Marmaray kazılarından çıkanlar şehrin tarihini 8 bin yıl öncesine kadar götürdü. Buluntuların çoğu Yenikapı Limanı’ndan çıkarılsa da tünelin diğer ucu olan Üsküdar ve Sirkeci kazılarında ulaşılan tarihi eserler en az diğerleri kadar kıymettar.Efsaneler, mayası hayalle tutturulmuş hikâyeler olmakla beraber, hakikatte bir sırrı gün yüzüne çıkaran manzumelerdir. Biz bunun parlak bir misaline medeniyet başkenti İstanbul’da şahit olduk. Marmaray inşaatı sırasında, şehrin tarihini 8 bin yıl önceye götüren bir kültür hazinesine rastlandı. Uzman arkeologlar, projenin denizle buluştuğu üç mevki olan Üsküdar, Sirkeci ve Yenikapı’da ticaret gemileri, atölyeler, mezarlık, yüzlerce toprak güğüm ve paha biçilemeyen altın sikkeleri gün yüzüne çıkardı. Bu da bize İstanbul’un taşı toprağı sözünün hakikatini ispat etti. Ortaya çıkan kalıntılardan en mühim olanı hiç şüphe yok Yenikapı’da bulunan Theodosius Limanı. Eski liman bölgesinden, 5-11. yüzyıl arasındaki zamana uzanan 35 adet tekne çıkarıldı. Kazıların tamamında ise Antik Çağ, Yunan, Roma, Erken Bizans Dönemi ve Geç Osmanlı dönemine ait toplamda 35 bin parça eser vardı. Projenin Yenikapı bulguları, düzenlenen sergi ve sempozyumla birlikte birçok kez gündeme geldiyse de suyun diğer ucu olan Üsküdar Meydanı ve yarım adanın bitiş noktası Sirkeci’den çıkanlar da yabana atılır gibi değil.Anadolu’dan gelen yolların son durağı ÜsküdarTarihteki eski isimleriyle Khrysopolis, Skutari, Altınşehir bin yıllardır Asya’dan toplanıp gelen ticaret yollarının bitiş noktası. Boğaz’a nezareti ve kara ticaret güzergâhının bitişi olması hasebiyle birçok defa istilaya uğrayıp koloni şehri olarak zaptedilmiş. Marmaray kazıları içinde yer alan bölge, günümüzde de insan yoğunluğu ve trafik akışını koruyor. Bu sebeple, 2004 yılında başlanan arkeolojik kazı çalışmaları da haddinden fazla uzadı. Uzun süre yüksek levhalarla çevrili kalan meydanda ilk rastlantılar 19. ve 20. yüzyıllara ait depo, dükkan ve mağazalara ait molozlar olmuş. Özellikle 1954-56 ve 1980’li yıllarda yapılan şehir düzenlemesi, elektrik, su tesisatı gibi çalışmalar, bölgede M.Ö. 6 ve 7. yüzyıllara kadar uzanan bulguları tahrip ettiği anlaşılıyor. Kazılarda açığa çıkarılan toprak çanak ve çömlekler tipik özellikleri bakımından Batı Anadolu’daki İyon kalıntılarını çağrıştırıyor. Uzmanlar bu bölgeden gelen göçmenlerin Üsküdar’a yerleştiği ve Karadeniz’e açılan ticaret yolundaki kilit noktada uzun bir zaman hüküm sürdüklerini ifade ediyor. Hemen meydanda bulunan mezarlığın da Batı Anadolu bölgelerinden gelen göçmenlere ait olduğu da öne sürüleniddialardan. Ardından gelen Pers istilası ve sandal dizisiyle Boğaz’ın karşı yakasına geçmelerinin izleri de Üsküdar’da çıkarılan kalıntılardan anlaşılabiliyor. Ksenofon’un eseri Hellenika’dan nakille, bugünkü Üsküdar Meydanı’nda 30 gemiden oluşan koruma filosunu barındıran liman ve şehir surlarıyla muhkem bir şehir bulunuyordu. Bu dönem nesneleri, bugünkü zeminin yaklaşık 8 metre derinliğinde ve deniz sularıyla karışık balçık içinde bulundu. Üsküdar kazılarından çıkarılan seramikler üzerinden yapılan bir çıkarım da semtin tarihini kökten değiştirecek bir iddiayı gündeme getirdi. Bugüne kadar Yunanistan’dan gelen Megaralıların kurduğuna inanılan kenti, milattan önce burada bulunduğu tahmin edilen Amphoraların kurduğu da arkeologlar arasında yoğun biçimde gündeme geldi. Burada zaman içinde, Bizans döneminden kalma Aziz Philippikos veya diğer ismiyle Hagia Marina manastırı da ortaya çıkarıldı. Bu tarihi yapının bulunduğu yer itibarıyla imparatorluk manastırı olarak kabul edildiği de uzmanlarca kaydediliyor. Üsküdar’da bulunan önemli kalıntılara ahşap iskele-rıhtım-mendirek kalıntılarının yanı sıra Osmanlı devrinden kalan su yolları ve dalga kıranları da eklemek gerek.Sirkeci’deki Romalı kadınÜsküdar’daki kadar geniş çaplı olmasa da Sarayburnu kazıları da önemli kalıntıları gün yüzüne çıkardı. Bölgedeki yoğun yapılaşmanın kazılara imkân tanımayışı, Sirkeci’de yürütülen çalışmadan kısıtlı bir netice alınmasına sebep oldu. İstasyon’un iki çıkış kapısı olan Cağaloğlu Vilayet önü ve Sirkeci Garı içinde yapılan sondajlarda, son dönem Bizans ve Fatih devri yapılaşmalarıyla karşılaşıldı. Hocapaşa’daki büyük yangının izlerine rast gelinirken, II. Abdülhamit’in emriyle yaptırılan Sirkeci Garı altında Fatih dönemi yapısı Elvanzade Mescidi’nin temeline de ulaşılmış. Daha derinlere inildikçe Bizans dönemi kalıntılarıyla karşılaşılıyor. Araştırmacıların tahminleri, bunların 13- 14. yy. kullanılan seramik fırınlarına işaret ediyor. Cağaloğlu çıkışında ise Roma dönemine uzanan bir kadın heykel başı da bulundu.
↧