Türkiye’de korku sineması denince akla gelen belki de tek isim Hasan Karacadağ. Yılda 3 film çekerek bu alandaki iddiasını korumaya devam ediyor. ‘Cin kelimesinin yasak olduğu bir ülkede korku filmi çekmeye çalışıyorum’ diyen ama filmleri 25 ülkede gösterilen yönetmenle korku dolubir sohbet gerçekleştirdik.Korku filmi çekmek sizde refleks halini aldı galiba. Yılda 3 film… Sayı fazla değil mi?2013’ten sonra senede 2 film çekme kararı almıştım ama talep olduğundan sayı 3’e çıktı. Hatta kasımda da ‘El-Nazar’ girecek gösterime. Onunla birlikte sayı 4 olacak. Ama salla pati bir durum yok. Her şeyine özenip ‘oldu bu’ dediğimizde gösterime çıkarıyoruz.Çok mu yoğun çalışıyorsunuz?Çok… Ama en son film 400 bin izlenince durmayalım dedik.Korku filmi sektörünü de tekelinize aldınız bu arada…Rekabeti ülke içi diye düşünürseniz dediğiniz gibi bir durum söz konusu, ama filmlerim 25 ülkede gösteriliyor. Burada 2 milyon yapmış bir film yurtdışında gösterime giremez kolay kolay, ama türü korku olunca filminizi tercih ediyorlar. Evrensel bir boyutu var çünkü korku filmlerinin. Standartları dünya çapına çekmeye çalışıyorum o yüzden. Rakibim Uzakdoğu ve Hollywood…Türk sinemasında korku türü üvey evlat muamelesi görüyor ama hâlâ…3-5 sene önce söylediğinize farklı bir karşılık verebilirdim ama bence şu an için Türk sinemasında oturan tek tür korku. Aksiyon türümüz var mı? Politik ya da tarihi sinemadan bahsedilebilir mi?Milli türümüz dram değil mi? Ya da komedi yapılmıyor mu bu ülkede?Düz ve bel altı espriler üzerine kurulu bir komedi sinemamız var.Sizin filmleriniz için de cinler üzerine kurulu diyorlar…Desinler. Cinler çok geniş bir alan. Ayrıca bir Türk olarak vampirli zombili film yaparsam Batılı bile güler. Kendi korku kültürümüz varken değerlendirmesini bilmeliyiz. Ben belli bir disiplin içerisinde ilerlediğimi düşünüyorum.Amatör isimlerle çalışıyorsunuz hep. Ünlü oyunculara teklif mi götürmüyorsunuz yoksa onlar mı size pas vermiyor?Filmlerimi belgesel formatında çektiğim için ünlü isimlere yer vermem gerçekliği zedeler. O yüzden az bilinen oyuncularla çalışmayı tercih ediyorum.‘Cinden değil ama büyüden korkarım’Çeçenistan’da bizzat cumhurbaşkanı tarafından kurulan bir cin hastanesi var. Biliyorsunuz değil mi?Duydum evet. Yemen’de de var. Doktorlar ve ilahiyatçılar birlikte tedavi ediyorlar hastaları.Bu cuma gösterime giren filminiz ‘Dabbe: Cin Çarpması’nda da bir psikiyatristin cinlerle ilişkisi anlatılıyor. Dinle bilim bizde de bir araya gelir mi sizce?Gelebilir. Amerika’da bile parapsikoloji deneyleri yapılıyor uzun süredir. Ama gerçek bir yüzleşmede bilim dünyası sarsılır bence.Şimdilik proje aşamasında olan ‘El-Nazar’da daha farklı bir konuya el atacakmışsınız gibi… Onda bu kez cin yok değil mi?‘El Nazar’da farklı bir konuyu ele alacağım gerçekten. İnsan ve nefis gibi unsurlar yan yana gelince cinlerden çok daha korkutucu şeyler çıkıyor ortaya. O filmde kıskançlık öne çıkacak. Daha gerçekçi ve yeni bir şey deneyeceğim. İnsanın kötülükle ilişkisini inceleyeceğim.Korku türüne önyargılı seyirciyle korku sinemasının arasını bulabilirsiniz belki böylelikle…Cinleri görmeyi seven çok fazla izleyici var. Ama korku sineması tabii ki sadece cinlerden oluşmamalı. Bu noktada dediğiniz olur umarım. Yeni proje önyargılı yaklaşan insanları da çekebilir gibi bir umudum var. Ama cinlere geri döneceğim. İnsanların zihninde bu kavramlar oturana kadar filmini çekmeye devam edeceğim. Çok fazla yanlış bilinen şey var çünkü.Korkuyu farklı türlerle sentezlemeyi düşünmez misiniz peki? İstihbarat örgütleri de cinleri kullanıyor mesela… Bundan farklı bir macera çıkmaz mı?Çıkmaz olur mu? Mesela ben bir filmin çekiminden önce gözlemci olarak bir medyuma gittim ve o kadar ünlü bir politikacı içeriye girdi ki cinleri medyumu filan unutup bu adamın burada ne işi var diye düşünmeye başladım. Sonradan medyuma tanıttım kendimi. Kendisine gelenlerin çoğunun inanmayan gibi görünen ‘sol kesim’ olduğunu söyledi. Yani ilerleyen dönemlerde bunlardan da bahsedebilir, bir politik-korku çekebilirim. Ama şimdilik oturtulması gereken noktalarla ilgiliyim.Kırılması gereken önyargılar da var galiba…Son film ‘Dabbe: Cin Çarpması’yla ilgili geçen perşembe çok satan bir gazetenin yazarı film çıkmadan oturup filmi izlemiş gibi eleştiri yazısı yazmış. Filmi topa tutmuş. Basın gösteriminin film yetişmediği için son anda iptal edildiğinden haberi yok belli ki… Entelektüel kesimde bile böyle kötü niyetler, önyargılar var. ‘El-Cin’ için de bir televizyon kanalına konuk olduğumda bana ‘Cin kelimesini kullanmayacaksınız.’ dediler. RTÜK’ten ceza geliyormuş. Böyle bir ülkede korku filmi yapmaya çalışıyorum. Bu Kur’an’da bir sure ismi dedim. Böyle bir yasak olabilir mi?Hasan Karacadağ’ı ne korkutur peki?Cinlerden korkup korkmadığımı merak ediyorsanız korkmuyorum. Ama büyüden çok korkarım. Özellikle simya büyüsünden.‘Başına bir şey gelse sebebini kimse merak etmez’ diyorlar sizin için. Sürekli cinlerle uğraşmak paranoyaya sebep olmuyor mu?Tam tersine… Nedir ne değildir bildiğin için kendini güvende hissediyorsun. Bilen, bilmeyenden daha fazla koruma altında. İki dua ederim geçer diye düşünmemek lazım.
↧