Quantcast
Channel: ZAMAN-PAZAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Bir zamanlar Gezi Parkı

$
0
0
Şehrin büyüme ve gelişimine bağlı olarak spor alanlarının konumu ve şekli değişime uğruyor. İstanbul neredeyse yüz yıldır sürekli göç alan, son 20 yılda göçün etkileriyle devasa bir alana yayılan büyük bir metropole dönüştü.Merkezden uzaklaştıkça merkezin ekonomik değeri sürekli yükseliyor, kentleşmenin altyapı yatırımlarının geçmişte planlı bir şekilde yapılamaması merkezde kalan spor alanlarına giriş çıkışı ve süreli ikameti gün geçtikçe zorluyor. Önce Şeref Stadı sonra Ali Sami Yen Stadı tarih oldu. Yerlerine önce İnönü, sonra TT Arena inşa edildi. Kulüpler ile idare arasında arazilerin tahsisi ve kullanımı ve yer değiştirmesi nedeniyle sürekli ihtilaflar yaşandı. Yaşanmaya devam ediyor ve edecek. Çünkü futbol kulüpleri tüm konjonktürlerden bağımsız olarak taraftar üreten ve bağlılığı zamandan bağımsız sivil toplum örgütleridir. Zamanın kendini yenileme hızı yükseldikçe yani hayat ivmelendikçe bağlılık ve sahip olma güdüsü güçleniyor.Ülkenin 10 gündür üzerinde tartışıp uzlaşamadığı Gezi Parkı üzerinde futbolumuzun ilk futbol sahasının olduğunu biliyorsunuzdur. Başbakan ilk konuşmasında kısaca konuya değinmişti. Kendisi de eski bir futbolcu olduğu için sahanın sporcu için taşıdığı değeri iyi bildiğine eminim. Bu konudaki kişisel duygusunu haliyle bilmemekle birlikte 1800’lerin sonunda Topçu Kışlası olan bu alanın sonradan nasıl futbol sahasına dönüştüğünü ve ülke futbolunu nasıl etkilediğini kısaca sizlerle paylaşmak istedim.Mondros Antlaşması’nın ardından Topçu Kışlası düşman eline geçer, adı da Makmahon olur. İstanbul’daki Ruslar, avluda at yarışları, deve güreşleri düzenlenmeye başlar.Futbolun ülkedeki ilk adımlarına denk gelen 20’li yıllarda azınlıkların ve Türklerin kurdukları futbol kulüpleri, şehirde epey bir dikkat toplamaya başlamıştır. Bu takımların aralarında oynadıkları maçlar seyirci çeker, saha etrafında kalabalıklar birikmeye başlar.Bu arada dünyanın her yerinde futbol izlemek için insanlar para veriyor, bilet alıyorlardı. Spor Alemi Mecmuası sahibi Sait Bey, bu ilginin paraya dönüştürülebileceği fikriyle ortaya atılır.Topçu Kışlası’nın yıkıntıları arasında kalan zemindeki toprak, kürekle atılıp üstüne kömür tozu serpilir ve ıslatıldıktan sonra zemin bir güzel dövülür. Sait Bey büyük masraf yapmış, oldukça büyük bir borcun altına girmiştir. Ancak kulüplerden destek bulamaması sonrası Taksim Stadı boş kalır. Bork adındaki, Malta asıllı işletmeci, Sait Çelebi’den işletmeyi devralıp işletmeye koyulur.Bork Efendi, devrine göre renk değiştiren ve tüccar ruhlu biridir. Belki düşmanlık yapmaz ama işgal kuvvetlerinin isteklerini yerine getirmeyi görev bilir. Mesela sahaya kendi elleriyle işgalci bayrağı çekmekten çekinmez. Bork’un işletmeye başlamasıyla 1922’den itibaren sahanın boş kaldığı da görülmez.İstanbul’un tek futbol sahasıAzınlık takımları arasında oynanan kupa maçları İstanbul halkının ilgisini çekmişti. Saha zemini ise hayal edilir gibi değildi... Bu sırada toprak, üstüne basıla basıla betonlaşmıştı. Arada bir tenekelerle kömür getirilip tozu taşınıyor, zemin her maçla birlikte biraz daha sertleşiyordu. Maç sırasında yere düşen futbolcuların her yanı yara bere içinde kalıyordu. Ancak tek futbol sahasıydı, futbolcular ve seyirciler Taksim Stadı’na akın ediyordu.İşgalin bitimiyle, Bork Efendi’yi korku alır, alelacele İstanbul’u terk eder ve giderken sahayı Sait Çelebi’ye bırakır. Ancak bu defa stadın bir yatırımcısı vardır. Futbol meraklısı Menazırzade’lerden Abdülaziz Bey...Manifaturacı Abdülaziz Bey, Sait Çelebi’nin aksine ticareti iyi biliyordu. Kulüpleri ve seyirciyi çekebilmek için ortaya çeşitli hediyeler koyar ve Taksim Stadı artık dolup dolup boşalmaktadır.1923 sonbaharında, dönemin futbol federasyonu, lig maçlarının Taksim Stadı’nda yapılmasına karar verir. Üç yıl sonra stat el değiştirir, Ahmet Şerafettin, Yusuf Ziya Öniş ve Zeki Rıza Sporel’e kiralanır. Hemen her yıl Taksim Stadı’na yeni tahta tribünler ilave edilir ve geçen yıllar içerisinde Taksim Stadı’nın kapasitesi sürekli artırılır.Ancak 1932 yılının başında, ihtiyacı karşılayamaz hale gelir. Betondan daha sert zemini ile futbolcuların işi oldukça zorlaşır. Maçların tarih ve saatlerine artık yağmur ve kar karar vermektedir. Çünkü her sağanak yağış sonrası zemin balçık haline geldiğinden pek çok maç ertelenmek zorunda kalır.Gazetelerin haftada 1 veya 2 kere spora tam sayfa ayırmaya başladığı günlerde Avrupa’dan spor ve özellikle de futbol haberleri fotoğraflarıyla birlikte sayfalarda geniş yer bulmaktadır... 20-25 bin kişilik, o güne göre modern statlarda oynanan Avrupa futbolu haberleri yanında Taksim Stadı’nın en fazla 8 bin kişilik oturma kapasitesi, futbol seyircileri için yetersizdir artık.İngiltere’de, Fransa’da kulüpler 18-19 bin biletli seyirciye oynamaktadır, gazetelerde Avrupa takımlarının maç hasılatları ballandırıla ballandırıla anlatılmaktadır. Oysa Taksim Stadı’nın kapısı dahi yoktur. Dört tarafı açıktır. Maçlar biletlidir ama insanlar bilet almak yerine her yandan ücret vermeden girip maç seyretmektedir. Haliyle stat her maçta zarar yazıyor, kulüpler hasılat kaybediyordu.Gerek spor medyası gerekse spor kulüpleri ve izleyicilerin, İstanbul’a yeni statlar yapılması, Taksim Stadı’nın yetersizliği konusundaki ağır baskısı sonrası dönemin İstanbul Belediyesi yer aramaya başlar.Öyle bir İstanbul hayal edin ki, 1932’de, Mecidiyeköy’ün İstanbul il sınırına dahil edilmesi için Belediye Meclisi toplantısında, bazı üyeler “bu kadar uzak bir beldeyi şehre dahil etmenin akılcı olmadığı” fikrini savunarak karşı çıkarlar.Aynı “uzaklık” Kadıköy için de geçerlidir. Kadıköy’de Kuşdili bölgesindeki saha “çok uzak” olduğu gerekçesiyle kullanılmıyordu. Yeni bir stat yapılması için işaret edilen Edirnekapı’daki arazi için “insanlar bir maç seyretmek için bu kadar uzak mesafeyi kat etmezler” düşüncesiyle geri çevrilir. Yenibahçe’deki (bugün Vatan Caddesi’nin bulunduğu bölgede) bir arazinin stadyum haline getirilmesi konuşulmaya başlanır ancak şehre uzaklığı nedeniyle oluşan eleştiriler sonrası vazgeçilir.1932’de, İsmet İnönü, devletin sportif faaliyetler için ayırdığı bütçeden 5 bin TL’yi Fenerbahçe kulübüne, kullandıkları sahanın stadyum haline getirilmesi için verir. Kısa sürede çalışmalar tamamlanır ve İstanbul’un ilk modern stadı olarak inşa edilir.Fenerbahçe Stadı’nın açılışı, Galatasaray ile Fenerbahçe kulüplerinin sporcuları arasında yapılan müsabakalarla, iki kulüp tarafından birlikte yapılır. Dönemin Olimpiyat Dergisi’nin yaptırdığı, açılışa özel kupa için iki takım arasında oynanan futbol maçını 6 bin biletli seyirci izler. Bu bir rekordur ve İstanbul artık bir futbol şehridir.Türk futbolunun doğduğu yer1939’un 9 Eylül’ünde, bir cumartesi akşamı, saat 21.00’de, Fenerbahçe ile Beyoğluspor, Taksim Stadı’nda karşı karşıya gelir. Silahlı Kuvvetler’den alınan projektörler, kışlanın saçaklarına yerleştirilerek aydınlatılan sahada, Türk futbol tarihinin ilk gece maçı oynanır.Bu olay, Taksim Stadı’nın Türk futboluna kattığı son “ilk” olacaktı. 1940’ta, Beşiktaş’taki Dolmabahçe Sarayı’nın has ahırlarının bulunduğu arazinin futbol stadı haline getirilmesi için çalışmaların başlaması ile birlikte Taksim Stadı’nın yıkılmasına karar verilir.Taksim Stadı, çok kısa sürede Türk spor tarihine imza atmayı başardı. Türk futbolunun doğduğu ve ilk adımlarını attığı yerdi. Ancak zamanı geldiğinde emekli oldu. Özetle eski Topçu Kışlası’nda nice topçular yetişti! Aynı alanda şimdi başka bir tarih yazılıyor.İyi pazarlar

Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue