Dağların arasında ilerleyen uzun ince tren yollarının yalnız adamları onlar. Bir zamanlar sevinçlere, hasretliklere tanık olan ara istasyonlar, artık sessiz. Ne geleni var ne de gideni...Son yıllarda ekonomik kaygılarla boşalan köyler, trenlerin ara istasyonlarını da yalnızlığın kollarına bırakmış. Bazılarının kapısına kilit vurulmuş, bazılarında sadece bir memur var. Sinyalizasyon sistemlerinin gelişmesiyle insanların yerini teknolojik aletler almış. Daha önce yüzlerce yolcuya bilet kesen gişeler kepenklerini indirmiş. Yalnız duraklarda çalışan hareket memurları, artık özleyenleri değil, trenleri buluşturuyor.Yalnızlıktan bunalan istasyon memurları, trenlerin gelişlerini iple çekiyor. Her şey tren saatine göre ayarlanıyor. Duran trenlerden makinistler iniyor. Belki bir çift laf edilir diye çaylar demleniyor, lakin sohbetin tadına varamadan hareket saati gelip çatıyor. Sohbet gibi çaylar da yarım kalıyor. Yolcu yolunda gerek... İyi temennilerle makinistler uğurlanıyor. Sonrası yine yalnızlık. İstasyonlarda onları terk etmeyen sadık yoldaşları da var elbette. Kediler, köpekler memurların can yoldaşı olmuş. Gün içinde şehirden gelen trenlerden nevale istenince onlarınki ayrı oluyor. İstasyon memurları, gözü gibi bakıyor can yoldaşlarına. Kolay değil, kalabalıkların arasında yalnızlık onlarınki. Her gün gelip geçen yüzlerce yolcunun arasında bir başınalar. Kâğıt kaleme sarılıp, dertlerini kâğıda anlatanlar da var. Çoğu kendine göre bir uğraş buluyor nöbet bitene kadar.
↧