10 bin yıl önce insanlar, henüz şehrin bir adı bile yokken bizim sonradan Yenikapı dediğimiz yere geldi.
Çok sonra, Dor şehri Megara'dan bir kolonici olan kral Byzas, Byzantion'u burada kurdu. İsa'dan sonra 4. yüzyılda imparator Constantin taş binalarıyla bir şehir inşa etti. Ve 1453'te fetih...
İslâm dünyasının en önemli kentlerinden biri olan İstanbul, asırlarca yangınlar, depremler, değişimler gördü. 1912'de başlayan 10 yıllık savaşı da atlattıktan sonra, son yüz yıl içinde daha önce hiç yaşamadığı bir değişim ve dönüşüme uğradı.
Cemil Topuzlu, Lütfi Kırdar, Adnan Menderes, Fahreddin Kerim Gökay, Haşim İşcan ve Bedrettin Dalan... Yıkılan tarihî; eserler, güzelim camiler, hanlar... Yerlerine yapılan Sovyet esintili, dar pencereli ve tek kapılı ucube binalar... Her gelen yeni erk bir öncekinin belli bir noktaya getirdiği imar planını beğenmeyip kendisininkini başlattı. Cumhuriyet kurulduğunda 670 bin olan nüfus, bugün 20 milyona yaklaştı ve son 5 yıldır günde 801 kişi artarak kalabalıklaşmaya devam ediyor. Mega şehir son 10 yılda maruz kaldığı yapılaşmaya daha önce tarihinin hiçbir döneminde tanık olmadı.
İstanbul, konumu itibarıyle şehre denizden baktığımız bir kent. Hal böyle olunca en çok sahillere yapılan binalar göze batıyor. Şehir, kara parçasının içlerine doğru büyümeye devam ederken deniz sınırı, yapıların şekil değiştirmesiyle değişime uğruyor. Manzaranın güzelliği ve varlıklı insanın manzaraya nazır hanelerde yaşamak istemesi, sahil hattındaki binaları değerli kılıyor.
İstanbul'un Marmara sahilindeki Zeytinburnu, Bakırköy ve bunlarla aynı hat üzerinde bulunan ilçeleri de birkaç yıldır büyük bir dönüşüm içinde. Her yeni gün, heyula gibi gökyüzüne uzanan yeni bir bina, şehrin içindeki insanlarla deniz arasında set gibi kurulmaya devam ediliyor. Adeta şehir, binlerce yıllık tarihi surlarından sıyrılıp yeni surlara hapsoluyor. Halkın önüne, fikirleri ve huzurları düşünülmeden, sadece rant uğruna bir bariyer gibi dikilen yapılar, kent manzarasının insanı yönlendiren ve iç dünyasını zenginleştiren inceliklerini yok ediyor, özgürlük hissini ortadan kaldırıyor.
Sadece parası olana geniş pencerelerden izleme lüksünün vaat edildiği manzara, bu binaların arkalarındaki mahallelerde yaşayanlara artık çok uzak.