CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke ile özel hayatını, siyasî; yaşamını ve gelecek hedeflerini Ankara'da Genel Merkez'deki odasında konuştuk. Tabii ki Türkiye'nin sıkıntılarını ve çözüm önerilerini de…
1 Kasım genel seçimlerinde İzmir'den milletvekili oldunuz. Şimdi ise CHP'nin ekonomiden sorumlu genel başkan yardımcılığını ve parti sözcülüğünü yürütüyorsunuz. Kısa zaman içerisinde gıpta edilecek bir başarı yakaladınız. Bunu neye borçlusunuz?
Türkiye ekonomisinin belli sınırlara dayandığı, kalkınmasının önünde ciddi engeller ortaya çıktığı, dolayısıyla da profesyonel birikimimi siyasete taşımama çok müsait bir dönemde aktif siyasetle tanıştım. Ekonominin yavaşladığı, hukuk düzeninin zedelendiği döneme denk geldi. Annemden kendime sakladığım en büyük miras, ‘Kendin gibi ol' ve ‘Hepimiz farklıyız ve hepimiz eşitiz' felsefelerini siyasette yapıyor olmam da ekonomi konuşulan bir zeminde birleşince sizin başarı olarak adlandırdığınız durum ortaya çıkıyor.
Son iki genel seçimde CHP'nin ekonomik vaatleri çok konuşuldu. Lakin, oy olarak bir geri dönüş söz konusu değil.
Oy davranışlarının takım tutar gibi yapıldığı bir ülkede, hızlı bir değişim beklemek gerçekçi değil. Ancak, ‘geleceğin siyaseti' dediğimiz bir sürece de girdik. Önemli olan bunun devam etmesi ve Türkiye'nin sıkışıklıktan çıkması.
AK Parti'nin tek başına iktidar olmasına karşın piyasalarda bir çekingenlik var. Bir ekonomist olarak geleceğe dönük neler söylemek istersiniz?
Çekingenlik o kadar doğal ki. Yeni bir kalkınma hamlesine ihtiyacı var Türkiye'nin. Bütün bunların olabilmesi için her şeyden önce hukuk devleti olması gerekiyor. Mülkiyet hakkının gasp edilmediği, oyun kurallarının piyasa oyuncularına eşit şekilde uygulandığı hukuk devleti anlayışı gerekiyor. Bunları zedelemiş bir yönetimin iktidarda daha güçlenmesi, bir değişim olamayacağı endişesini beraberinde taşıyor. Yani AKP'nin ekonomik modeli çöküyor. Bunun en temel göstergesi ahbap-çavuş ilişkisidir. Daha iyi yaptığınız için değil, kim olduğunuza göre iş alabildiğiniz bir Türkiye ekonomisi inşa edildi.
Bu ne kadar daha devam edebilir peki?
Ne kadar uzun devam ederse geri dönüşü o kadar zor ve maliyetli olur. Mesele kalkınma hamlesini demokrasi hukuk ve özgürlükler üzerine inşa etme cesaretini gösterecek bir iktidarının olmaması. İktidarın, o cesareti gösterememesinin sebebi ise devamlılığın hukuk devletinin olmaması üzerine inşa edilmiş olması. Adalet sarayları yapan, adalet saraylarına özlü sözleri yazmayı hukuk zanneden bir iktidarın pençesindeyiz.
Türkiye'nin ilk ve tek kadın başbakanı Tansu Çiller'e benzetildiğiniz söyleniyor. Bu sizde nasıl bir duygu oluşturuyor?
Siyaseten hiç benzemiyorum. Ekonomik anlayışlarımız da benzemiyor. Fiziksel olarak benzetilmemiz üzerinden bu soru sorulduğu zaman da beni rahatsız ediyor.
Peki, Tansu Çiller'e ait olan bu unvana ortak olma gibi bir hedefiniz var mı acaba?
Gelecekle ilgili ortak olmak istediğim tek şey Türkiye hayali. Asla kendimin oturacağı koltuklarla ilgili hayal kurmuyorum. Kurduğum hayal çocuklarıma huzurlu, farklılıkları birlikte yaşayabilen bir Türkiye teslim etmek.
“Başkanlık sistemi tartışması ihtiyacı olmayan gündemi suni gündem ile tıkamaya da kimsenin hakkı yoktur. Buna engel olmak noktasında elimizden gelen her şeyi yapacağız.” dediniz, bir basın açıklamanızda. Türkiye'de başkanlık sistemi neden bu kadar konuşuluyor?
Türkiye'de rejim sorunu yok. Parlamenter sistemin güçlendirilmesi ihtiyacı var. Siyasi sistemler ülkelerin kültürleriyle ve tarihleriyle şekillenir. Bir kişinin isteğiyle şekillenmez. Türkiye'nin tarihi de parlamenter sistemin inşası üzerinden kurulmuş. Gündemimiz anayasa ve başkanlık değil, özgürlükçü demokrasi inşası olmalıdır. Bunun yapılabilmesi için de Türkiye'nin darbe hukukundan arındırılması gerekiyor. Şu an hiç kimse özgür değil. Kamudaki insanlar bizimle çekinerek konuşuyor. Anayasa'da basının özgür olduğu yazıyor. Ancak, özgür olmadığını da en iyi Silivri biliyor.
SOPA GÖSTERİRSENİZ SORU SORACAKLAR KORKAR
‘Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi'nin hazırladığı ve 1128 akademisyenin imza attığı metne ve sonrasında yaşananlara dair ne düşünüyorsunuz?
Metnin içi ne olursa olsun kabul edilemez. Fikir ve ifade özgürlüğü bilim üretiminin en temel faktörüdür. Sorulan sorunların iyi olup olmadığını teftiş etme iktidarın görevi değildir. Akademisyen sorar, sorduğu sorudan fikir edinir.
Akademisyenliğe devam etmiş olsaydınız, 1128 akademisyenin imza attığı metne imza atar mıydınız?
İmza atmazdım. Metnin kendisiyle hemfikir değilim. Lakin metnin fikir özgürlüğü bağlamında savunucusuyum. İmza atmış meslektaşlarımın kendi fikirlerini ifade edebilme özgürlüğü, benim özgürlüğüm anlamına geliyor. Dolayısıyla, onlarla beraber omuz omuza dururdum.
Siz nasıl bir metin yazardınız?
Türkiye'nin şu anda ihtiyacı olan bütün barış çağrılarını bir araya getirirdim. Fikirsel olarak daha genişletilebilecek alanlar vardı. Zira iktidara açık sorular sorma yükümlülüğümüz de var: ‘Ne oldu da kentlere silahlar yığıldı?', ‘Nasıl göz yumdunuz bütün bunlara?' Esasında haklı sorular bunlar. Bu soruları farklı kelimelerle soran üniversite öğretim üyelerine hemen sopa gösterirseniz başka soru soracaklar da korkar.
Kardeşim Aylin ile eğlenceli bir ailede büyüdüm
Biraz da hayat hikâyenizden bahsedelim. Ankara, Amerika, İzmir ve tekrar Ankara şeklinde devam eden ilginç bir öykünüz var.
Şanslıyım. Her coğrafya insanın hayatına farklı şeyler katıyor. Babam Hataylı. Mesela Hatay, bu farklılıkları içinde yaşatabilen kıymetli coğrafyalardan biri. Her coğrafyayı yenilik, farklılık ve beni zenginleştiren fırsat olarak değerlendirdim.
Nasıl bir ailede büyüdünüz?
Kardeşim Aylin ile eğlenceli bir ailede büyüdüm. Annem ve babam işlerini çok ciddiye alan ve içselleştiren bireylerdi. Bütün o ciddiyetin içerisinde de hayatın dolu dolu yaşanması gerektiğine inanan bir anne ve babanın evinde yetiştim.
Eşim olmasaydı bunların hiçbirini yapamazdım
Kaç yıllık evlisiniz?
13 yıllık. Eşim, inşaat mühendisi. Aynı zamanda müthiş bir siyasetçi destekçisi (Gülüyor). O olmasa bunların hiçbirini yapamazdım.
Evde ekonomiyi kim yönetiyor?
Her şeyi beraber yönetiyoruz.
Çocuklarınız, siyasetçi olmanızdan memnun mu acaba?
Ben öncesinde de yoğun çalışan biriydim. Yaptığı işi fazla sahiplenen bir karakterim. Bu açıdan çocuklarım için büyük bir değişim olmadı. Küçük oğlum Aksel'den (5) ara ara şikayetler alıyorum. Büyük oğlum Can'ın (11) ise yaptığım işten heyecan duyduğunu görüyorum.
Bilmediğimiz bir yanınız var mı?
Kendime vakit ayırmayı, kitap okumayı ve flüt çalmayı çok severim. Çok dışa dönük gözükmekle birlikte ara ara kendimle kalmayı severim.
Yemeklerle aranız nasıl?
Keyifle yemek yaparım. Eşim olaya dahil olmayı sever ama yapan odur desem yalan olur.
Favorileriniz nelerdir?
Her şeyi severim. Zeytinyağlıları yapması da yemesi de çok güzel olur. Eti de severim. Ama tatlı ve tuzlu arasında ayırt ederim. Tatlı değil tuzlu meraklısıyımdır.
Sporla aranız nasıl?
Olması gerekenden az.