batıyor. 20 bin asker şehit oluyor, 3 bin 500’ü esir düşüyor. Kaptan-ı derya Müezzinzade Ali Paşa’nın kafası kesiliyor. Esir düşenler arasında Hindî Mahmud ile başkomutan Ali Paşa’nın iki oğlu da bulunuyor.
↧