‘Güldür Güldür' ekibinin üç oyuncusu ‘Dedemin Fişi' ile beyazperdede seyirciyle buluşuyor. Yeşilçam sıcaklığında bir film yaptıklarını söyleyen oyuncular, ülkede bu kadar şey yaşanıyorken komedinin ihtiyaca dönüştüğü görüşünde.
‘Dedemin Fişi'nin ‘Güldür Güldür'deki mizahtan farkı nedir?
Meltem Yılmazkaya: Her hafta bir skeç oynuyoruz, orada alanımız daha dar. Film senaryosuyla skeci karşılaştırmamız zaten mümkün değil. Skeçte oynadığım tipler dudağa çalınan bir parmak bal gibi, filmde o karakteri çıkarırken uzun bir süreç gerekiyor. 52 yaşında bir kadını oynadım, onun ne yiyip ne içtiğini uzun uzadıya düşündüm. Dolayısıyla daha derinlikli oldu.
Uğur Bilgin: Ekranda Güldür Güldür gibi komedi yapan ekipler sinema yaptıklarında o türü devam ettirdi. Bizim film dramatik bir akışı olan, tiplerin bulunduğu bir aile komedisi. Televizyondaki programla herhangi bağlantısı yok. Seyirci programdaki gibi skeçler görmeyecek.
Birbirinizi çok iyi tanıyor olmanızın ne tür avantajlarını görüyorsunuz?
U.B: Oyuncu sete gittiği zaman tanışma faslından sonra kendini açma süreci vardır, ne kadar profesyonel olursa olsun… Kameramanlarla ilişkin bile önemli, o tepki verince rahatlıyorsun. O anlamda çok yardımcı oldu. Oyuncu arkadaşlarını, set ekibini tanıyorsun. Kimse sana önyargılı yaklaşmıyor. Klasik olacak ama bunun gerçekten çok avantajını gördük. Bu bize nereden bakarsınız 10 gün kazandırdı.
M.Y: Filmin yönetmeni programda olduğu gibi Meltem (Bozoflu). Karşınızdakinin sizden ne istediğini biliyorsun, o da senin ne kadarını vereceğinin farkında.
Onur Buldu: Huzurlu olmadığın bir ortamda komedi yapmak mümkün değil. Bu durum dram için de geçerli. Oynamak çok zor. Herkes birbirini tanıdığı için huzurlu bir ortamımız vardı. Görüntü yönetmeni dâhil kadro çok gençti, uyum sorunu hiç yaşamadık.
Komedide oyuncu eğlenmeli ki seyirci eğlenebilsin gerçeği var. Ne kadar eğlendiniz?
O.B: Uğur benim Dokuz Eylül Üniversitesi'nden sınıf, ev arkadaşım. 15 yıldır yan yanayız. Meltem'le üç yıldır beraberiz. Set arkası elbette çok eğlenceli oluyor, dostane geçiyor.
U.B: Ne kadar profesyonel olursan ol, insansın. O gün kötü kalkmış olabilirsin. Eğer partnerin seni tanıyor, nazı geçiyorsa o destekçin olabiliyor. Bilmiyorum, dışarıda belki de öyle bir oyuncuyla karşılaşırsın ki sizi tolere etmez, ‘profesyonelsin, hazır gelseydin' der. Bu sebeple bizim durumumuz büyük avantaj.
Güldür Güldür'de hayli doğaçlama yapıyorsunuz. Filmde ne kadar imkân tanındı?
O.B:Çok. Yönetmen doğaçlama yok demedi. Komik olabiliyor, gözden kaçan bir şeyi içgüdüsel olarak tamamlayabiliyorsun. Hiç karışılmadı hatta teşvik edildi.
M.Y: Onun için avantajlıyız diyoruz. Her şeye açıktık.
Takıma sonradan dâhil olan kimler?
O.B: Ayşen Gruda, Özlem Tokaslan, Zeynep Kankonde… Onlar da çok mutluydu, kimsenin aşırı egosu, kaprisi yok. Herkes birbirini tamamladığı için zorluk çekilmedi. Konuştuğumuza göre öyle diyorlar, ne kadar doğru bilmiyorum.
U.B: Güldür Güldür'dekiler, ‘Dışarıdan biri geldi, onu içimize almayalım.' diyecek insanlar değil. Kızlar kısa sürede pasta, kek konuşmaya başladı.
M.Y: Programda da aramıza bu yıl katılan arkadaşlarımız var. Onlar da hemen adapte oldu. Kurulmuş bir düzenin içine girmek zor değil. Kimse kimseyi aşağı çekmek istemiyor.
Ekipte başrol yok ama herkes başrol. Yanılıyor muyum?
O.B: Bence de öyle.
U.B: Kısmen başrolümüz var aslında. Onur ile Alper'in (Kul) oynadığı karakterlerin üzerinden ilerliyor hikâye. İki kardeş daha fazla alan ve süre alıyor. Öyle bir gerçek var.
O.B: Evet, bizim biraz daha fazla sahnemiz var. Olayı bir akstan götürmek durumunda olduğumuz için… Onlar da çok etkin ama bizimki bir tık fazla. Yine de star komedi filmi değil.
Ekranda doğaçlama yapan grupların sinema macerasının beklentiyi karşıladığı söylenemez. BKM Mutfak'ın ‘Çok Filim Hareketler'i bunlardan biri…
O.B: Tahminim biraz hızlı ve hazırlıksız girdiler. O türü sinemada devam ettirmeye gerek var mı, onu tartışmak lazım. Skeç üzerine kuruluydu. Bunu zaten televizyonda yapıyorsun, sinema iddian varsa başı, sonu, ortası olan bir hikâye anlatmak daha mantıklı ve zevkli.
U.B: Dedemin Fişi'nde 15 kişiye oturulup senaryo yazıldı. Bu zor bir şey. Normalde senaryo yazılır, ona cast yapılıyor. Bizde elimizdeki kadroya göre senaryo kurgulandı. Şubat-martta yazar grubu çalışmaya başladı, temmuzda okumaya, ağustosta çekmeye başladık. Yedi aylık bir süreç. Umarım karşılığını alır.
O.B: Yazarlar hepimizi çok iyi tanıdığı için en iyi oynayacağımız rolleri kostüm gibi üzerimize dikti.
Senaryo önünüze geldiğinde bütün roller belli miydi? Yoksa…
M.Y: Belliydi. Bir anne varsa onu ben oynamalıydım ve oynadım. (Gülüyor)
O.B: Senaryo aşamasında çok paslaştık. Okuttular, ne düşündüğümüzü sordular. Ekleyip çıkarılacakları, ekstra özellikleri konuştuk.
Çekimler Bolu'da yapıldı. Kalabalık olunca çekim süresi uzamıştır…
O.B: Evet, normal bir film dört haftada biter. Bizimki beş buçuk-altı hafta sürdü. Kalabalıktık ve hava muhalefeti durumları oldu. Bir anda yağmur yağınca set duruyordu.
Seyirciye neler vaat ediyorsunuz?
O.B:Çok klasik bir şey ama eski Türk filmlerinin tadını alabilecekleri bir aile komedisi. Çoluk çocukla gidip izlenebilecek makul bir komedi.
M.Y: Az önce Ayşen (Gruda) ablayla konuştuk. “Yeşilçam filmlerini on kere aynı tadı alarak izleyebiliyorsun. Eskilerinden yapılmıyor, bu filmde onu gördüm.” dedi. Bu bence çok önemli bir şey.
U.B:Çekerken öyle hissettik, umarız izlerken de öyle olur. Güldür Güldür geldik.
Sürekli aynı tekliflerin gelmesi dezavantaj olur
Komedi yaptığınız için bundan sonra hep komedi teklifleri gelecek. Hazır mısınız?
Onur Buldu: Bunun için biraz erken. Çünkü mazisi çok olan oyuncular değiliz. Ancak benim tahminim de büyük oranda komedi teklifleri yönünde. Kendi adıma hedefim her anlamda iyi bir oyuncu olmak. Ona uygun tercihler yapacağız.
Meltem Yılmazkaya: Oynadığım rollerden dolayı geçen yıl bana gelen teklifler hep yaşımdan büyüktü ve komediydi. Burada 52 yaşında bir kadını oynuyorum, yarın genç bir kızı oynayıp dengeleyeceğim. Sürekli aynı şeylerin gelmesi dezavantaj. İlk oynadığım dizilerde evde kalmış kızı ve çaycıyı oynadım. Şimdi farklı.
Uğur Bilgin: Planlı yaşamadığım için kariyerimde planladığım bir şey yok. Bakalım bundan sonra ne denk gelecek, insanlar ne yakıştıracak. İşini iyi yap mantığıyla ilerliyoruz. İnşallah iyi işler yaparız getirisi de iyi olur.
Sokakta tanınırlığınız nasıl?
O.B: Tanıyorlar. Seyirciyi yansıtan tipler oynadığımız için çok sıcak davranıyorlar. Geçenlerde bir alışveriş merkezinde biri bana tekme attı, bir döndüm yaşlı bir amca. Ölçü arada kaçıyor.
M.Y: Evin kızı, oğluyuz. Ülkede bu kadar olay yaşanıyorken komedi ihtiyaç. Güldürebiliyorsak ne mutlu.
O.B: Her zaman mükemmel şeyler yapmıyoruz, farkındayız. Günü gününü tutmuyor ama insanların güzel tepkileri bizi kamçılıyor.