Real Madrid'de Rafael Benitez'den boşalan teknik direktörlük görevine Zinedine Zidane getirildi. Barcelona yıllardır altyapıdan gelen hocalarla yoluna devam ederken Real ısrarla en popüler teknik adamlarla çalışmıştı. Zidane aşısı ne kadar tutar bilinmez ama Las Galacticos ekibi, bu tercihiyle büyük bir sürpriz yaptı.
Yıllardır, ‘dünyanın en iyi teknik direktörleri' diye adlandırılan isimlere takımı emanet eden Real yönetimi, bu kez farklı bir tercihle gündemde. Dünya futbol tarihinin en iyi orta saha oyuncularından biri olarak gösterilen ve Real Madrid Kulübü'nün efsaneleri arasında yer alan Fransız teknik adam Zinedine Zidane, artık Eflatun Beyazlı takımın yeni patronu. Tarihe geçen bu hamle, ‘İnsanlık için küçük, Real Madrid için büyük bir adım' olarak özetlenebilir.
Büyük başarılarla dolu futbol kariyerini Almanya'da düzenlenen 2006 Dünya Kupası Şampiyonluğu ile noktalayan Zidane, Eflatun Beyazlıların 114 yıllık tarihindeki ilk Fransız teknik adam unvanını aldı. 2014 yılında Marsilya hocası Bielsa'dan, geçtiğimiz yıl da Münih'e giderek Pep Guardiola'dan kurs gören Zidane, Real Madrid'in teknik direktörü olarak yaptığı ilk toplantıda diğer teknik adamlarla kıyaslanmasına karşı çıktı: “Kendimi kimse ile karşılaştırmıyorum. Sadece elimden gelenin en iyisini yapacağım.”
Zizou'nun oyunculuğu ya da karakteri üzerinde tartışmaya gerek yok. ‘Peki, antrenörlüğü nasıl olacak?' sorusuna Barcelona örneği en güzel cevap. 2008 yılında Barcelona, altyapı takımının hocası aynı zamanda eski futbolcusu Pep Guardiola'yı, İbrahimovic, Henry, Iniesta, Messi gibi yıldızların başına getirildiği zaman da homurdanmalar işitilmiş, genç teknik adamın bilgi ve deneyiminin koca kulübe yetmeyeceği iddia edilmişti. Kuşkusuz Barcelona taraftarları o günlerde akıllarından dünyanın en ünlü teknik direktörlerini geçiriyorlardı. Fakat Barcelona Guardiola'nın görev yaptığı 4 yılda tarihinin en başarılı dönemini yaşadı.
Diğer bir konu ise gerçekleştirilen transferler. Barcelona'da bir zamanlar dünyanın parasını harcayarak ünlü ve pahalı futbolculardan kadrolar kurar, yine ünlü ve kariyer sahibi teknik adamları takımın başına getirir, ara sıra maya tutarsa başarılı olurdu. Ancak gelinen noktada Real Madrid ile bu şekilde baş edemeyeceklerini anlayan Katalanlar, 1988'de Johann Cruyff'u takımın başına getirerek uzun soluklu bir çalışma başlattı. Başta Latin Amerika ülkeleri olmak üzere dünyanın muhtelif ülkelerinden çocuk yaşta futbolcuları devşirerek ortaya bir altyapı efsanesi çıkardılar.
Zizou'nun teknik adamlığı nasıl olacak?
Buna karşılık, Real Madrid'in mevcut başkanı Florentino Perez'in mimarı olduğu Los Galacticos projesi ise pahalı ve popüler futbolcuların bir araya gelmesi ile oluşuyordu. Brezilyalı Ronaldo, David Beckham, Luis Figo, Roberto Carlos gibi yıldızlar buna en güzel örnek. Hatta Ronaldinho'yu çirkin olduğu için transfer etmedikleri bile söylenmişti. Çünkü Madrid ekibi için futboldaki başarı kadar pazarlama taktikleri de önemliydi. Bu nedenle onun yerine özellikle kadınların büyük beğenisini toplayacak olan David Beckham'ı tercih ettiler. Ronaldinho'yu ise en büyük rakipleri Barça'ya kaptırdılar. Lakin, Ronaldinho'nun Katalanlar'daki performansı Real yöneticilerini zor durumda bıraktı. Tıpkı Samuel Eto'o da olduğu gibi. Futbola Real Madrid altyapısında başlayan ve 3 yıl A takım kadrosunda da yer alan Kamerunlu forvet, önce tecrübe kazanması için başka takımlara kiralandı. Ardından tapusuyla beraber satıldı. McManaman, Michael Owen, David Beckham gibi milyonları arkasından sürükleyecek fizikî; cazibeye sahip olmayan Eto'o da, yeşil sahalarda büyük bir yetenekti. Nitekim o yeteneğini de Real'in ezeli rakibi Barcelona'ya transfer olduktan sonra bütün dünyaya gösterdi. Böylece, bir zamanlar adından sıkça söz ettiren Los Galacticos, son zamanlarda Barcelona'nın hamlesine karşı bir varlık gösteremedi. Son 11 yılda Barcelona'nın 7 kez La Liga şampiyonluğu bunun en açık göstergesi. Real Madrid'in sayısı ise 3.
Real-Barça rekabeti dünyada sonucu en çok merak edilen derbi. Aralarındaki rekabet ise sadece yeşil saha ile sınırlı değil. 2000'li yıllar öncesinde Real Madrid'in rakibine karşı olan ezici üstünlüğü geride kaldı. Özellikle son 10 yılda Barça'nın rekabette tartışılmaz bir üstünlüğü mevcut. Bunun da en önemli nedeni altyapıya verdiği önem. Elbette Katalanlar da yıldız futbolcu transferi yapıyor, milyonlarca Euro para harcıyor. Ancak oturttukları iskeleti kolay kolay bozmuyorlar. Özellikle de hoca tercihleri konusunda rakiplerine göre son derece mütevazılar. Başkent ekibi, Jose Mourinho, Carlo Ancelotti, Manuel Pellegrini, Rafael Benitez gibi ünlü teknik adamlardan vazgeçmezken, Katalanlar ise altyapı dışında bir takım çalıştırmayan genç isimlere yöneldiler. Ya da yardımcı hocalarla (Guardiola'nın ayrılmasının ardından takımın başına getirilen yardımcısı Tito Vilanova) yollarına devam ettiler. Eflatun-Beyazlıların yıldız hocalarla elde edemedikleri başarıyı onlar sıradan isimlerle kazandı. Real Madrid, Zinedine Zidane'a takımı emanet etmekle, bu rekabette pes ettiğini kabul etti bir anlamda. Fransız hoca Real'in başında ne kadar kalır, sezon sonunu görmeden gönderilir mi ya da Guardiola örneğinde olduğu gibi parlak bir kariyer mi elde eder? Bu soruların şu anda hiçbir önemi yok. Önemli olan Real'in Zidane'ı tercih etmesi.
Zizou'nun teknik adamlık kariyeri…
Real Madrid'in B takımı Castilla'nın da yer aldığı Segunda B Ligi, Zidane için kusursuz bir ortamı barındırıyordu. Üst kademe lig Segunda A'ya göre daha az spot ışıkları vardı ama bir alttaki Tercera gibi tamamen terk edilmiş değildi. Castilla da kadro kalitesi itibarıyla üst lige çıkmak için gerekli donanıma sahipti. Yani Castilla oyuncularını birer birer incelediğinizde ligin en güçlü takımlarından biri olduğunu anlayabiliyordunuz.
Jenerasyonun en önemli orta sahalarından olması beklenen Martin Odegaard, Castilla'daydı mesela. Ama Zidane, playoff mücadelesi vermesi ve hatta üst lige çıkması normal karşılanacak Real Madrid B takımında konulan tek hedefi de gerçekleştiremedi. Castilla, sezonu 5. sırada tamamladı ve Segunda B'de kaldı. Castilla, çıktığı 38 maçta yalnızca 58 puan toplayabildi.