İsviçre'nin karla kaplı kasabası Davos'ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'nun bu yılki gündemlerinden biri de Türkiye'deki Göbeklitepe'ydi.
Gün yüzüne çıktığında bölge hakkında kısmen bilgi sahibi olsak da yoğun gündem Göbeklitepe'yi unutturmuştu. Biz de Davos ile tekrar konuşulan bölgeyi yerinde incelemek için Şanlıurfa'ya gittik. Dünyanın en zengin kültürel mirasından biri olan Göbeklitepe'nin bir yanında Suriye'de yaşanan çatışmalar, diğer yanında ise terörün oluşturduğu karanlık bir atmosfer var.
Şanlıurfa şehir merkezinden yaklaşık 15 kilometre kuzeydoğuya doğru yol alıyoruz. Yol boyunca herhangi bir tesis bulunmuyor. Bir süre sonra bitki örtüsü yok diyebileceğimiz taşlık bir dağ sırasını karşımızda buluyoruz. Kuş uçmaz kervan geçmez bir yer burası. 11 bin 500 yıl öncesinden izler taşıyan dünyanın en eski bölgesi Göbeklitepe'nin bulunduğu coğrafyada sert kayalarla karşılaşıyoruz. Biraz kasvetli havası olsa da kazıların ilk başladığı yıllara nazaran hayli mesafe alındığını söyleyebiliriz. Kazı alanının üstü yağışlara karşı kapatılmış. Varlığı 1963'de keşfedilen ama önemi 1980-90'lı yıllarda anlaşılan kazı alanının çevresinde bir tur attıktan sonra çatılı ana alana giriyoruz. Sanki bir sanat galerisindeyiz.
Göbeklitepe'den bahsederken kazı başkanı Prof. Klaus Schmidt'i anmadan olmaz. Eserlerin gün yüzüne çıkmasında 2014'te hayatını kaybeden arkeolog Schmidt'in ciddi katkısı var. Bölge hakkında eserler kaleme alıp bilim dünyasına burayı tanıtmıştı.
Kazı 80 yıl daha devam edecek
Tapınak olduğu belirtilen gezdiğimiz alana geri dönelim. Alanın ortasında hayvan motiflerinin olduğu büyük heykellerden oluşan dairesel bir yer var. Taşların boyları beş metreye ulaşıyor. Kedigiller, sürüngenler, tilki, turna, ördek ve özellikle domuz gibi hayvan kabartmalarının yer aldığı alanda figürler sanki taşlaşmış bir görüntü sergiliyor.
Göbeklitepe'deki tapınakta ölülerin açık havaya bırakılarak yırtıcı hayvanlara yem edildiği tahmin ediliyor. Buna güneşe gömme inancı da deniliyor. Etrafta hiçbir mezarın bulunamaması da bu tezi doğruluyor. Alanda 24 tane tapınak tespit edilmiş. Kazının 80 yıl daha devam edeceği tahmin ediliyor. Bölgedeki bazı bulgular ve heykeller Şanlıurfa'daki büyük müzede sergileniyor.
Göbeklitepe'yi gezdik gördük ancak Şanlıurfa'da işler dışarıdan göründüğü gibi değil. Suriye'ye komşu olan şehir, dört yıldır sıkıntı yaşıyor. Özellikle de yoğun göç ve hiç bitmeyen çatışmalar şehrin kimyasını bozuyor. Bu gibi nedenlerden dolayı onlar için şu an tarihin, kültürün, sanatın ve dolayısıyla Göbeklitepe'nin çok da anlamı yok. Hem Urfalıların hem de bu coğrafyadaki halkın tarihlerinin keşfedilmesinden ziyade ilk önce barışın yaşanmasına ihtiyacı olduğu görülüyor.
Son yılların en büyük arkeolojik keşfi
Standford Üniversitesi başta olmak üzere birçok yabancı üniversite tarafından son yılların en büyük arkeolojik keşfi olarak gösterilen Göbeklitepe, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde yer alıyor. Türkiye'de ise bu tarihi taşın altına elini Doğuş Grubu koydu. Bölgenin Türkiye'de ve dünyada tanıtımını hızlandırmak amacıyla Doğuş Grubu ana sponsorluğunda ‘Göbeklitepe Tanıtım Projesi' oluşturuldu. Doğuş Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk, Göbeklitepe'yi tüm dünyaya daha da yakından tanıtmak amacıyla Davos'u seçtiklerini belirtiyor.