Quantcast
Channel: ZAMAN-PAZAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Boşnak katliamının filmcesi

$
0
0
Savaş filmlerinde, savaşı tüm çıplaklığı ile görmek zorunda mıyız? Yoksa beyazperdede aslolan, insanın karmaşık yanlarının anlatımı mıdır? Bir de bütçe meselesi var ki, en güçlü senaryoları dahi ezip geçebiliyor… Boşnak katliamı sonrasında savaşı konu edinen birçok yerli ve yabancı film çekildi. Çoğu belgesel tadında amatör filmler olmalarına karşın sanatın göz ardı edilmediği nitelikli yapımlar da vardı aralarında. Bunların yanı sıra çekimleri amatör seviyede olsa bile konusundaki hassasiyetten ötürü ödül alan bir film de oldu. 2010 yapımı ‘Yokmuşum Gibi/As If I Am Not There’ bu filmlerden biri. Film tekniği açısından geçerli not alamamış olsa da, tecavüz bebeğini doğurmak zorunda kalan genç bir Boşnak kadınının öyküsünü anlatıyor olması sebebiyle ses getirdi Yokmuşum Gibi. 30. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde Avrupa Konseyi ödülünü almış olan film, kurgusu ve tekniği açısından kendi türündeki birçok filme göre vasat denilebilecek durumda.Yokmuşum Gibi, beyazperdeye taşıdığı mesaj açısından önemli olmasına rağmen yapımda öne çıkan bazı ayrıntılar tenkide açık. Samira’nın kamptan kurtulabilmek için kamp lideri Sırp askerle görüşmeye başlaması ve komutanın kendisine âşık olarak ona yardımcı olması, savaş mağduru kadınların trajedisini romantikleştiren bir algı oluşturuyor. Birçok kadın bu kamplarda hayatını kaybedip ağır travmalar yaşarken Samira’nınki gibi bir öykünün beyazperdede yer alması düşündürücü sayılabilir.Benzer sebeplerle tenkit alan bir diğer yapım ise Angelina Jolie’nin yönetmenliğini yaptığı ‘Kan ve Aşk / In the Land of Blood and Honey’. Savaştan önce tanıştığı Sırp askeriyle tekrar kamplarda karşılaşan Ajla’nın öyküsünü konu ediniyor. Savaşın korkunç yüzü ile bir aşk hikâyesinin paralel ilerlediği film, Boşnak tecavüz mağdurları tarafından çokça eleştirildi. Her ne kadar savaşın kirli yüzü olabildiğince aksettirilmiş olsa da Ajla ile Sırp askeri Daniel arasındaki ilişki filmde verilen mesajı başkalaştırıyor. Daniel, öncelikle kamplarda Ajla’ya sahip çıkar ve kaçmasına yardımcı olur, daha sonra ise onu himayesi altına alır. Müslüman bir kadınla birlikte olduğu için askerleri ve komutan olan babası, Daniel üzerinde baskı uygular. Film boyunca izleyiciyi meşgul eden tek bir soru vardır; Ajla’nın Daniel’e sadık kalıp kalmayacağı.Film tekniği açısından üstün başarı göstermeyen Kan ve Aşk, Hollywood ahalisi ve Hollywood’un uzanabildiği coğrafyalara Bosna gerçekliğini hatırlatması açısından önemli, fakat Jolie’nin film için tercih ettiği ‘çerçeve aşk hikâyesi’ vasat bir Hollywood filmine eşdeğer denilebilir.Elbette ki Bosna katliamı ile ilgili film çekmek sanatsal kaygıları geri planda bırakarak sadece cephenin fotoğrafını veren filmler yapmak anlamına gelmiyor. Boşnak oyuncu Mirjana Karanovic’in yer aldığı Altın Ayı ödüllü “Grbavica: Esma’nın Sırrı / Grbavica: Esmas Geheimnis” filmi bunlardan birisi. Tecavüz kampında bir bebek dünyaya getiren Esma, çocuğuna, babasının Sırplarla savaşırken şehit olduğunu söyler. Ne var ki bu sırrın gerçek yüzü, kızı Sara’nın katıldığı bir okul gezisinde ortaya çıkacaktır. Hem Esma’nın hem de Sara’nın bu gerçeklikle olan savaşını konu eden film, Karanovic’in güçlü oyunculuğuyla birlikte seyirciyi yormayan eşsiz bir drama. Grbavica, Kan ve Aşk ile Yokmuşum Gibi filmlerinde olduğu gibi tecavüzü ekrana taşımadan; tecavüzün ve işkencenin orada olduğunu güçlü metafor ve çekim teknikleriyle hissettirebilen bir yapıt.Yine Mirjana Karanovic’in başrollerinde oynadığı 2006 yapımı ‘Hanımefendi / Das Fräulein’, savaştan sonra darmadağın olmuş Yugoslavya halklarının ve kadınlarının Almanya’da kesişen öyküsünü konu ediniyor. Filmde savaştan, cepheden ve kamplardan herhangi bir iz yok fakat savaş sonrası Zürih’te hayatını anlamlandırmaya çalışan üç kadının mücadelesi var. Aralarında en genç olan Boşnak asıllı Ana, kanser hastası fakat tüm bunlara rağmen hayat dolu ve orta yaşta olan Sırp Ruza ile Hırvat Mila’ya yaşamayı öğretiyor. Kan ve gözyaşına tanık olmadığımız film boyunca savaşın, kadınların ruhları üzerinde açtığı yaraları görüyoruz. Adeta hayattan gerçek bir kesit sunan film hem çekim tekniğiyle hem de kurgusuyla film eleştirmenlerini ve izleyiciyi tatmin ediyor. s.okcu@zaman.com.tr

Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Yildiz yükseltme


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue