Nükleer santrale karşı çıkmayan kaç kişi tanıyoruz? Ya da parkların yerine alışveriş merkezinin yükselmesini isteyenlerin akıl sağlığından şüphe edilmez mi?
Tepkilere rağmen yaşadığımız şehirler hızla kabuk değiştiriyor. Misal çok ama biz Bandırma'da yaşananları hatırlayalım. İlçenin göbeğine kurulmak istenen termik santral bölgesinde hem arkeolojik sit alanı var hem de tarım arazileri yok olacaktı. Şehrin meskunlarının ellerinde pankartlar günlerce nöbet tuttuğunu pek çoğumuz hatırlayacaktır.
Pankartlardan bir tanesindeki yazı artık işi mizaha vurduğumuzun da işaretiydi: “Termik değil terlik istiyoruz.” Tek cümleyle vaziyeti anlatmayı tercih etmişlerdi. Ellerinden başka bir şey gelmiyordu zaten. Gelelim terliğe. Bu nesnenin seçilmesi sadece termikle tını benzerliğinden değil elbette. Bandırma gibi mavi yeşil bir ilçe ister istemez tatili akla getiriyor. “Bağlı bulunduğunuz şehri madem geliştirmek istiyorsunuz, bacasız sanayiye yatırım yapın!” demek istemiş olabilirler pekâlâ. Veyahut bırakın da şıpıdık terliklerimizle denizin, mehtabın tadını çıkaralım anlamı da çıkabilir. Sonuç değişmese de kamuoyu oluşmasında etkili diyebiliriz.
‘Kadına Şiddette Karşı Müslümanlar İnisiyatifi'nin protestolarından biri de unutulur gibi değil. Hukuk yolunda saçları beyazlayan, beli bükülen sivil toplum kuruluşlarının ‘tahrik indirimi' itirazını latifeyle özetlemişlerdi: “Beyler cehennemde tahrik indirimi yok.” Neyse ki ilerleyen dönemde hakimler sildi süpürdü davalardan bu kavramı. Düşünsenize aylarca süren Yeşil Yol karşıtı eylemlerden geriye sadece Havva Ana'nın tatlı sert sorusu kaldı: “Devlet kimdir?” Ciddiyetin kâr etmediği yerde işi latifeye vurmak, sözün gücüyle mizahın gücünü gark etmek en güzeli galiba. Şakadan anlayan birileri çıkıyor elbette.
Sincap Seni Çağırıyor
Belgrad'da simit ile çay ikilisini afiyetle yiyen, sabah koşusunu yapanlar sincaplarla karşılaşmayı pek sever. Bazen pötikareli masa örtünüzün üzerinden bir fındığı bazen yere düşen ekmek kırıntısını kucaklayıp geçerler önünüzden. Onların sevimliliğine karşı koyamayacağımızı akıl eden ‘Kuzey Kent Ormanları Savunması' şirin mi şirin bir motto hazırlamış: Sincap seni çağırıyor! İmza kampanyasına destek vermek, Üçüncü Köprü'nün kökünden ettiği ağaçları yerinde görmek isteyenler, “Belgrad ormandır sermayenin parkı değil” buluşmalarına da kayıtsız kalamıyor. Köprü için geç kalınsa da ağaçlar için sincaplara kulak verilebilir.
Sokaklarda yapayalnız kutup ayısı
Kyoto Protokolü'nü imzalamayan ülkeler, karbondioksit salımını düzenlemediği sürece kutuplar erimeye devam edecek. Henüz ilkokuldayken duyduğumuz “Okyanuslar yükselecek.” sözü artık kehanet değil hakikat. Üstüne üstlük dev petrol şirketleri Kuzey Kutbu'na göz dikmiş vaziyette. Eğer projeler bir bir hayata geçerse olacakları Greenpeace, trajikomik bir videoyla gözler önüne serdi. Sanatçı Murat Boz'un seslendirdiği filmde bitkin kutup ayısı çıkıyor karşımıza. Artık buzullar tamamen eridiği için gri kentte daha da beyaz gözüküyor. Trafikte, çöp yığınları içinde dolaşıyor. “Yalnız kutup ayısına sahip çık” diyerek sözü tamamlıyor Boz.
Hunimizin tasını attırmayın, sinirimizi bozmayın
Bakırköy'de yaşayan herkes en az bir defa “Akıl hastanesine yakın mısın?” sorusuna muhatap olur. Bu soruyu “Mazhar Osman'ı tanıyor musun?” takip eder. Muhatabınız ruhsal bir rahatsızlığı var mı diye düşünmeden ‘yakınım', ‘tanırım' der geçersiniz. Bu sorudan yılmış olacaklar ki ‘Bakırköy Kent Savunması' hunili logo hazırlamış kendine. Üzerine bir de eklemişler: “Hunimizin tasını attırmayın, sinirimizi bozmayın.” Geçtiğimiz ağustos ayında Prof. Dr. Mazhar Osman Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi yerleşkesi üzerine yenileme amaçlı çeşitli projelerin tasarlandığı duyuruldu. O günlerde inkâr edilen projeler şimdilerde ete kemiğe bürünüyor. Türk Tabipler Birliği 2. Başkanı Raşit Tükel'in basın açıklaması durumu özetliyordu: “Ağaç kesimiyle birlikte yapılaşmaya açılması gündeme geliyor.” Unutmadan hastane ormanında ağaçların numaralandırıldığına şahit olduğumuzu hatırlatmak isteriz.
Bırakın Hasan keyfine baksın!
Ülkenin toplumsal ve siyasal olaylarının çetelesini tutan bir taraftar grubu Çarşı. Futbolla ilgilenmeyi bayağı bulanları düşündürüyor. “Onca adam neden bir meşin topun peşinden koşar anlamam.” diyenlere bazen bir afiş bazen ise yürüyüşle gereken cevabı veriyor. Hatta cebir ve şiddet kullanarak, hükümeti ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmekle, yani darbe girişimiyle suçlandıkları da vaki. Ama darbe davası onları apolitik gençler yapmaya yetmedi. Doğru bildiklerini yapmaya devam ettiler. Son eylemleri Ilısu Barajı'na karşı çıkmak oldu. Hazırladıkları dev afişte hepimizin yüreğine su serpen şu cümle göze çarpıyordu: “Bırakın Hasan keyfine baksın!”