Dr. Umut Yıldız, NASA'da görev yapan bir bilim adamı. Memleketini soranlara “Aslen Orduluyum” diyor. Türk öğrencilerin bitip tükenmez sorularını cevaplamaktan usanmayan Yıldız, NASA'da çalışmak için fen bilimleri okumanın şart olmadığını söylüyor.
Konferansa gittiği üniversitelerde pop star gibi karşılanıyor; öğrencilerin uzayla ilgili bitmek bilmeyen sorularına tek tek cevap veriyor. Yetmiyor, NASA'da çalıştığı enstitüyü cep telefonu ile çekip Periscope'tan canlı yayın yaparak Türk öğrencilere gezdiriyor… Bütün bunları yapan kişi, NASA'da çalışan Türk astro-fizikçi Dr. Umut Yıldız. Türkiye'nin çok farklı şehirlerinden kendisine ulaşan mektupları okuyup cevap verdiği videoları da var. Gelen mektupların, soru soranların hikâyeleri farklı olsa da hepsinin ortak sevinci, çoğu kişinin hayalini gerçekleştirmeyi başaran insana seslerini duyurmuş olmaları. “Uzaylılar var mı gerçekten?” diye soran da var, “Abi kaç para alıyorsun.” diye merak eden de. Ama en çok sorulan soru, “Biz de NASA'da çalışabilir miyiz, nasıl girebiliriz NASA'ya?” oluyor.
Umut Yıldız, Türkiye ile bağlarını koparmamış bir isim. Birçok üniversite sık sık kendisini konferans vermek üzere davet ediyor, o da deneyimlerini, gözlemlerini öğrencilerle paylaşmaktan hiç çekinmiyor. Yine bir dizi konferans vermek üzere Türkiye'ye gelen Yıldız'ı İstanbul Aydın Üniversitesi'nde bulduk ve kendisini bir de biz soru yağmuruna tutalım dedik. Ama önce onu kısaca tanıyalım... Babasının mesleği dolayısıyla birçok şehir gezmiş olsa da “Nerelisin abi?” sorusuna, “Aslen Orduluyum” diye cevap vermesi ile şimdilerde “NASA'da çalışan Ordulu fizikçi” diye bile anılıyor. Hemen her çocuk gibi uzaya meraklı biri. Bir gün NASA'da çalışacağı hiç aklına gelmemişse de uzayla ilgili bir şeyler yapma hayali hep var. Bu yüzden liseden sonraki durağı Ankara Üniversitesi Astronomi bölümü olmuş. Mezun olduktan sonra ise yurtdışı macerası başlamış Yıldız'ın. 2 sene kadar Londra'da, ardından Hollanda'da akademik kariyerine devam etmiş.
Aslında onun dünyanın en önemli uzay araştırma kurumunda çalışmaya başlaması da burada çalışan başka birine “Acaba benim de NASA'da çalışma imkânım var mı?' diye sormasıyla olmuş. Yani bugün ona yüzlerce gencin sorduğu gibi. Fakat bir farkla. O da Yıldız'ın üzerinde çalıştığı ve NASA tarafından değerli bulunan araştırma konusu. Türk fizikçinin ‘Yıldızların oluşumunda oksijen molekülü bulunup bulunmadığına' ilişkin araştırması ona uzun vadede NASA'nın kapılarını açmış. Süreci şöyle anlatıyor: “Doktora yaparken beraber çalıştığımız bir hocam vardı. Kendisi NASA'da çalışıyordu o sırada. Yaklaşık 3 sene boyunca beraber bir makale yazdık. Makale, yıldız oluşumunda oksijen moleküllerinin keşfedilememesi üzerineydi. Makale bitti, doktora bitti, sonra hocama ‘Sizin oralarda doktora sonrası çalışabilir miyim?' diye sordum. Ardından 15 sayfalık proje önerisini sundum NASA'ya ve kabul edildim.” Yıldız, “NASA'da aslında isteyen herkes çalışabilir, yeter ki araştırılmaya değer orijinal bir fikriniz olsun.” deyip ekliyor: “Almak istedikleri cevap şu; ‘Ben bu projeyi sadece NASA'da yapabilirim, başka bir yerde yapamam'. Sunduğunuz proje karşısında adamlar size ‘Bu projeyi başka bir yerde yapabiliyorsanız gidin orada yapın, bizi meşgul etmeyin' diyebilir.”
“NASA'dan önce 10 yere başvurdum, hepsi reddetti”
Bu arada Yıldız, NASA'dan önce 10 farklı kuruma başvurmuş ve hepsinden ret cevabı almış. Yıldız'ın çalıştığı NASA kuruluşu Caltech olarak bilinen Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü. Şu anda NASA'da çalışan toplam Türk sayısının 6 olduğunu söylerken eklemeyi de ihmal etmiyor: “Bu sayı artsa ve ben normal sıradan bir insan olsam, o zaman daha mutlu olacağım. Bakın burada bana ne kadar teveccüh gösteriliyor. Neden? Çünkü çok az kişi var. Burada bir bakıyorsunuz 40 tane Fransız, 60 tane İspanyol var. Onlar NASA'da çalışan Fransız muhabbeti yapmıyorlar çünkü bu sıradan bir şey.” Yıldız'ın bu söyledikleri “Size gelen bu kadar soruya sabırla ve heyecanla cevap veriyorsunuz. Nasıl başarıyorsunuz?” sorusunun da yanıtı. Hatta fazlası var, kendisi anlatsın: “En çok da ‘Abi NASA'ya nasıl girerim?' tarzında sorular geliyor. Ben bu soruları Türkiye'de bir uzay kültürü oluşması açısından çok kıymetli buluyorum.” Bu arada Yıldız'ın Türk öğrencilerle bir araya geldiği her ortamda mutlaka söylediği bir şey var: “NASA'da çalışmak ya da uzay araştırmaları kurumlarında çalışmak için illa astronomi, mühendislik, fen bilimleri okumanız gerekmiyor. NASA 2035'te Mars'a ilk insanlı yolculuk yapmayı planlıyor. Bu, yeni bir dönem demek. Ve beraberinde uzay hukuku, uzay tıbbı, hatta uzay psikolojisi gibi çeşitli uzmanlık alanlarını getirecek. Bu, sadece astronomi ile sınırlı olmadığının bir göstergesi. Mesela Türkiye'de uzay tıbbı ile ilgilenen bir kişi bile yok.”
Türkiye'nin hükümetler üstü bir uzay politikasına ihtiyacı var
Şöyle bir durum var ki, belirtmekte fayda olabilir; Umut Yıldız, Türkiye'de bulunduğu zamanlarda bir öğrenci kolonisi ile geziyor adeta. Fotoğraf çektirmek isteyenler, ayak üstü soru soranlar… Öğrencilerin gitmesini beklemenin anlamsız olduğunu fark edince röportajı birkaç gencin eşliğinde yapmak durumunda kalıyoruz. ‘Türkiye uzay araştırmalarında neden bu kadar geç kaldı?' sorumuza Umut hocadan önce öğrencilerden biri cevap veriyor mesela: “Aslında eskiden böyle değilmiş. Astronomi bölümünün puanı bir zamanlar tıp ile eşdeğermiş.” Bunu söyleyen kişi de astronomi okurken vazgeçip mühendislik bölümüne geçiş yapmış biri. Hızını alamayıp devam ediyor: “İsmi lazım değil, bir partinin seçim söylemiydi. Uzay araştırmaları merkezi kurduk dediler. Halbuki yapılan şey, yıkılan İstanbul Üniversitesi astronomi bölümü binasının yeniden inşa edilmesiydi.” Bıraksak daha anlatacakları var ama biz Umut hocaya dönüyoruz. Ona göre de uzay araştırmalarında bu kadar geç kalmamızın sebebi bir uzay politikamızın olmaması. Yani hükümetlere göre değişmeyen ciddi bir politika. Çünkü politikayla beraber belli bir bütçe olur. Yazılı bir politika olması lazım ki hükümetler üstü olsun. Ulaştırma Bakanlığı'nı düşünün, hükümet değişince isim değişiyor ama bakanlık kalıyor. “Yani Türk Uzay Ajansı kurulsa insanlar değişse bile kurum kalmak zorunda.” Türk Uzay Ajansı kurulsa çalışmak isteyip istemeyeceğini soruyoruz. “Uzay politikası olursa çalışırım” cevabını veriyor Türk fizikçi. Ve bir örnek veriyor: “ABD'de 300 bin kişi aktif olarak uzayla ilgili işlerde çalışıyor. Türkiye'de uzay komünitesi toplasan bin kişi etmez. Bunların hepsi de aktif değil üstelik.”
Uzay çağının daha en başındayız
Son olarak ‘ABD, Rusya, Çin ve Avrupa'nın dışında çok daha fazla ülke uzay araştırmalarına ağırlık verseydi bugün uzayla ilgili çok daha fazla gelişme yaşıyor olur muyduk?' diye soruyoruz. Yıldız'ın cevabı şöyle oluyor: “Zaten olay o. Yetişmiş insan olmadığından bir yere kadar gidilebiliyor. Türkiye'de neden ilerlemiyor, çünkü insan yok.”
Uzay araştırmalarında dünyanın geldiği noktayı ise şu örnekle açıklıyor Türk astro-fizikçi: “Biz şu anda uzay çağının daha en başındayız. Wright kardeşlerin uçağı ilk keşfettiği zamanları düşünün. Şimdi rahatlıkla uçağa binip her yere gidebiliyoruz. İlk keşfedildiğinde bu bir hayaldi. Uçaklar yakıtını alıyor, tekrar uçuyor. Roketler öyle değil. Bir tane fırlatılıyor, bir sürü parçası atılıyor, ondan sonra yeniden yapılması gerekiyor. Ne zaman ki uzaya rahatlıkla inip çıkarız, dolaşırız, döneriz o zaman işte bugünkü uçak teknolojisinin geldiği noktaya geliriz uzay açısından.”