Geçtiğimiz hafta internet sitelerinin kısaca geçtiği duyuru niteliğinde bir haber vardı: “Ironman yarışları ilk kez Türkiye'de düzenlenecek.”
Meraklılarının dışında çoğunluğun Ironman'den anladığı, 1960'lı yıllarda ortaya çıkan ve doğa üstü özellikleri olan bir süper kahramandı. Gün gelecek bu süper kahramanın ismi bir spor dalı haline gelecekti. Türkçe karşılığı ‘demir adam' olan ironman aslında bir unvan ve 17 saat içinde 4 kilometre yüzme, 180 kilometre bisiklet ve 42 kilometrelik koşu parkurlarını tamamlayan kişilere veriliyor. Triatlon sporunun uzun mesafe kategorisi bir bakıma. Dünyada yetmişten fazla yerde bu yarışlar yapılıyor. Türkiye'de de yaklaşık 10 yıldır Ironman unvanını kazanan sporcular yetişiyor. Son iki yıldır ise popülerliği artmış durumda. 100'e yakın sporcu olduğu biliniyor. Onlardan biri de Göktuğ Kıral. Kıral, çok kısa bir süre öncesine kadar Türkiye'nin en genç Ironman'i unvanını taşıyan bir isim. Kendisinden kulağa oldukça ilginç gelen bu spor dalını anlatmasını istedik.
YARIŞLARA BİR SENE HAZIRLIK
Kıral da birçokları gibi Ironman yarışlarını ilk duyduğunda bahsi geçen etapları geçmenin imkansız olduğunu düşünenlerdenmiş. İlk kez Boğaziçi Üniversitesi'nin kürek takımındayken antrenörü vasıtasıyla haberdar olmuş bu zorlu yarışlardan. Hocası kendisine ‘‘Sıkı çalışırsan 3 yıl içinde sen de Ironman olabilirsin.' deyince bunun çok uzak bir hedef olduğunu düşünmüş ancak ‘10 sene sonra da olsa bunu yapacağım' düşüncesini aklının bir yerine yerleştirmiş. Göktuğ Kıral, kürek antrenmanlarının vücudunda oluşturduğu etkiyi görünce 10 sene beklememeye karar vermiş. Üstelik karşısına Türkiye'nin en genç Ironman'i olma şansı çıkmış o sıralar. Ve böylece Kıral için bir senelik hazırlık süreci başlamış. Kıral, hazırlık sürecinin yarışların kendisinden daha zor olduğu kanaatinde. Nasıl düşünmesin ki? Haftada 22 ila 24 saate çıkan antrenmanlar, özel beslenme programı, inanılmaz bir disiplin…
Göktuğ Kıral, kendisine Türkiye'nin en genç Ironman'i olma unvanını kazandıran yarışlara İsveç'te girmiş. Tam bu sırada sporun oldukça masraflı olduğunu anlatıyor. “Golften bile daha pahalı.” diyerek ekliyor. “Nedir masrafı?” diye sorduğumuzda ise sıralıyor: “Özel yarış bisikleti, özel koşu ayakkabısı, antrenman saati, yüzücü mayosu, beslenme programı… Yarışların yurtdışında yapılıyor oluşu da ayrı bir masraf kalemi. Uçak ve vize paraları, konaklama ücretleri hepsi sana ait. Bir de yarışmalara katılım ücreti var.”
BAŞKASIYLA DEĞİL KENDİNLE YARIŞIYORSUN
Peki bir yarışmayı tamamlayıp Ironman unvanı aldıktan sonra ne oluyor? Her şey bitiyor mu? Kıral'ın cevabı “Bu sporda aslında birileri ile değil kendinle yarışıyorsun.” oluyor. 17 saat, yarışları tamamlamak için gereken maksimum süre. Bunu ne kadar kısa sürede tamamlarsan o kadar iyi bir dereceyle Ironman oluyorsun bir bakıma. Mesela Kıral, İsveç'teki yarışları 11 saat 56 dakikada tamamlamış. Bir sonraki hedefi 11 saatin altına düşmek.
Yarışların nasıl geçtiğini soruyoruz. Özellikle İsveç'te katıldığı yarışlardaki seyirci faktöründen söz ediyor: “İnsanlar bu spora çok ilgili, tezahürat yapıyorlar, yolda gelip ismimizle hitap ediyorlar.” Peki yarışın en çok hangi etabında zorlanmış Kıral? Normal şartlarda yüzmede zorlanacağını sanıyormuş genç sporcu. Çünkü yüzmeye çok geç yaşta başlamış. Ancak ilerleyen zamanlarda asıl zorluğun koşuda olduğunu fark etmiş. Diyor ki: “Yüzme 1,5 saati geçmiyor. Bisiklet bir şekilde oturarak tamamlanıyor ancak 7-8 saat aktivitenin ardından koşmak biraz zor geliyor.”
Yarışmada bu zorluğun üstüne bir de Kıral'ın dizinin sakatlığı eklenmiş. Yarışa beş ay kala koşu antrenmanlarını kesmek zorunda kalan Kıral şöyle anlatıyor süreci: “Bir anlamda koşuya antrenmansız girdim. Koşabilme umudum yoktu. Hesaplamıştım, o etabı yürüyerek geçirecektim.” Neyse ki yarış sırasında sakatlığı nüksetmemiş Kıral'ın ancak antrenmansızlığına rağmen maratonu koşarak bitirebilmiş.
Demir adam olmak kolay değil!
Ironman aslında triatlonun bir alt kategorisi. Triatlon sprint (kısa mesafe), olimpik mesafe, Half Ironman (Yarı Ironman) ve Ironman olmak değişik mesafelerde yapılmakta. Olimpiyatlarda kabul gördüğü şekli yüzme 1,5 km, bisiklet 40 km ve koşu 10 km olarak belirlenmiş. Ironman en uzun mesafeyi oluşturuyor. Half ironman ise mesafelerin tam olarak yarı yarıya belirlendiği şekli. Bu arada Türkiye'de ilk kez düzenlenen ve Antalya'da yapılan yarışlar da Half Ironman kategorisinde gerçekleşti.
Bu da spor mu?
Göktuğ Kıral'a çevresindekilerin tepkisini soruyoruz. Genelde insanların bu sporun çok da ‘yapılabilir' bir dal olmadığını düşündüğünü dile getiriyor. Dolayısıyla tepkiler pek olumlu değil. Hazırlanmaya karar verdiğinde çevresindeki birçok insan kendisini motive edecek şeyler söylememiş. En büyük motivasyonu diğer Ironman'lerden almış. Onlar sürekli kendisine ‘Çok istiyorsan kesinlikle yapabilirsin!' şeklinde telkinde bulunmuş. Kıral, şu anda 21 yaşında ve Ironman olmanın kendisine hedef koyma noktasında olumlu şeyler kazandırdığını düşünüyor. Mesela daha yeni 11 hafta süren bir Güneydoğu Asya gezisinden dönmüş genç sporcu. Ironman'e ara verdiği bir yıllık dönemde kendisine yeni bir hedef belirlediğini anlatan Kıral şöyle devam ediyor: “Önce kısa bir Avrupa turu yaptım ve ardından 11 hafta süren Hindistan'dan başlayıp Endonezya'da sona eren bir Asya turu gerçekleştirdim. 11 haftada 11 ülke gezdim.”