Bolu Abant geçen hafta çok sesli, sivil ve entelektüel bir yelpazeyi misafir etti, 1998 yılından beri olduğu gibi. Abant Platformu'nun Genel Sekreteri İbrahim Anlı ile Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tarafından ‘Demokrasinin Türkiye Sorunu' başlığıyla bu yıl 34'üncüsü düzenlenen toplantıyı değerlendirdik.
Böylesine zor bir iklimde birbirinden çok farklı görüşten insanı toplamak zor olmuyor mu?
Salonda hatırı sayılır bir çeşitlilik vardı. Elbette bunda 28 Şubat gibi sancılı bir dönemde Abant Platformu'nu bir araya getirmeyi başaran ve her biri bambaşka kimlik ve dünya görüşlerinden gelen aydınların payı çok büyük. Ergun Özbudun, Nuray Mert, Ali Bulaç, Murat Belge, Reha Çamuroğlu, Baskın Oran gibi farklı kesimlerden aydınların oluşturduğu 20 kişilik bir heyet bir toplantı çağrısı yaptı. Abant ismi etrafında inşa edilen bu güven işimizi kolaylaştırıyor. Tabii bir de toplantıların özgürlükçü havası var. Davet edilen kişi biliyor ki orada rezervler, bagajlar, ‘ama'lar en azından bir süreliğine bir kenara bırakılacak ve insanlar onu dinleyecek.
Davet ettiğiniz kişilerden nasıl tepkiler aldınız? Önceki yıllarda gelmeyen ancak bu sene katılanlar oldu mu?
Evet oldu. “Türkiye'nin demokrasi sorunu” değil “Demokrasinin Türkiye sorunu” dedik başlığımıza. Toplantının çağrıcı heyeti ülkenin içinden geçtiği demokrasi darboğazını biraz da kara mizah yaparak böyle ifade etmeyi uygun buldu. Toplantının adını söyler söylemez önce bir gülüp sonra tereddüt etmeden gelmeyi kabul eden katılımcılar oldu. Katılım açısından son yılların en renkli toplantılarından biri olduğunu söyleyebilirim.
Yapılan toplantı karşılık buldu mu peki, tepkiler ne yöndeydi?
Çok olumlu tepkiler aldık. Oturumlar sürerken bir sonraki toplantı için konu, yer ve tarih önerileri gelmeye başladı. Telefonla arayıp gelecek adına ümidinin güçlendiğini söyleyen, “Bir nefes aldık!” diyenler oldu. Bugünün Türkiye'sinde bambaşka fikirlerden gelen 70'ten fazla aydın bir hafta sonu boyunca ülkenin en can yakıcı sorunlarını medenice konuştu ve toplantıda öne çıkan değerlendirmeleri kamuoyuyla paylaştı. Toplumun yüzde 76'sının uzak siyasi görüşlerden insanlarla komşu bile olmak istemediği bir ortamda bu çaba ümit verici değil mi? Bunun insanları çok rahatlattığına şüphe yok.
Eleştiri yok mu peki?
Özellikle toplantıda HDP çizgisinin çok öne çıktığı, milliyetçi seslerin az olduğu yönünde eleştirilere muhatap olduk. Doğru olmakla birlikte bunun bizden kaynaklanmadığını belirtmek istiyorum. Genel bir eğilim olarak, entelektüel yönü parti kimliğinin gerisinde olmayan siyasetçiler her zaman toplantılara çağrılmıştır. Bu toplantı için de muhalefete davet gitti fakat HDP dışında milletvekili katılımı olmadı. Elbette ki takdirleridir ve buna saygı duyarız. Şunu unutmamak gerekir ki Abant'ın harcında merhum Durmuş Hocaoğlu gibi milliyetçi aydınların büyük emeği var. Bu konuda daha hassas olacağız.
Abant'ın kriterleri var akreditasyon yok
Abant Toplantısı'na davet edilen isimleri neye göre belirliyorsunuz? Kriterleriniz neler?
Tabii ki belli sayıda katılımcıyla sınırlı tutmak durumundasınız. Bu nedenle tartışılacak olan konuda uzmanlık sahibi olan ve içinden geldiği kesimin duygu ve düşüncelerini müzakerelere en berrak biçimde yansıtabilecek isimlere ulaşmaya çalışıyoruz. Özetle, kriterlerimiz var ama akreditasyon uygulamıyoruz. Örnek olarak dershane tartışmalarının en hararetli günlerinde, 2014 Şubat'ında, “Türkiye'nin Eğitimle Sınavı” başlıklı Abant toplantısına dershanelerin kapatılması üzerinde çalışan ve bunu savunan isimler dâhil tüm paydaşları davet ettiğimizi hatırlatmam yeterli olur sanırım.