İnsanın en tuhaf davranışlarından biri, kendisine zarar veren şeyi yapmaktaki ısrarıdır ve her türden uyuşturucu madde kullanımı da bunun başında gelir.Türkiye'de alkol ve madde bağımlılığı konusunda saygın psikiyatristlerden olan değerli dostum Prof. İlhan Yargıç ile uzun bir söyleşi yaptım ve şu sorunun cevabını aradım: İnsan nasıl oluyor da kendine zarar verdiğini bildiği halde alkol ve madde kullanımını sürdürebiliyor? Bu sorunun cevabını hep önemsedim, çünkü bu cevap bir açıdan insanı tanımaya götürüyor bizi.Muhtemelen çok sık duyduğun bir soruyla başlasam: Madde kullanımının sebepleri nelerdir?Bir maddeyi ilk denemek, zaman zaman kullanmak ve kullanmayı sıklaştırıp vazgeçemez hale gelmek farklı evrelerdir ve hepsinin nedenleri ayrıdır. Sebepler ve kolaylaştırıcı faktörler genellikle birbirine karıştırılır. Örneğin kötü bir çocukluk geçirmek uyuşturucu kullanmanın sebebi değildir, sadece uyuşturucu kullanma riskini artıran bir faktördür.Nedenler ile kolaylaştırıcı faktörleri ayırmak hangi açıdan önemli?Risk faktörlerini “sebep” zannetmek determinist bir bakış açısıdır ve çaresizlik duygusuna neden olur. Belli sebepler hep aynı sonucu doğurmaz, çünkü her zaman sonucu etkileyen pek çok faktör vardır. Bu nedenle sebeplerden söz etmek yerine kolaylaştırıcı faktörlerden söz etmek daha doğrudur.Ben yine de sebep istiyorum senden.Aslında bağımlılığın tek sebebi, maddeyi kullanmaktır. Bunun dışında kalanların hepsi kolaylaştırıcı faktördür. Bir maddeyi kullanmazsanız bağımlı olmazsınız. Ama kullanmaya devam ederseniz ve belli kolaylaştırıcı faktörlere de sahipseniz bağımlı olursunuz.Örneğin verem hastalığının sebebi tüberküloz mikrobudur. Ama bu mikrobu her alanda verem hastalığı gelişmez. Vücut direnci, beslenme durumu, hijyen koşulları vb çeşitli faktörler, sonucu belirlemede etkilidir. Bağımlılık hastalığının tek sebebi de alkol ve maddelerdir. İlk denemeden başlasak, ne dersin?İlk deneme hemen her zaman meraktan kaynaklanır. Pozitif bir şeyler hissetme beklentisiyle yapılır. Hiç kimse herhangi bir maddeyi bağımlı olmak için denemez. İleriyi çok fazla düşünmeden dürtüsel olarak bunu yapar. Bunu yaparken “bana bir şey olmaz” diye düşünür. Kişi, kendisi farkında olmasa da şöyle bir varsayım içindedir: Şimdiye kadar bunu kullanıp bağımlı olanlar benden daha düşük zekaya, akla, bilgiye, iradeye vs sahipti ve ben onların hepsinden üstünüm. Oysa ki bu varsayımın doğru olmadığı ortadadır.Maddeye ulaşabilir olmak da önemlidir. Eğer bir uyuşturucu o sosyal çevrede kullanılıyorsa, o çevrede yetişen kişi için bu maddenin kullanılması makul ve mümkün gözükür. Örneğin ilkokula giden bir çocuğun kendi okulunda sigara içen çocukların olması kendisinin de sigara içebileceği düşüncesini uyandırır. Bir şeyi mümkün telakki etmek onu yapmaya giden ön adımdır. Maddenin ilk denenmesi…İlk deneme genellikle gençlikte gerçekleşir. Doğumundan itibaren anne ve babaya bağımlı olan çocuk, ergenlikte özerkleşmeye çalışır, arkadaşlarına bağlanır ve onların baskısına açık hale gelir. Çok önemi bir nokta, gençlikte risklerin daha kolay alınmasıdır. Çevreyi etkileme ve kendini ispatlama çabasının yanında hormonal değişiklikler de bunda etkilidir. Gelecek ve gelecekte olabilecek riskler çok uzak görülür.Her genç kendine zarar verici maddeyi denemiyor amaİlk denemenin gerçekleşmesi ya da gerçekleşmemesi kişinin sahip olduğu değerlere, bu da yetmez, bu değerlere bağlılığının gücüne de bağlıdır. Özellikle bir çocuk ya da gençte, erişkinden farklı olarak, bu hususların kolayca erozyona uğrayabileceğini ya da değişebileceğini de unutmamak gerekir. Sosyal etkileşim ve baskı da bunu kolaylaştırır. Akranlarının sigara içtiği bir ortamda sigara içmediği için “süt çocuğu” diye dalga geçilmek, bir genç için ileride kanser olmaktan çok daha korkunçtur. Ellili yaşlar 15 yaşındaki bir genç için çok uzaktır. Gençler ve olgunlaşamayan erişkinler genellikle ileriden çok o anı önemserler.Madde kullanımını kolaylaştırıcı başka nelerden bahsedebiliriz?Aile ile ilişkili bazı olumsuzluklar gencin madde kullanmasını kolaylaştırır. Ebeveyn desteğinin az olması, ebeveynin alkol ya da madde kullanımı, gencin alkol kullanımına izin veren fazla toleranslı bir tutum içinde olmaları, ebeveyn çocuk ilişkisinin kalitesi, tutarsız disiplin (anne ve babadan birinin yasakladığına diğerinin izin vermesi) ya da ebeveynin çocuğun aktivitelerine ilgisizliği, başarının ödüllendirilmeyişi, suçluluk duygusu uyandırmanın eğitim metodu olarak kullanılması, çevrenin gerçekçi olmayan beklentileri (çok başarı beklenmesi ve bu nedenle mevcut başarının takdir edilmeyişi gibi), çocuğun okuldan sonra kendine bakması gibi faktörler bunlardandır.Yaşam stresleri, madde kullanan arkadaş grupları içinde olmak, okul döneminde çalışmak zorunda kalmak, göç yaşamak, cinsel ya da fiziksel taciz yaşamak da madde kullanmayı kolaylaştıran sosyal faktörlerdendir. Kaybedecek fazla bir şeyi olmadığını hisseden bir insan daha kolay madde kullanabilir. Bu nedenle okulda başarısız olmak, işsizlik, düşük sosyoekonomik düzey gibi faktörler de önemlidir.Çeşitli kişilik özellikleri de madde kullanmayı kolaylaştırıyor diyebilir miyiz?İçe dönük ya da çekingen kişiler kendilerini rahat ifade edebilmek için kullanabilirler. Fazla dışa dönük ve kolay risk alan, hayatta her şeyi bir kere deneme felsefesiyle yaşayan kişiler de buna yatkındır. Kendine hakim olmakta zorluk çeken, stresle baş etmede zorlanan, başkalarının fikirlerine fazla değer veren, agresif yapıda, heyecanlı, dürtüsel ya da kötümser kişilik yapıları da risk oluşturur. Sosyal değerlere yabancı ve asi kişiler de buna yatkındır.Peki, ilk kullanımdan sonraki süreç nasıl işliyor?İlk kullanım gerçekleştiğinde iki ihtimal vardır. Ya kişi o maddenin etkisini beğenmez ya da çok hoşuna gider. Bunu belirleyen en önemli faktör kişinin bünyesi yani biyolojik faktörlerdir. Kişi beğenmemişse genellikle tekrar kullanmaz. Bazen sosyal etki ya da kişinin beklentileri sonucu tekrar deneme olabilir. Ancak etki olumsuzsa kullanma davranışı bir süre sonra söner. Risk faktörlerine sahip kişiler farklı maddeleri deneyebilir ve bunlardan biri ya da birkaçı o kişide pozitif etkiler uyandırabilir.Pozitif etki derken sanırım maddeden keyif almayı kastediyorsun?Evet, doğru. Denediği maddeden keyif alan kişi doğal olarak bu keyfi tekrar yaşamak ister. Bağımlılık yapıcı bütün maddeler aynı zamanda keyif vericidir.Madde bağımlılığı demek bir bakıma keyif, haz bağımlılığı demek desek, sanırım yanlış bir şey söylemiş olmayızBaşlangıç itibarıyla bu tamamen doğru. Kişi, keyif aldığı için kullanma arzusu duyar ve isteyerek yaptığı için de bunu kendi tercihi olarak görür. Ama aynı hazzı almak için bir süre sonra miktarı ve sıklığı artırır. Bu kişiler hazzın ya da argo tabiriyle kafanın peşinde koşar hale gelirler. Zaten baştan itibaren hazzın peşinde koşmaya eğilimli kişiler daha kolay bağımlı olurlar. Keyif verici maddelerin beyni etkileme biçimleri nasıl oluyor peki?Bu maddeler, biyolojik olarak beyindeki ödül sisteminde aktivite artışına neden olurlar. Ödül sistemi, orta beyin bölgesinde yer alan çeşitli merkezler arasında uzanan ve dopamin salgılayan sinir hücrelerinden oluşur. Bu sistem, hayatımızı ve neslimizi devam ettirmeye yarayan şeyleri yapmamız için dürtü ve motivasyon verir. Yemek, içmek ve cinsellik doğal ödüllerdir. Canlılar bu davranışları yaptıklarında doyum ve keyif alırlar. Bu nedenle de bu davranışları tekrarlamak için doğal bir istek hissederler. Bu davranışların içine keyif ve doyum şeklinde adeta küçük birer ücret konmuştur. Sevdiğimiz bir yemeğe duyduğumuz istek, açlık duygusundan farklı bir şeydir. Sevdiğimiz, lezzetiyle bize haz veren bir yiyeceği tok olsak da arzulayabilir ve yiyebiliriz.Aç olduğumuzda yemeğe duyduğumuz arzuyla tok olduğumuz halde sevdiğimiz bir yiyeceğe -ki buna bilişsel terapilerde yalancı iştah deniyor- duyduğumuz arzunun beyindeki karşılığında bir fark var mı?Evet bu iki şey beyinde farklı sistemlerle idare ediliyorlar. Birincisi yani gerçek fiziksel açlık mecburi bir durum, ikincisiyse yani arzulama yönetilebilir bir dürtü. Yani kişi hiç yemek yemeden yaşayamaz ama karnı tok olsa da yemeye karşı duyduğu arzuyu geri çevirebilir çünkü zararlı olduğunu bilir. İnsanla hayvan arasında bu beyin bölgesinin işleyişi arasında nasıl bir fark var?Yumuşakçalardan insanlara kadar bütün canlılarda var olan bu beyin bölgesi aynı zamanda hayvani duygu ve dürtülerimizi temsil eder. Haz prensibiyle çalışan bu beyin bölgesi, daha üst kısımda yer alan ve sadece insanda gelişmiş olan frontal korteks dediğimiz beyin bölgeleri tarafından baskılanır. Hayvanlar haz prensibiyle hareket ederken, insanlar sonuçlarını değerlendirerek bu dürtüleri doyuma ulaştırmayı geciktirebilir ve bunu uygun şekillerde yapabilirler. Bağımlılık yapabilen her madde, bu beyin bölgesini uyararak kendisini oraya kodlar ve bir bilgisayar virüsünün bilgisayarın programını değiştirmesi gibi bazı biyolojik değişikliklere neden olur. Bundan sonra kişi kendisine keyif veren maddeyi, yemek ya da cinsellik gibi arzulamaya başlar.Kişinin keyif veren maddeye duyduğu istek ve arzuyla yemek ve cinselliğe duyduğu istek ve arzu arasındaki en temel fark nedir diye sorsam?En büyük fark, keyif verici maddelere duyulan arzu ve isteğin doğuştan gelen doğal bir istek olmaması, bir ihtiyaçtan kaynaklanmamasıdır. Mesela, hiç sigara içmeyen bir insanda sigaraya karşı arzu olamaz, çünkü sigara içmek bir ihtiyaç değildir. Burada arzu ile özenmeyi karıştırmamak gerekir. Sigara tiryakisindeki sigara arzusu, en başta olmayan ama sigara içmenin sonucu bu ödül sisteminin suiistimal edilmesiyle ortaya çıkan bir duygudur.Dolayısıyla “Ben bağımlı değilim, canım istediği için içiyorum” söylemi manasızdır.Kesinlikle öyle. Zaten bağımlılık kişinin, kendisine zarar vereceğini bildiği bir şeye karşı istek duymasıdır. Bağımlılık yapan bütün maddeler beyinde yer alan ve maddi var oluşun devamı için gerekli bu temel mekanizmayı bozarak etki ederler. Doğal ödüllerden çok daha güçlü bir şekilde bu uyarıyı yaptıkları için çok daha güçlü bir dürtüye yol açarlar. Örneğin Ramazan'da oruç tutan bir kişi yiyeceklere karşı bir arzu duymaktan katbekat daha fazla sigara içmeyi arzulayabilir. Diğer maddelerin yaptığı etki buna kıyas edilebilir.Bu güçlü uyarı, alt beyinden davranışın gerçekleşmesi yönünde bir bombardımana neden olur ve aklı ve muhakemeyi temsil eden üst beyin bunun karşısında yetersiz kalır. Üstelik bu maddeler yine biyolojik yollarla üst beyin işlevlerini de zayıflatırlar. Artık o kişide muhakeme, tercih, sonuçları tartma gibi melekeler bozulur. Bu nedenledir ki bir sigara tiryakisi “Ölümüm bundan olsun, keyif aldığım bir tek bu var.” diyebilmektedir.Bağımlılık yapan bu maddeler beyni o kadar güçlü uyarırlar ki bir süre sonra kişi onlar olmadan başka şeylerden keyif alamaz olur. Örneğin sigara tiryakisi kahvenin yanında mutlaka sigara içmek de ister.Keyif etkisi ilelebet devam etmez elbetteEvet, etmez çünkü beyin uyum gösterme özelliğine sahiptir. Devreye giren birtakım biyolojik mekanizmalar sonucu maddelerin neden olduğu etki bir süre sonra azalır yani etkiye tolerans gelişir ve kişi aynı keyfi alabilmek için miktarı gittikçe artırmak zorunda kalır. Yine bu mekanizmaların etkisiyle maddenin kullanılmadığı zamanlarda kişi kendisini keyifsiz hissetmeye başlar, buna da biz yoksunluk diyoruz.Yoksunluğu biraz daha detaylandırabilir misin?Yoksunluk iki şekilde olur. Birisi fiziksel yoksunluktur. Beyin sapında yer alan ve maddenin kullanımıyla baskılanan bazı merkezlerin, madde bırakıldığı zaman aşırı aktiviteye geçmeleriyle olur, buna rebound etki denir. Fiziksel yoksunluk belirtileri çok uzun sürmez. Kullanılan maddeye göre değişmekle birlikte birkaç günden bir iki haftaya kadar değişen bir sürede azalarak geçerler. Örneğin fiziksel yoksunluğu en şiddetli olan eroin bağımlılığında kişiler eroini bıraktıktan sonra şiddetli ağrılar yaşarlar ama bu durum 3-4 günde önemli ölçüde azalarak ortadan kalkar. Alkol bağımlıları da, şiddetine göre değişmekle birlikte genellikle en geç bir hafta içinde yoksunluk belirtilerinden kurtulurlar. Her madde fiziksel yoksunluğa neden olamayabilir.Diğeri ise uzamış yoksunluk ya da psikolojik yoksunluk diye adlandırabileceğimiz negatif ruhsal durumdur ki en az altı ay ile bir yıl devam eder. Kişi kendini keyifsiz, sinirli hisseder. Bu ikinci yoksunluk şekline bütün maddeler neden olur ve yeniden maddeye başlamanın en önemli nedeni de budur. Böylece kişi artık kendisini normal hissedebilmek için kullanır hale gelmiştir. Örneğin bir sigara tiryakisi günde 20 tane sigara içiyorsa bunun 4-5 tanesi keyif alma dürtüsüyle, geri kalanı ise konsantrasyon bozukluğu, baş ağrısı, sıkıntı vb. nikotin yoksunluğunu çekmemek için içmektedir.Bu çok ilginç değil mi? Kişinin artık keyif almayı bir kenara bırakıp; aslında bağımlısı olduğu maddenin olumsuz etkilerinden kurtulmak için maddeyi kullanmaya devam etmesi sanırım birçok madde kullananın pek de farkında olmadığı bir durum.Aslında bu duruma geldiklerinde bunu fark etmemek mümkün değildir ve çok acı verici bir durumdur. Asıl problem kişilerin hiçbir zaman bu hale gelmeyeceklerini zannetmeleridir. Bağımlılık yapıcı maddeler birlikte yapıldıkları şeylerle birlikte şartlanmaya neden olurlar. O madde ile eşleşen her unsur da bağımlılığın bir parçası haline gelir. Örneğin bazı sigara tiryakileri aslında bağımlı olmadıklarını, sadece dudak ya da el tiryakisi olduklarını iddia ederler. Oysa nikotinin etkisi olmadan böyle bir şey mümkün değildir.İlhan Yargıç ve Mustafa UlusoyDuygularını maddeyle kontrole alışırMadde kullanımı başka nelere sebep olur?Madde kullanan kişi zamanla bunu duygularını kontrol etme aracı haline getirir. Örneğin kişi üzüldüğü zaman alkol aldığı gibi sevindiği zaman bu sevinci daha iyi yaşayabilmek için de alkole ihtiyaç duyabilir.“Alkol almadan eğlenilmez” gibi düşünenler gibi mi?Evet, bu şekilde bir düşünce tarzı bu etki ile ortaya çıkan son derece çarpık düşüncelerdir. Duygularını o maddeyle kontrol etmeye alışan kişi zamanla artık o madde olmadan duygularını kontrol edemez hale gelir. Çünkü duyguları kontrol etmeye yarayan benlik (ego) sistemi kullanılmaya kullanılmaya zayıflar. Tıpkı alçıya alınan ya da kullanılmayan bir uzuvdaki kasların zayıflaması gibi bir süreç yaşanır. Bacak alçıdan çıktığında kişi yürümekte ne kadar zorluk çekerse, bazı kişiler de akşamları birkaç kadeh alkol almadan günün stresini atmayı beceremez hale gelirler. Şartlanmalar sonucu negatif (stres, öfke vs) ve pozitif (sevinç, heyecan vs) bütün duygular ve o madde ile eşleşen nesne ya da durumlar madde isteğini tetikler hale gelir. İşin en kötü yönü ise kişinin bütün bunları kendi doğal isteği ve seçimi zannetmesidir.Peki, kişileri maddeyi bırakmaya zorlayan ne gibi durumlar var?Çok güçlü bir olumsuz sonuç yaşandığında kişinin karar mekanizması değişebilir. Örneğin sigara tiryakisi bir kişi sigaranın sağlığa zararlarını bilir ancak sigara içtiğinde o anda alacağı rahatlama (negatif halin kalkması) ya da keyif (pozitif bir halin oluşması) sigara içmeye bağlı ileride başına gelebilecek olumsuzluklardan ya da içmemenin getireceği olumlu sonuçlardan daha baskın gelir. Sigara isteğini veren hayvani beyin o ana göre karar verir. Bu beyin bölgesi üzerinde etki yapması gereken üst beyin ise bu madde karşısında devre dışı kalmıştır.Olumsuz sonuçla karşılaşıldığında yani risk hakikat olduğunda kişinin karar verme mekanizması değişebilir. Akciğer hastası olma ihtimaline rağmen sigara içen bir kişi akciğer hastası olduktan sonra kararı daha kolay değişebilir. Ailesinin dağılma riskine rağmen alkol kullanan bir kişi yalnız kaldığında alkolü bırakmaya karar verebilir. Ancak olumsuz durum savuşturulduğunda yine ilkel beyin ve dürtüler baskın hale gelebilir. Bu nedenle bağımlı bir kişinin bırakma motivasyonunun sürekli olabilmesi için onu etkileyen olumsuz sonucun hemen giderilmemesi gerekir. Örneğin bir kadın alkol alışkanlığı nedeniyle terk ettiği eşine, sırf içmeme sözü verdiği için geri dönmemelidir. Geri dönmeden önce onun tedavi olmasını ve en az 6 ay ya da bir yıl ayık kalmasını şart koşmalı ve ancak bu şart gerçekleştikten sonra geri dönmelidir. Uyuşturucu kullanan bir gence uyuşturucuyu bırakma sözü karşılığı araba almak onun kullanımını pekiştirir. Çünkü o genç normal bir kişi olsa ailesi ekonomik nedenlerle araba alamayacak idiyse, bu şekilde uyuşturucu kullanması ödüllendirilmiş olmaktadır. O genç daha büyük ödüller alabilmek için tekrar kullanmaya şartlanmaktadır. Yapılması gereken o kişinin en az bir yıl temiz kaldığı takdirde kendisine araba alınacağının söylemesi ve böyle de yapılmasıdır. Bu durumda araba madde kullanmanın değil temiz kalmanın bir sonucu olacak ve şartlanma da buna göre gerçekleşecektir. Madde kullanımı durursa beyindeki etkileri de tümüyle ortadan kalkar mı?Kullanım durdurulursa beyindeki bu etkiler yavaş yavaş düzelir ancak hiçbir zaman tamamen normale dönmez. Beyindeki bu etkileri ve madde kullanma arzusunu bir ateşe benzetecek olursak, her madde kullanımı ateşe benzin dökmek gibi bu ateşi kuvvetlendirmektedir. Eğer ateşe benzin dökmeyi bırakırsak ateş yavaş yavaş söner. Ancak bu, hiçbir zaman tamamen sönmeyen ve sadece küllenen bir ateştir. Uzun bir zaman geçtikten sonra bile tek kullanımla dahi o ateşi yeniden canlandırıp bir anda eski haline getirebilirsiniz. Dolayısıyla bağımlı bir kişinin “nefsini köreltmek için” ara sıra kullanması söz konusu olamaz. Çünkü böyle bir davranış nefsini köreltmez, daha da azgınlaştırır.
↧