Gazeteci Hilmi Hacaloğlu, Gezi olayları sırasında canlı yayında yaşadığı protesto ile ilgili konuştu: "Arkadaşım Mehmet Karlı'dan böyle bir tavır ağrıma gitti ama gelir konuşursa kırgınlığım biter. "Hacaloğlu, istifa baskıları için ise, "Benim gazeteciliğe ihtiyacım var, kahramanlığa değil." diyor.Nasıl başlıyor gazetecilik hikâyeniz?Üniversite dönemlerinde paraya ihtiyacım olduğu için gazetecilik yapmaya başladım. 90’lı yılların başında HBB Televizyonu’nda bir arkadaşım çalışıyordu. Onun yanına gittim. Ertesi gün dış haberler servisinin editörü oldum! Maaş konuşmamıştık televizyonla. Bir ay sonra para istemeye gittim. Para veremeyeceklerini söylediler stajyer olduğum için. Tabii o zamanlar serde solculuk var. Çeker giderim dedim. Öğrenim kredisinin altı katı maaş verdiler.İstanbul’da geçiyor değil mi çocukluk döneminiz?Evet, ama aslen Rizeliyiz, Laz’ız. Büyük dedem, orada üç kişi tarafından öldürülüyor. Kan davası olmaması için Rize’den ayrılmak zorunda kalıyorlar.CHP’li bir aileden geliyorsunuz.CHP’li eski devlet bakanı Algan Hacaloğlu, babamın yakın akrabası. Özellikle baba tarafım CHP geleneğinden geliyor. Saint Joseph mezunusunuz, ‘amca’ dediğiniz Algan Hacaloğlu Robert Koleji mezunu… Rize’den çok Nişantaşılı bir aileyi andırıyor sizinkisi…Beyaz Türk bir aile değiliz. Rize’den göçme sebepleri biraz da mecburiyete dayanıyor. Memlekette fındık bahçelerimiz var. Akrabalarım hâlâ fındık bahçelerinde çalışır.Boğaziçi tarih bölümünde okuyan Hilmi Hacaloğlu’nun nasıl bir dünya görüşü var 1990’larda?Her zaman politik birisiydim. Sosyal demokrat bir gençliğim vardı. Fakat Uğur Mumcu öldürülünce biraz Kemalist tarafa kaydık. Çağdaş Yaşamı Destekleme Vakfı’nda çalıştım, Genç Kadro diye bir oluşumun içinde yer alarak sol Kemalist bir çizgiye kaydımHâlâ o Kemalist çizgide misiniz?Ben sosyalist olarak tanımlıyorum kendimi.Kemalistlik?Mustafa Kemal ve Kemalizm bana göre çok ilerici bir ideoloji. Bugün Kemalizm adına yapılanların ne kadarı doğru, bu ayrı bir tartışma konusu. Bir tarihçi olarak her şeyi kendi içinde değerlendiriyorum. Hatalar yapmadılar mı? Bugünden bakınca evet. Belirli alanlarda belli kişilerin müthiş jakoben tavırları da oldu. Yarından bugüne bakınca da bugün yapılan hataları göreceğiz. Toplumda her renkten insanın olması gerekiyor. Eşitliğe, gelir adaletine ve demokrasiye inanıyorum. İnsanların birbirlerini ötekileştirmesinden yana değilim.Ergenekon süreciyle birlikte solun bir kanadının Kemalistleşerek ulusalcı bir çizgiye kaymasını nasıl değerlendiriyorsunuz?Ulusalcıların bazı refleksleri beni rahatsız ediyor. Mısır’da yapılan bir darbedir mesela. Bunun savunulacak, tartışılacak hiçbir yanı yok. Biz bu memleketin solcuları olarak orada demokrasi, adalet ve özgürlüklerden yana tavır almalıyız.Tekrar üniversite yıllarına dönersek nasıl bir faaliyet gösteriyordunuz Genç Kadro’da?İlginçtir ilk yenilgimizi siyasal İslamcılara karşı aldık. Boğaziçi’nde Uluslararası İlişkiler Kulübü’müz vardı. İçinde radikal İslamcılar da vardı, solcular da. Biz de orada Kemalistler olarak vardık. Seçimler yapılacaktı. Solcular iki dönemdir kulübü yönetiyordu. Biz bahçede maç yaparken İslamcılar örgütleniyordu seçimler için. Seçimler oldu, biz kaybettik. Herkesin suratı düştü tabii. Aslında Refah Partisi’nin 1994’te seçimleri kazanacağının ilk ışığı orada belirmişti.Hem çalışıp hem okuması zor oldu mu?Hiç sorma! Üniversiteyi 11 yılda bitirdim. 17 Ağustos 1999 depreminde 3 ay okula uğramadım. Haber neredeyse ben oradaydım. Arkadaşlarınız sizin için ‘basındaki dayak yeme rekoru kıran muhabir’ diyor.Çok dayak yedim. (Gülüyor) 2004 yılında Beşiktaş-Samsun maçı sonrasında bir arkadaşımı Taksim’de feci bir şekilde dövmeye başladılar. ‘Bırakın zaten o Beşiktaşlı’ demeye kalmadı onu bırakıp beni dövmeye başladılar. Taksim’de aynı yıl bir de polisten dayak yedim. Seyyar satıcıları döven bir polis vardı. Ona müdahale ettim. Sonra beni dövmeye başladılar. Karakolda da dayak yedim. Dükkân sahipleri benim aleyhime ifade verdi. Polislerle davalık olduk. Sonra Güney Osetya’da ölümden döndükten sonra bizi bir yere aldı askerler. Her gelen asker bir iki tokat attı. İki doktor vardı o gece. Bizim tek parça çıkmamızı onlar sağladı.Gezi Parkı olayları sırasında belki de meslek hayatınızın en ilginç protestosuyla karşılaştınız. Galatasaray Üniversitesi’nden Mehmet Karlı’nın program öncesinde böyle bir protesto yapacağını sezmiş miydiniz?Mehmet eleştirel konuşacağını söylemişti. ‘Ben seni sansürlemem’ dedim. Mehmet keşke programı terk etmeseydi. O gidince programda denge değişti.Sonra görüştünüz mü kendisiyle?Görüşmedik. Bir gönül kırıklığım var ama bugün gelse oturur konuşurum. Dün dünde kaldı benim için.Programı bitirme kararı alıp sonra bu kararınızdan vazgeçmeniz bir tutarsızlık olarak değerlendirildi.Duygusal bir insanım. Bunun sorumluluğunu üstlendi ve istifa ettim ama ertesi gün telefonlarım susmadı. Yanlış bir şey yaptığımı söyleyip beni ikna ettiler. Hepimiz mütevazı paralara çalışıyoruz. Kahraman değilim ben, gazeteciyim. Namusumdan ödün vermediğim sürece sorun yok. Memleket cepheleşti. Ortada durmak zor ve ben ortada durmaya çalışıyorum. Yakın arkadaşımdan bu tavrı görmek ağırıma gitti.Türkiye’de bir kesim kendileri gibi düşünmeyenler üzerinden yoğun bir linç kampanyası başlatıyor özellikle sosyal medyada. Siz de Gezi Parkı olaylarında bundan nasibinizi aldınız…Bizler, içinde bulunduğumuz camialar, cemaatler ve siyasi yapılar tarafından daha fazla ötekileştiriliyoruz. İşler yolunda gitsin diye bir eleştiri getirince kendi camian seni aforoz ediyor. Hoşgörü ve tolerans olmadan normalleşme gelmeyecek. İstifa etsem, başka kanala gitsem belki iş bulurdum. Belki insanlar da ‘bak demokrasi kahramanı’ derdi. Benim demokrasi kahramanlığına ihtiyacım yok, gazeteciliğe ihtiyacım var. Ve gazetecilik yapmak istiyorum.İşe Metrobüsle gidip geliyorumErgenekon sürecinde medya çalışanları arasında da çok ciddi bir kutuplaşma oldu. Sizin bu süreç içinde selamı sabahı kestiğiniz kişiler oldu?Allah’a şükür kimse bana Ergenekoncu demedi! İsteyen istediğini söyler ama değilim. Bu süreç içinde de kimseyle selamı sabahı kesmedim.Skytürk 360’a el konulmadan önce programda muhalif isimler daha fazlaydı. Fakat şu an muhafazakâr kesimden de isimlere yer veriyorsunuz…Yapısal bir değişiklik oldu. Programın süresi uzadı. TMSF’den sonra da çok muhalif isim aldık. Daha fazla denge gözetmeye başladık diyebilirim. Bir de tabii katılımcı bulmak büyük mesele. Yalvar yakar getirdiğimiz insanlar oluyor programa. Fehmi Koru ile Oral Çalışlar’ı çıkardık geçenlerde. Hemen birileri, ‘Ooo yalaka mı oldun?’ dedi. Fehmi Koru’nun barajın düşürülmesini istemesi Gürsel Tekin’in istemesinden daha önemlidir mesela. Bir de Gazeteciler Cemiyeti aktif olsa, meslektaşlar birbirimizi tanısak. Ben konuk tavsiyesi almak için hep kendi çevremdeki insanları aramak zorunda kalıyorum maalesef.Sizi işkolik olarak tanımlıyorlar...Bir dönem NTV’de hiç tatil yapmadan çalışıyordum. Biraz da para kazansaydık iyiydi.İş dışında neler var hayatınızda?17 aylık bir kızım var, onunla ilgilenmeyi çok seviyorum. Eşim de eski bir gazeteci. İşime metrobüsle gidip geliyorum. O vakitleri de yolda gündemi takip ederek değerlendiriyorum. 5-6 yıl öncesine kadar Fenerbahçe hayatımda çok hâkimdi. Bütün şike eylemlerine katıldım. b.koseli@zaman.com.tr
↧