Quantcast
Channel: ZAMAN-PAZAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Bazı arkadaşlar derin devlet bitti sanıyor

$
0
0
Gazeteci-yazar Şamil Tayyar, AK Parti'den milletvekili seçildikten sonra kitap çalışmalarına ara vermedi. Bugün Timaş Yayınları'ndan çıkan son kitabı ‘Beşinci Darbe’ okurla buluşacak.Kitapta derin devletin 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat'ın ardından hasretini çektiği beşinci darbe için nasıl bir strateji belirlendiği ele alınıyor. Biz de Şamil Tayyar'la meclis bahçesinde yeni kitabını, kritik seçimlerin yapılacağı 2014 yılında yaşanması muhtemel olayları ve AK Parti ile derin-devlet ilişkilerini konuştuk.Derin devletin Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasî yasağını kaldırarak AK Parti'yi bölmek istediğini söylüyorsunuz?Doğru. Önce AK Parti'nin kuruluşunu engellemeye çalıştılar ama mümkün olmadı. Bu kez Recep Tayyip Erdoğan'ın siyaseten önünü kesmeye çalıştılar ve bunu kısmen başardılar. 2002'de Abdullah Gül başbakan oldu. Bu süreçte Gül ile Erdoğan arasında doğabilecek bir siyasi çatışmanın AK Parti'yi böleceğini varsayıyorlardı ama bu mümkün olmadı. Derin devlet istemeseydi Tayyip Bey'in siyaset yasağını asla kaldırmazlardı. Ve CHP Parlamento’da destek vermezdi, ki CHP destek vermese geçmiyordu. Ona rağmen Meclis'ten geçse de Anayasa Mahkemesi'nde iptal edilirdi. Buradan anlıyoruz ki derin devlet konsept değişikliğine gitti. Fakat bu hesap da tutmadı.Derin odaklarla girilen mücadelede 50 kadar derin hücrenin tespit edildiğinden bahsediyorsunuz?Şu anda yargı önüne çıkarılan sanıkların derin yapının yüzde biri bile olduğunu düşünmüyorum. Ergenekon, derin devletin günümüzdeki adıdır. Silivri'de yargı önüne çıkarılan sanıklar burada tarif etmeye çalıştığımız derin devlet bağlamında bir davanın gerçek görüntüsü değildir. Bunlar ağırlıklı olarak derin devletin sivil ayağıdır. İçinde üç-beş askerin olması kimseyi yanıltmasın.Peki 50 hücre ne oldu?Önemli kısmının tespit edilemediğini, yargı önüne çıkarılamadığını düşünüyorum. Derin devletin hâlâ yargı ayağı, ekonomi ayağı duruyor mesela. Bu hücrelerin önemli kısmı operasyonlar sayesinde pasifize olmuş, manevra kabiliyetini yitirmiştir ama yok olmamıştır. Bunların bir kısmı uyuyan yılan şeklinde beklemektedir.AK Parti'nin karşı karşıya olduğu bir riskten söz ediyorsunuz. Nedir o risk?2010 referandumu AK Parti'nin gerçek iktidarının başladığı dönemdir. Fakat şöyle bir riskle karşı karşıya kaldı: Acaba AK Parti, 2002'de yola çıkarken kendisine düşman olarak belirlediği statükoyla, derin devletle mücadelesinin sona erdiğini mi düşünüyor? Bu soruya verilecek cevap çok önemli. Bir süredir AK Parti'de kendi arkadaşlarımız da derin devlete karşı yürütülen mücadelenin sonuçlandığını, artık devletin gerçek manada milletin eline geçtiğini sanmaya başladı. Bu bir yanılsamadır. Biz böyle düşünür ve devlete ait tüm kurumların yanlışını üstlenirsek siyaseten ağır bir yükün altına girmiş oluruz.Kapatma davası sürecini tersine çeviren bir olaydan bahsediyorsunuz kitabınızda.İddia ederek söylüyorum; AK Parti üzerindeki Ergenekon baskısı, 1 Temmuz 2008'de Şener Eruygur ve Hurşit Tolon'un da gözaltına alındığı operasyonla kalkmıştır. Eğer Ergenekon operasyonları, Tolon ve Eruygur'u da içine alacak şekilde genişletilmeseydi bugün AK Parti kapatılmış olurdu. Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Sayın Abdullah Gül de bugün işbaşında olmazdı. Bu operasyonlar sayesinde AK Parti, derin devletle girdiği mücadelede biraz daha yüksek perdeden konuşabilmeye başlamıştır.Uludere'nin üzerine neden gidilemedi?Uludere'de yapılması gerekeni yapamadık. İyi bir sınav veremedik. Bir süredir şöyle bir şey görüyorum; 2010'dan itibaren hem bizim açımızdan hem derin devlet açısından hadiseler farklı gelişmeye başladı. Derin devlet konsept değişikliğine gitti, AK Parti ile çatışmaktan vazgeçti çünkü bu yolla deviremeyeceklerini anladılar. AK Parti direndikçe de millet destek verdi. Bu mücadeleden hep AK Parti kazançlı çıktı. Bunu gören derin yapı, 2010'dan itibaren AK Parti'yi kendine kalkan yaparak, şemsiyesi altına sığınarak kendi varlığını koruma ve uygun bir zamanda sahneye çıkma stratejisine döndü. Şu an bu strateji uygulanıyor. Bizim açımızdan ise durum farklı. Bazı arkadaşlarımız 2010'dan itibaren mücadelenin sonlandığını, devletin gerçek anlamda milletin eline geçtiğini, yeni dönemde bir yerde helalleşerek yola devam etmenin geçerli olduğunu savundu.Bu helalleşme, sözünü ettiğiniz 50 hücreyi de kapsıyor mu?Bunun hücrelerle ilgisi yok. Artık biz bürokrasinin önemli yerlerine atamalar yaptık. Fikri olarak bize yakın olduğunu düşündüğümüz bu atamalarla aslında devletin sahibi olarak da kendimizi görmeye başladık. Bu tarihi bir yanılgıdır. Artık devletin sahibi olarak kendimizi görüyoruz ve kurumlara ait yanlışı da üstleniyoruz. Bir dönem CHP kendini devletin sahibi gördüğü için devletin tüm kurumlarının yanlışını üstleniyordu. Biz Genelkurmay'la kavga ediyorduk CHP sahipleniyordu. Yargıyla kavga ediyorduk, yargıyı sahipleniyordu. Emniyetle kavga ediyorduk emniyete sahip çıkıyordu. Şimdi aynı yanılgıya biz düşüyoruz ve devlete ait tüm kurumların yanlışını üstleniyoruz. ‘Benim Genelkurmay Başkanım’, ‘Benim Yargıtay Başkanım’, ‘Benim Emniyet Genel Müdürüm’ demeye başladık. ‘Benim’ yok.Makas değişikliği denebilir mi buna?Biz 2010'dan bu yana sivil siyaseti boşaltmaya başladık. Bu bizi daha devletçi bir çizgiye savuruyor. Bu çok tehlikeli bir yolculuk. Bunu bilerek ve görerek bizim ciddi bir özeleştiriye ihtiyacımız var. CHP özü itibarıyla AK Parti'nin sivil siyaset alanını boşaltmaya başladığını gördü. Burayı doldurmak istiyor. Fakat CHP'nin bagajı dolu, sabıkalı, eli kanlı bir siyasi parti ve topluma güven veremiyor. O nedenle AK Parti'nin boşaltmaya başladığı bu alana yerleşme ihtimali yok. Onun için bizim bu savrulmamız başka bir parti lehine siyasi başarıya dönüşmüyor. Bu dönüşümün olmayışı da bizim özeleştiriye olan ihtiyacımızın güçlü bir şekilde ortaya çıkmasına izin vermiyor. Ama yarın ne olacağı belli olmaz.AK Parti güçlü muhalefet olmadığı için özeleştiri ihtiyacı duymuyor mu diyorsunuz?Demokrasi çift kanatlı kuş gibidir. Şu anda tek kanatlı. Zayıf bir muhalefet ister istemez iktidar partilerini daha nobran hale getirebilir. Çünkü iktidarın hoyratlığını denetleyebilecek denetim mekanizmaları yok. Güçlü bir CHP, güçlü bir muhalefet bizim kendimizi sorgulamamızı da sağlardı. Bu bizi ve dolayısıyla Türk demokrasisini daha çok güçlendirirdi. Muhalefet güçlenirse iktidara istikamet vermesi açısından önemlidir diye düşünüyorum. Bugün biz, rakibimizin zayıf olması ve düşmanımızı da kaybetmemiz nedeniyle olayları iyi analiz etmekte, kurgulamakta zorlanıyoruz diye düşünüyorum. Biz bu özeleştiriyi yapmazsak siyasi bedeli ağır olur. Buna ne AK Parti'ye gönül verenlerin ne de bu ülkeyi sevenlerin izin vermemesi gerekir. Bu memlekette 10 yılı aşkın sürede devrim niteliğinde işler yaptık. Bunların devam etmesi ve 2023 vizyonunun hayata geçirilmesi gerekir. Bu kitabı yazmamın bir nedeni de uyarı ateşi olsun istiyorum.2010 sonrası süreçte başka ne sıkıntılar görüyorsunuz?2010 sonrası iktidar açısından değerlendirilmesi gereken noktalar var ama şu ana kadar derin devletle mücadelede yer almış bazı sivil toplum kuruluşları, yargı ve emniyetteki bazı odakların da gelinen noktada sahip oldukları gücü hoyratça kullandıklarını görüyoruz. Buranın da yeniden imarına ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. MİT operasyonu bunlardan birisidir. Şimdi biz olup bitenleri iyi analiz edemezsek bu savrulma bizi farklı yerlere götürebilir. Son süreçte olup bitenlerden herkesin kendi payına düşeni alması gerekiyor. Ergenekon davasında da Balyoz'da da maksadı aşan bazı gözaltıların olduğunu görüyoruz. Bu mücadelede yer alanlar da bu kutsal mücadeleye kendi özel hesaplarını karıştırmamalıdır. Bir savcı bir anda her şeyi altüst edebiliyor. Bir emniyet görevlisi her şeyi dağıtabiliyor. Bu memleket bunları geçmişte de yaşadı ve bundan ciddi zarar gördü. 2010'dan sonraki süreçte herkes şapkasını önüne koyup nerede hata yaptığını sorgulamalıdır. Hem bizim açımızdan hem bize destek veren unsurlar bakımından. MİT içindeki derin odaklar tasfiye edilebildi mi?Şunu belirteyim. MİT operasyonu yanlıştır ve siyaset alanına müdahaledir. Ama önemli bir boyutu da var. MİT operasyonunun yanlışlığı üzerinden müsteşarı sahiplenirken dolaylı olarak MİT içindeki yanlış adamlara da sahip çıkılmak zorunda kalındı. MİT içindeki tüm unsurlar da bir kurumsal refleksle kenetlendiler. Bu kenetlenme doğru ile yanlışın da kenetlenmesine neden oldu. MİT içindeki yanlış adamları ayıklama ve temizleme imkanını ortadan kaldırdı. Biz bunu yapamadık. MİT içerisinde Hakan Fidan'ın altını oyan veya yukarıya yanlış bilgiler aktararak siyasi iradeyi etkilemeye çalışan ekipler var. Bunların tasfiye edilmesi lazım. MİT içinde böyle bir sıkıntı var. Bizim hiçbir komplekse kapılmadan yetkisini yanlış kullanan MİT olsun, emniyet olsun ya da bir başka kurum olsun her yerde gerekli operasyonu yapmamız lazım. Bu arada Ergenekon sürecinde, Balyoz davasında gerçekten ciddi katkı sunmuş, gece gündüz uyumamış, her şeyinden fedakarlık yapmış çalışan kadroları da korumak gerekir. Hak edeni sahipleneceksin; yanlış yapanı tasfiye edeceksin. Kim yaparsa yapsın.2014 müesses nizam açısından bir varoluş-yok oluş mücadelesi‘Beşinci Darbe’ nedir?Kritik bir evrede olduğumuzu söylüyoruz. 2010 referandumu ile sivil irade kısmi bir mevzi kazandı ama bu tamamlanmış bir süreç değil. Şimdi yeni bir döneme giriyoruz. Bir tarafta 2023 hedeflerini açıklamış bir sivil irade var. Öte tarafta 2010'dan itibaren nadasa yatmış derin devletin dirilme projesi var. Bu yeni ve büyük hesaplaşmanın önümüzdeki bir yılda yaşanacağını düşünüyoruz. 2014'te ilk defa halk cumhurbaşkanını seçecek. Bu çok önemli bir adım. Müesses nizam cumhurbaşkanı seçimlerine etki etme gücünü yitirmiş olacak. Tek söz sahibi halk olacak. Onun için derin yapı var gücüyle mücadele edecek. Diğer taraftan yeni durum hükümet sistemine de etki edecek. Başkanlık modeline doğru bir evrilme olacak. 2014 seçimleri müesses nizam açısından bir varoluş-yok oluş mücadelesi demek. Yaşanacak bu büyük mücadelede beşinci darbeyi sivil otorite mi yapacak, derin yapı mı birlikte göreceğiz.Neleri beraberinde getirecek bu kritik yıl?Birçok uluslararası güç odağının ve derin devletin menfaatinin örtüştüğü bir döneme giriyoruz. Tıpkı Reyhanlı benzeri kitlesel ölümlerin yaşanabileceği eylemler olabilir. Başbakan'a, Genelkurmay Başkanı'na, muhalefet liderlerine, önemli bazı kanaat önderlerine yönelik suikast planları tertiplenebilir. Bu kaotik planlar gerçekleşirse Türkiye 50 yıl daha geriye gider.Devlet içinde hâlâ derin odaklar varlık gösterebiliyor mu?Tabii ki. O kadrolara bizim arzu ettiğimiz isimlerin getirilmesi kimseyi yanıltmasın. Bu güç öyle bir şey ki Abdüllatif Şener örneğinde olduğu gibi, beraber yola çıktığınız arkadaşlarınız bile korku ikliminde başka yöne evrilebilir. Nitekim kendi dönemimizde atanmış birçok bürokratın derin devlete hizmet ettiğini ve ikili oynayanların olduğunu düşünüyorum. Onun için herkesin dikkatli olması gereken bir dönemde olduğumuz kanaatindeyim.Yerel seçimlerden sonra daha gergin günler mi göreceğiz?Süreç şu an başladı. 2014 yerel seçimlerinden sonra ivme kazandırılabilir. Allah korusun AK Parti'nin oylarında yüzde onluk bir azalma olsa; bunu iktidarın zayıflaması gibi gösterip cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyasını aleyhe çevirebilirler. Onun için en ateşli yangın dönemi olarak martla ağustos arasını görüyorum.2014 yolunda gördüğünüz riskleri bertaraf etmek için iktidar olarak neler yapıyorsunuz?Bu yeni dönemde sorgulayıcı olmamız gerekir. Son birkaç yıldır bürokrasinin giderek artan bir etkinliğinin olduğunu gözlemliyorum. Bu bizim devletin sahibi olarak kendimizi görme refleksimizin doğal bir sonucu gibi geliyor bana. Bürokrasinin artan etkinliği siyasi mekanizmanın reflekslerini köreltiyor. Bu da tuzaklar kurulduğunda doğru konumlanmamızı zorlaştırıyor. Aksi olsa Uludere'de daha farklı bir tavır sergileyebiliriz. Yeni dönemde bu riskleri bertaraf edecek mekanizmalar oluşturmamız gerekiyor. Siyaset mekanizmasını bürokrasi üzerinde giderek artan bir etkinliğe kavuşturmamız lazım. Maalesef son birkaç yılda siyaset kurumunun bürokrasi karşısında biraz etkisizleştiğini görüyorum.

Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue