Ankaralı Ermenilerin yaşadıklarını, “Burası Başkent. Devletin, bürokrasinin kalbi. Ermeniysen burada kontrollü olacaksın’ sözleri çok iyi anlatıyor. Dil bilmeden, dinlerini öğrenemeden ve Ermenice isimler kullanmadan sürdürülen bir hayat bu...Hrant Dink Vakfı’nın sözlü tarih projesi çerçevesinde Türkiyeli Ermeniler ve Diyarbakırlı Ermenilerden sonra Ankaralı Ermenilerle ilgili çalışması tamamlandı. ‘Sessizliğin Sesi Ankaralı Ermeniler Konuşuyor’ isimli çalışma, bugün ‘Ankara’da Ermeni mi var?’ sorusuna hem sayı konusunda cevap veriyor hem de sosyo-kültürel hayatları konusunda analizler içeriyor. Tarihçi Raymond H. Kevorkian’ın tespitlerine göre, 1914 yılında 11 bin 246 olan Ermeni nüfusu, bugün 300’e düşmüş. Geçmişte tekstil işiyle uğraşan Ermeniler, şimdi devlet kapılarını zorluyor ancak sözleşmeli kadrolarda kendilerine yer bulabiliyor. Din ve dillerini öğrenebilecekleri tek yer Fransız Kilisesi. Çoğu Ermenice bilmiyor, pek sıcak bakmadıkları karma evliliklere de çoktan alışmışlar. Nüfusa kayıtlı isimleri dışında Türkçe bir isim kullanıyorlar ya da direkt Türkçe isimler alıyorlar. “Burası Başkent. Devletin, bürokrasinin kalbi. Ermeni’ysen burada kontrollü olacaksın.” sözleri bu çekingenliği çok iyi anlatıyor. Uzun yıllar Büyükşehir Belediyesi’nde özel kalem müdürlüğü yapan ismin, “Ermeni’ysen sistemin içinde kendine çok sınırlı bir yer bulabiliyorsun.” sözleri de buna paralel. Ankara’nın eski Ermeni köyü İstanoz (Sincan-Yenikent), Ulus ve Ankara Kalesi civarında yaşamış kişilerle yapılan görüşmelerde, kimliği açıklama noktasında en çok çekinceyi gençler gösteriyor. Bir kamu kuruluşunda iş başvurusu yapan genç, ‘Kimliğim açığa çıkarsa iş başvurum reddedilir mi’ diye soruyor. İstanbul veya başka bir şehirde yaşayanlara göre daha sessiz olsalar da Ankaralı Ermeniler şimdi kendilerini daha rahat ifade ediyor. Bu ülkenin vatandaşı ama birinci sınıf vatandaş olarak yaşamak istiyorlar. Çalışmayı yapan isimlerden gazeteci-yazar Ferda Balancar’la Ankaralı Ermenileri konuştuk…Travmaların atlatılabilmesi için konuşmak lazımAnkaralı Ermenilerle devam eden sözlü tarih çalışmanızın amacı nedir?Türkiye’de ve dünyada yaşayan Ermenilerin taşıdığı siyasi ve kültürel belleğin izlerini bulmak, Ermeni kimliğine mensup kişilerin kendilerini ve ‘ötekiler’i nasıl algıladığını anlamak, böylelikle Türkiye’de halen yaşamakta olan Ermenilerin içinde bulunduğu gerçekliği siyasi, kültürel ve tarihsel boyutlarıyla yansıtmak amacını taşıyor. Görüştüğünüz isimlerin günlük hayatta kimlik konusundaki yaklaşımları nasıl?Çoğunlukla kimliklerini gizleyerek yaşamayı tercih ediyorlar. Bunun için de en vazgeçilmez yöntem ya Türkçe isim kullanmak ya da çocuğuna Türkçe isim koymak.Din ve mezhepten hatta etnik kökenden de öte Türkiyelilik vurgusu çok güçlü. Bunu neye bağlıyorsunuz?Bu son 10 yıldaki demokratikleşme ve kimliklerin özgürleşmesi süreciyle bağlantılı bir durum. Yeni anayasa çalışmalarında da gördüğümüz gibi farklı etnik ve dini kimliklerin anayasal ortak paydası Türkiyelilik olabilir. Bu, konuştuğumuz Ermeniler tarafından da teyit ediliyor. Geçmişe dair travmalar atlatılmış mı yoksa üzerine kalın bir sünger mi çekmişler?Geçmişteki travmalar atlatılmamış, üstüne sünger çekilmiş. Atlatılabilmesi için bunların kamuoyunda açık açık, korkmadan, çekinilmeden konuşulması lazım. Bu olmadan travmanın atlatılması mümkün değil. Neyi talep ediyor peki bu isimler, yüzleşme adına?Öncelikle samimi, içten bir yüzleşme talep ediliyor. ‘Sen şunu yaptın, ben bunu yaptım’ demeden acıların anlaşılmasını, Ermenilerin sadece 1915’te değil, ulus devlet sürecinde yaşadıkları acıların da görülmesi gerektiği düşünülüyor.Gelecekten beklentileri, gelecek tasavvurları nasıl, bu ülkenin diğer vatandaşlarından farklı olarak?Ülkenin diğer vatandaşlarından çok farklı şeyler talep etmiyorlar aslında. İnsan haklarına saygılı demokratik bir ülkede yaşamak istiyorlar. Böyle bir ülkede kendilerinin de rahat ve mutlu yaşayabileceklerini düşünüyorlar. Ülkenin hak ve özgürlükler noktasında geldiği yerde Ermeniler kendilerini daha güvende hissediyor mu?Hak ve özgürlükler konusunda son yıllarda belli bir aşama kaydedildiğini düşünüyor ama kendilerini güvende hissetmiyorlar. Her şeyin bir anda çok kötüye de gidebileceği endişesi var. Bir görüşmecinin ‘sel gider, kum kalır’ sözü buna gönderme yapıyor.Görüştüğünüz isimlerden biri ‘çok az kaldık, 70 yıl sonra ne olacak’ diye soruyor. Bunun cevabını buldunuz mu?Türkiye Ermeni cemaati 70-80 bin kişilik bir toplum. Karma evlilikler ve yurtdışına göç devam ederse 50 yıl sonra Türkiye’de Ermeni cemaati kalmayabilir.Tanık 1Hiçbir zaman aidiyetlerden hoşlanmadımÜniversitede hem Ankara Siyasal’ı hem eczacılık fakültesini hem de basın yayını kazandım. Siyasal bilgilere girsem Ermeni olduğum için büyükelçi, vali ya da bürokrat yapmazlar diye düşündüm. Ermeni’ysen sistemin içinde kendine çok sınırlı bir yer bulabiliyorsun. En hareketli bir dönemde, 1967-68’de basın yayın yüksekokuluna girdim… O hareketlilik içinde hep olayların dışında kaldım. Sağ kesim de, sol kesim de, bana ‘olayların dışında kalan adam’ gözüyle baktı. Kimse beni kendi tarafına çekmeye çalışmadı. Hiçbir zaman aidiyetlerden hoşlanmadım. Bir gruba ait olma fikri bana hep uzak oldu.Tanık 2Hrant Dink, duygularımın ifadesiydiHrant Dink, Türkiyeli bir Ermeni olarak yaşamak ve Türkiye’ye hizmet etmek istiyordu. Bunlar benim duygularımın ifadesiydi. Hrant Dink’ten çok etkilendim. Ölüm haberini aldığım gün mahvoldum… Türk’üm desem Türk mü olacağım? İnsan sonradan ırkını değiştiremez ki. Ama ben çok iyi bir Türkiyeliyim. Mesela bana ilkokulda bayrak taşıttılar. Milli bayramlarda, çıkıp hissederek şiir okumuşumdur. İstiklâl Marşı okunurken duygulanırım. Bayrağı gördüğüm zaman da duygulanırım ama her yerde bayrak, her yerde Atatürk resmi görmek istemiyorum. Kendini Türk olarak tanımlayanlarla, Türkiyelilik ortak paydasında, bu ülkenin iyiliği için elinden geleni yapmaya hazırım, yapıyorum da zaten.Tanık 3Birinci sınıf vatandaş olarak yaşamak istiyorumAmcam bir Rum kızını seviyordu. Onu kaçırıp Amerika’ya yerleşiyor. Amerika’da beş tane kızları oluyor.Amcam orada bir terzihane kurdu ve iyi para kazanmaya başladı. Varlıklı bir şekilde yaşıyorlardı. Bundan 5-6 yıl önce amcam da, karısı da kısa aralıklarla öldü. O kadar iyi yaşamasına rağmen amcam hep, ‘Keşke memleketi bırakmasaydım’ dermiş. Amerika’ya gidiyorsunuz, rahat bir hayat yaşıyorsunuz ama bir tarafınız hep bu topraklarda… Ben amcam gibi olmak istemiyorum. Bu ülkede yaşamak istiyorum ama birinci sınıf, eşit bir vatandaş olarak...Tanık 4Avusturya’da torunlarıma Türkçe öğretiyorumAvusturya Sosyalist Partisi’nin genel sekreteri, üye olduğum günlerde benimle bir görüşme yaptı. Ankara’da ya da İstanbul’da yaşarken Ermeni olduğum için baskı görüp görmediğimi sordu. İlk kez o soru karşısında ayrımcılığın ne olduğunu hissettim. Hiç ayrım görmediğimi söyledim ki, gerçekten de böyle düşünüyorum. Ben Ermeni’yim ama Türkiyeli Ermeni’yim... Bu ülkeyi çok seviyorum. Her şeyini takip ediyorum. 1979’dan beri Avusturya’da yaşamama rağmen Türkiye’nin her şeyiyle ilgileniyorum. O kadar Türkiyeliyim ki, torunlarıma Türkçe öğretiyorum.Tanık 5Bir devir kapandı, yeni bir devir açıldıNe değişti de Ermeni meselesini daha rahat konuşabiliyoruz? Bence bu dalgalar var ya hani, içeriye atılan askerler falan. Bence bir devir kapandı, yeni bir devir açıldı… Bu güç Amerika mı dersiniz, İsrail mi dersiniz ama yönetenler var. Bir şeyler konuşulurken neye göre konuşuluyor? Bir şeyler müzakere edilerek yapılmalı. Mesela Ruhban Okulu açılsın deniyorsa, bizim camiler de Yunanistan’da açılmalı. Van’da Ahtamar’da bizim ayin yapmamıza izin verilirken, bir şeyler karşılıklı veriliyor. Ama ne olursa olsun, ne ödün verilirse verilsin, gerçekten olumlu şeyler oluyor. Buna kör gözle bakamazsınız.Tanık 6Ermeni gitti, bereket bittiŞimdi son yıllarda Ermenilerin yaşadıkları olaylar, 1915 filan konuşuluyor. Eskiden olmadığı kadar konuşuluyor televizyonlarda filan ama bence bu sel suyu gibi. Sel, getirir de götürür de. Bu konuları fazla kaşımak iyi değil. Ben temkinliyim bu işlerde. Hrant Dink’e bakın. O da bu ülkenin menfaati için uğraşıyordu. Ermenilerle Türkler barışsın istiyordu… Bu ülkede bu acılar neden çekildi, hiç anlamıyorum... Ne ölene, ne kalana, kimseye faydası olmamış. Anadolu’da bir söz vardır, pek çok yerde duymuşumdur: “Ermeni gitti, bereket bitti” ama hâlâ “İyi oldu, temizledik, gittiler” diyenler de az değil maalesef.
↧