Quantcast
Channel: ZAMAN-PAZAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

#direnruhsağlığım

$
0
0
Son zamanlarda gündeme gelen ‘diren’ hareketi malumunuz. Bunun son yansımasıysa ‘direnmerdiven’ etiketi. Sosyal medyadan uzak olanlar için olayı baştan anlatmakta fayda var.Hüseyin Çelikel isimli bir vatandaş, eline fırçasını aldığı gibi rengarenk boyayıverdi İstanbul Fındıklı’daki merdivenleri. Lakin olayın nedeni henüz anlaşılamadan kızılca kıyamet koptu sanal âlemde. Merdivenin ‘gezi ruhunun renkleri’ni yansıtmak için boyandığından tutun da bu eylemin eşcinsellerin haklarını savunan bir Gezici tarafından yürütüldüğüne dair türlü şehir efsaneleri yayıldı ışık hızıyla. ‘Direnmerdiven’ etiketiyle tüm Geziciler boya ve fırçalarını alıp muhtelif noktalardaki merdivenleri boyamaya davet edildi, ‘farklı renklerden korktuğunu’ iddia ettikleri otoriteye karşı. İş dallanıp budaklanırken, Beyoğlu Belediyesi griye boyadı merdivenleri. Sonra tekrar gök kuşağına… Derken gerçek ortaya çıktı. Merdivenleri gökkuşağına çeviren vatandaş sadece ‘güzel görüneceği, daha estetik duracağı’ düşüncesiyle yapmıştı bunu. Yani öyle siyasi bir amacı filan yoktu, üstelik verdiği röportajda Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ı öve öve bitiremedi. Gerçek anlaşılınca, hortlatılmaya çalışılan ‘Gezi ruhu’ da bir anda sönüverdi.Hamile ve şort da ‘diren’mişti!Gezi ruhunun bir kabarıp bir kaybolmasına pek de yabancı değiliz aslında. Zira daha önce bir iftar programında hamilelerle ilgili yaptığı değerlendirmelerde bir anda ‘direnhamile’ hareketine dönüvermişti. İş o kadar çığırından çıkmıştı ki, karnına yastık koyup Gezi Parkı’na koşan erkekler mi dersiniz, sosyal medyadan göbeğinin boy boy fotoğraflarını yayınlayan hamileler mi… Sanki söz konusu olan ekrandaki şahsi bir yorum değildi de bir kanun çıkmış ve hamilelerin sokağa çıkması resmen yasaklanmıştı. Derken ardından Meral Tamer’in çok konuşulan ‘cenazede bile şort giyenler’i eleştiren yazısı geldi. Tabii, tahmin edilebileceği gibi ‘direnşort’ kampanyası da... Öyle dallanıp budaklandı ki mevzu, kendisinin de ‘şortu severek ve beğenerek giydiğini’ söylemesi dahi kurtaramadı Tamer’i Gezi destekçilerinin dilinden. Bu kez de şortlu eylemler başladı, sanki o da yasaklanmışçasına. Öyle ki olayın üzerinden haftalar geçmesine rağmen ‘X ünlü, son günlerdeki tartışmalara inat, davete minicik şortuyla geldi’ konulu haberlerle karşılaşıyoruz. Adeta bir paranoya hali yaşanıyor. Peki, her polemiğin ucunu Gezi Parkı’na bağlamak toplumsal açıdan sağlıklı bir davranış mı? En alâkasız yerde, bir yazar ya da din adamının hatta bazen sıradan bir vatandaşın yaptığı bir hareket nasıl oluyor da birdenbire Gezi Parkı olaylarına bağlanıveriyor? Bu ‘Gezi-noya’ ne zamana kadar devam edecek? İşin uzmanlarının da bu konuda kesin bir tahmini yok, seçimlere kadar böyle gidip sonra söneceğini düşünen de var, üniversitelerin açılmasıyla daha da şiddetlenip büyüyeceğini öngören de… Ancak çoğunun hemfikir olduğu konu sosyal medyanın ‘diren’ mevzusunu sulandıran bir numaralı fail oluşu.Siyaset diline alternatif bir dil geliştirildiDr. Nil Mutluer (Fatih Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü Öğretim Görevlisi): Gezi olayları, bir grubun çıkıp da planladığı bir şey değildi. Hükümetin sertleşen üslubuna karşı birdenbire oluşmuş bir tepkiydi. Burada zihniyetlerin çarpışması söz konusuydu. Modern siyaset, kutuplaşmadan memnundur her zaman ancak önemli olan birbirimizi tanımaya çalışmak. Gezi bu anlamda birçok tabuyu yıktı. Farklı gruplar bir aradaydı ve erkek egemen dil kırıldı. Mizahi yönü de güçlüydü. Bu yönüyle bir sembol oldu ve insanlar bu yüzden bırakmak istemiyor siyaset diline alternatif ‘Gezi dili’ni. Bunu yapanları da tutamayız. İnsanları yanlış yönlendiren bu değil, olayları ve kişileri kafalarında oluşturdukları kategorizasyonlarla değerlendirmeler. Bu dil ya kendi kendine yok olacak ya da başka bir şeye evrilecek. Bunu zamanla göreceğiz.Gezi Parkı’nı sembolize etmek büyük bir yanlışProf. Dr. Sami Şener (Sakarya Üniversitesi Sosyoloji Anabilim dalı Başkanı): Gezi olaylarının sosyal değil siyasi bir olay olduğunu düşünüyorum. Toplumsal bir meseleden kaynaklanmıyor. Güdümlü, planlı ve programlı yürütüldü çünkü. Marjinal gruplar ve toplumsal kaygıları olmayan kişiler de oradaydı. Gezi Parkı’nı sembolize etmek büyük bir yanlış. Özgürlükle ilgili, aynı ağızdan çıkmışçasına her tartışmada bu dili kullanma ve yaşatmaya çalışma durumunu yabancı yayın organlarında da gördüm. Bir gazeteci bana “Taksim’de Tahrir’e benzer şeyler mi oluyor?” diye sordu. Her tartışmada kullanılan bu dilin toplumu daha fazla kamplaştırdığını düşünüyorum.‘Diren’ olayı çok sulandırıldıProf. Dr. Mümtaz’er Türköne (Siyaset Bilimci-Yazar): ‘Diren’ tarzı kampanyaların fazla abartıldığı kesin. Bunun nedeni Türkiye’deki siyasal muhalefet boşluğu. Sosyal alandaki en ufak hareketlilik bu boşluğu kapatmak için kullanılıyor. Sonuçta iki taraflı bir paranoya üretiliyor. İki tarafta da büyük bir endişe ve korku hali mevcut. Bir tarafta dış bağlantıların olduğu bir komplo korkusu, diğer tarafta birbirine benzemeyen grupların bir arada yürüttükleri sosyal muhalefet var. Gezi Parkı çok büyük bir sembolik anlam kazandı ve kenarda köşede kendini ifade edemeyen tepkililer de kendilerini Gezi üzerinden ifade etmeye çalışıyor bu yüzden. Yani bir nevi Gezi’nin ‘itibar’ından istifade etmeye çalışanlar doğdu. Bence bu sembol hali uzun süre ve farklı konularda böyle devam edecek. Özellikle üniversitelerin açılmasıyla hareketlilik de artacak. Ancak her meselede ‘diren’ lafının gündeme gelmesinin işi sulandırdığı ve çocuksulaştırdığı fikrindeyim. ‘Diren’ başlığını sosyal medyada görünce, dikkate almıyorum artık. Gayri ciddi olduğunu düşünüyorum. m.tuncel@zaman.com.tr

Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue