Unutulan dil ‘Aramice', Hüddam filmiyle ilk defa sinemada yer buluyor. Kutsal kitaplarda yasaklanmış gizli bir öğretiyi konu edinen filmde Arapça, İbranice, Aramice konuşuluyor.
Hüddam filmi bu hafta gösterime girdi. Hz. Süleyman'ın ölümüyle onun hizmetinden çıkıp iblisin hizmetine giren Hüddam adlı bir cinin Ege'nin ıssız bir köyünde masum bir aileye yaşattığı korkunç olayları konu ediniyor. Yaşanmış olayları referans gösteriyor, tarihî; olaylar üzerine kurulu iddiasında. Hikâye, türdeşlerinden ayrılan özelliklere sahip: “Alışageldik Anadolu folklorik büyüleri yerine, geçmişi çok tanrılı dinlere kadar dayanan, sonrasında gelen dinlerce kabul görmüş ve en sonunda Kur'an-ı Kerim tarafından yasaklanmış gizli bir öğretiyi konu alıyor. Filmde ilk defa Antik Aramice dili kullanılıyor. Oyuncular Arapça, İbranice, Aramice konuşuyor.”
Hüddam'da farklı dillere yer verilmesinin sebebi, hikâyenin İslamiyet öncesi dönemden başlaması. Bahsi geçen eski bir cin kabilesi. Hz. Süleyman'ın tahtından kovulmuş bir kabilenin dünden bugüne dönüşüm hikâyesine yer verildiği için farklı zamanlarda kullanılan dillere de yer veriliyor: Aramice, İbranice, Arapça… Peki Aramice nasıl bir dil ve filme nasıl taşınmış? En eski kaynaklara göre M.Ö. 2. binyıl başlarında Suriye'de bulunmuş. Zamanla Mezopotamya'da Akkadça yerine egemen dil olarak kullanılmış, Perslerin resmi diline dönüşmüş. Yahudiler tarafından İbranice yerine günlük konuşma ve yazma dili olarak kullanıldıktan sonra İslamiyet'in yayılmasıyla beraber yerini Arapçaya bırakmış. Şimdilerde Urfa lehçesiyle yaşadığı biliniyor. Ondan türeyen Süryani alfabesiyle yazılan lehçesine Süryanice deniyor. Dili, filmin içine kimlerin desteğiyle aktardıklarını yönetmen Utku Uçar şöyle anlatıyor: “Aramice çeviri için oldukça zorlandığımızı söyleyebilirim. Çünkü çok az sayıda kişi artık bu dili biliyor ve kullanıyor. Ancak tesadüfen Diyarbakır'da yaşayan Saliba Açış, bize bu konuda destek oldu. Bütün çevirilerimizi, telaffuzlarıyla birlikte kaydederek bize aktardı ve oyuncularla uzun bir süre dil üzerine çalışma fırsatımız oluştu.”
Filmin merkezinde musallata uğrayan bir kadın yer alıyor. Bir sabah yatağından kalkıp Arapça-Aramice-İbranice konuşmaya başlıyor. Kadın ve ona yardım etmeye çalışan adam, bu dilleri konuşarak anlaşıyor. Bunun için dile hayli sahip olmak durumundalar. İşin perde arkasını Uçar'dan dinleyelim: “Bu tarz konuşmalar başka filmlerce de kullanıldı ama telaffuzların gerçekçi olması bizim için çok önemliydi. Çünkü çok zor diller. Bunun için okuma provalarına bir hoca davet ettik. Bize üç ay boyunca Arapça-Aramice ve İbranice telaffuz, vurgu konularında yardımcı oldu. Başlarda epey sıkıntılıydı ama günler geçtikçe oyuncuların aksanları dahi biraz bozuldu diyebilirim. Normalde bir oyuncunun bu kadar yabancı dili içeren bir filmde rol alması zordur. Risklidir çünkü. Güzel konuşamazsanız komik durur. Okuma provalarında birebir hoca eşliğinde, daha sonra hoca tarafından kaydedilen konuşmaları evde kendileri kulaklıkla günlerce dinleyerek, bu zorluğun altından kalkmayı başardılar.”
Tarihin zengin, tozlu dünyasında arkeolojik kazı yaparak unutulan bir dili yeniden hatırlatmak güzel. Umarız bir gün James Cameron'un Avatar'da yaptığı gibi yeni dil inşa ederiz. Neden olmasın...
Dil Kuşu uçmaya başladı!
Destar Tiyatro, geçtiğimiz yıl anadilin önemini vurgulayan ‘dil oyunları' projesine başlamıştı. İlk iki oyun ‘Merheba' ve ‘Çêna Dengizî;'ydi. Mirza Metin'in tasarımıyla, Galisyalı yazar Sèchu Sende'nin ‘Rüyalarımda Bile Dilimi Kaybetmeyeceğim' adlı öykü kitabından hareketle başlanan projenin üçüncü oyunu sahnelenmeye başladı. Pelin Temur'un yazdığı ‘Dil Kuşu' adlı oyunu Ayşenil Şamlıoğlu yönetiyor. Başrol oyuncusu bugünlerde Kösem Sultan ile ekranlarda olan Tulin Özen. Tek kişilik oyun masal dünyasında geçiyor. Sesle ve dille derdi büyük bir dünyanın içinden anlatılan dil kuşunun masalı… Oyun; masal gibi sıcak, etkileyici, estetik. Kostüm tasarımından oyunculuğa sahnede büyük bir emek var. Özen'in başarılı performansını kaçırmayın.