Almanca son yıllarda atağa kalkmış durumda. Güçlü ekonomisi ile göçmenlere göz kırpan ülkede çalışmanın yolu Almanca bilmekten geçiyor. Haliyle birçok genç de bu dili öğreniyor.Sebebine ister ‘sömürgecilik geçmişi’ deyin, ister ‘kültür emperyalizmi’, İngilizce diğer dilleri ekarte ederek ‘insanlığın ortak dili’ olma yolunda ilerliyor. Ne, bir zamanların çocuklara mürebbiyeler tutularak öğretilen ‘elit dili’ Fransızca ne de sadece Goethe’yi, Schiller’i özgün dilinden okumak için öğrenilen Almanca var uzun zamandır listede. Anadilini iyi-kötü konuşmaya başlayan herkes soluğu ücretli-ücretsiz birçok seçenek sunan İngilizce kurslarında alıyor. Ancak son yıllarda Almanca da atağa kalkmış vaziyette. Tabii bir farkla. Şimdilerde çoğunluk edebiyatın, felsefenin ve dahi psikolojinin dili olduğu için tercih etmiyor Almancayı. Ekonomik krizden yara alamadan çıkan neredeyse tek ülke olan Almanya’ya yerleşmek ya da bir Alman firmasında çalışmak, bu dile artan ilginin sebepleri arasında. Almanya’daki eşinin yanına yerleşmek üzere yeniden okul sıralarına yerleşen ‘ithal’ gelinleri ve damatları saymıyoruz bile.Bu, sadece Türkiye için geçerli değil elbet. Geçtiğimiz yıl ajanslara düşen haberlerde, krizdeki Yunanistan’da Almanca kurslarına olan ilginin tavan yaptığı belirtiliyordu. Haberlere göre Yunan halkı, bir yandan ülkedeki sıkı tasarruf tedbirlerinden sorumlu tuttuğu Almanya’ya öfke duyarken diğer yandan Atina’daki Goethe Enstitülerini dolduruyor. Sebebi gayet açık: “Avrupa’daki darboğazı nispeten az zararla atlatan Almanya, İsviçre ve Avusturya gibi ülkelerde iş bulup çalışmak.”Alman dilinin ve kültürünün yurtdışındaki tanıtımını yapmak üzere faaliyet gösteren Goethe Enstitüleri Genel Müdürü Klaus-Dieter Lehmann, Almancaya olan ilginin arttığından bahsederken ilk sebep olarak ‘daha iyi iş imkanlarına sahip olma isteği’ni sunuyor. Enstitülerin faaliyetlerine ilişkin düzenlenen yıllık basın toplantısında konuşan Lehmann, diğer ülkelerden ayrı olarak Türkiye ile ilgili özel bir parantez açmış. Lehmann, özellikle Türkiye’de Almancanın popülerliğinin arttığından bahsedince biz de ‘Bunun sebebi ne olabilir?’ diye merak edip İstanbul’daki Goethe Enstitüsü’nün kapısını çalıyoruz. Goethe Enstitüsü’nün İstanbul’daki merkezi, yaklaşık 50 yıllık bir geçmişe sahip. Beyoğlu’nda Galatasaray Lisesi’ne yakın bir binada eğitim veriyor. Film gösterimleri, seminerler, konferanslar ve gerçekten çok zengin bir kütüphanesi ile Alman kültürünün tanıtımına da katkı sağlıyor. Almanca öğrenmek isteyenlerin ya da Almanca bilgisini geliştirmek isteyenlerin ilk adresi olan enstitünün kursiyerlerinin çoğunu mühendislik öğrencileri yoğunlukta olmak üzere Almanya’da yüksek lisans yapmak ya da bir Alman firmasında çalışmak isteyenler oluşturuyor. Almanya’nın göçmen doktorlar için çalışma şartlarını hafifletmesinin ardından çok sayıda doktor ve doktor adayı da Goethe enstitülerinin kapısını çalıyor.İkinci yabancı dil olarak en çok Almanca tercih ediliyorİstanbul Goethe Enstitüsü Dil Bölümü Müdürü Wolf von Siebert, Almanca öğrenmek için enstitüye gelenlerin sayısında artış olduğunu doğruluyor. Hatta talep o kadar fazla ki bazı başvuruları geri çevirmek durumunda kalabiliyorlarmış. 2012’de 3 bin 800 olan öğrenci sayısı 2013’te 4 bin 500’e çıkmış. Siebert’e göre Almancaya olan ilgi artışında 4 faktör var. Birincisi Türkiye’deki 34 okulda Almancanın birinci dil olarak öğretilmesi. 2004’ten itibaren Türkiye’deki yabancı dil ağırlıklı eğitim veren devlet okullarında ikinci yabancı dil zorunluluğu getirilmiş ve ikinci dil olarak en çok Almanca tercih ediliyor. Almancaya ilginin artmasında ikinci faktör gençlerin kariyer planlaması yaparken Almanca bilgisini kendileri için büyük bir artı olarak görmesi. Türkiye’de Alman menşeli ya da Almanya ile ilişkisi olan 5 bin şirket olduğunu söylüyor von Siebert. Üçüncü faktör ise Almanya’da yüksek lisans yapmak ve Erasmus gibi öğrenci değişim programlarından faydalanmak isteyenmesi. Son olarak ise evlilik yoluyla Almanya’ya gitmek isteyenler Almanca kurslarına ilgi gösteriyor. Von Siebert de sadece zevk için Almanca öğrenenlerin ise çok azınlıkta olduğunu ifade ediyor.“Mecburiyetten öğreniyorum ama zevk almaya da başladım”Mustafa Beyaz, 27 yaşında ve Almanya’da çalışmak isteyen bir tıp doktoru. Kendisi gibi doktor olan eşiyle birlikte Almanya’ya gitme planları yapıyor. Ancak birçoklarından farklı olarak Almancayı kendi çabalarıyla öğreniyorlarmış. Beyaz, “Sadece zevkine Almanca öğrenmek istemezdim büyük ihtimalle ama ilerledikçe bu dilden keyif almaya da başladım.” diyor.Suriye’deki savaştan kaçtı Almanya’da doktorluk yapacakİstanbul’daki Goethe Enstitüsü’nün bu yıl Suriye’den de kursiyerleri var. Savaştan kaçıp Avrupa ülkelerine yerleşmek isteyen bu kişilerin Almanya’dan önceki durakları İstanbul. Dil Bölümü Müdürü Von Siebert Suriyeli öğrenci sayısının 30 ile 40 arasında olduğun söylüyor. Onlardan biri de Hesham Osman. 30 yaşında, kadın hastalıkları doktoru. Suriye’de çalıştığı klinik yıkılınca Almanya’ya gitmek istemiş. Ama öncelikle Almanca öğrenmesi gerektiğinden kendisine en yakın olan İstanbul’daki Goethe Enstitüsü’nde Almanca öğrenmeye karar vermiş. Osman, “Almanca İngilizce gibi uluslararası bir dil değil. İnsanlar bu dili genelde iş ya da akademik sebeplerle öğreniyor.” diyor.“Hedefim, Türkiye’deki Alman şirketlerinde çalışmak”Özlem Eminoğlu, 22 yaşında ve bilgisayar mühendisliği öğrencisi. Almanca serüveni lisede başlamış. Okulda birinci yabancı dil Almancaymış zaten ama “Lisede karşıma çıkmasaydı da Almanca öğrenirdim.” diyor. Sebebinin Alman şirketlerinden birinde çalışmak istemesi olduğunu söylüyor: “Ülkemizdeki Alman şirketlerine tabiri caizse ağzımın suyu akarak bakıyorum..”
↧