51. Altın Portakal Film Festivali'nde yönetmeni Ömer Uğur'a FİLM-YÖN Yönetmenlik Ödülü kazandıran ‘Guruldayan Kalpler', bu hafta seyirci karşısına çıktı. Film, toplum içindeki sınıfsal farklılıkları, sanatın birleştirici gücüyle anlatıyor. Başrol oyuncusu Algı Eke, yapım için, “Hem eğlence vaat ediyor hem de ‘Sanat ne içindir?' sorusuna cevap arıyor.” diyor.
Guruldayan Kalpler, cuma günü vizyona girdi. Seyirciyi nasıl bir film bekliyor?
Film, gerçek bir hikâyeden uyarlama. Gecekonduda hayatını sürdüren göçmen, çekirdek bir aile babası; heykeltıraş bir kadının atölyesinde çalışmaya başlıyor. Bu durumda her ikisinin de yaşamları değişiyor. Postmodern sanat ile bunun getirdiği kültür çarpışması ele alınıyor. Film hem eğlence vaat ediyor hem de çok tartışılan ‘Sanat ne içindir?' sorusuna cevap arıyor. Aslında ‘Sanat hiçbir şey için değil, sadece üretmek içindir.' diyor.
Filmin ilginç ve özgün bir hikâyesi var. Senaryoyu okuduğunuzda sizi projeye dahil eden neydi?
Dışarıdan baktığınızda hiçbir dediği anlaşılmayan insanların sanat konuştuklarına şahit oluruz. Sanki çok önemli bir şey konuşurlarmış gibi dururlar. Ne kadar anlamazsak o kadar önemlidir. Bu hayatım boyunca çok güldüğüm bir durumdur. Açıkçası ben de anlamıyorum. Bana sorsan ‘Postmodern nedir?' diye, çok da fikrimin olduğunu söyleyemem. Karakterin de bu şekilde yaklaşması hoşuma gitti ve projenin içinde olmak istedim.
Bu filmle yeniden bir komedi yapımıyla karşımızdasınız. ‘Algı Eke artık komediyle bütünleşmek istiyor' diyebilir miyiz?
Oyunculuğa başladığım günden beri bilinçli olarak komediyi tercih ediyorum. Ancak son iki senedir gelen senaryolar içinden ben seçiyorum. Yani artık seçilen değil, seçen oldum. Zaten genellikle beğendiğim senaryolar da komedi oluyor. Fakat bir oyuncunun komedi, dram oyuncusu olarak da ayrılmaması gerektiğine inanıyorum. Bu anlamda beni cezbeden bir drama teklifi ilk defa geçtiğimiz ay geldi ve anlaşmasını yaptık. Önümüzdeki sene sinemada psiko-gerilim türü bir filmde rol alacağım.
‘Yeni nesil kadın komedi oyuncusu' boşluğu hep konuşuluyor. Sizin bu boşluğu dolduracağınız yönünde yorumlar var...
Bu eleştirileri okuduğumda çok mutlu oluyorum. Çünkü bir oyuncu için beğenilmek en güzel motivasyon. Benim yaşımda ve kategorimde kadın komedi oyuncu sayısı oldukça az. Ben de bunu fırsat biliyorum. (Gülüyor) Kariyerimi de iyi buluyorum. Beş senedir bu işle meşgulüm ve fena işler yapmadığımı düşünüyorum.
Komedi riskli bir iş ve iyi kaynaklarınız olmalı. Siz nelerden besleniyorsunuz?
Kendi mizahımdan… Bence komedi yapan bir oyuncunun kendi mizahının olması şart. Hayata öyle bakabilmesi, kendine ait bir espri anlayışı ve üslubu olması gerekir. Dolayısıyla oynadığım her rol için özgün bir üslubumun olduğunu söyleyebilirim.
Tiyatro kökenli bir oyuncusunuz, ardından TV ve sinema geldi. Hangisinde daha fazla zorlanıyorsunuz?
Kesinlikle tiyatro çünkü çok yoğun iletişime geçiyorsunuz. Diğerlerinde kamera arkasında olduğunuz için bu durum çok yaşanmıyor. Tiyatrodaki bu hal beni hem enerji olarak yükseltiyor hem de zorluyor. Aynı zamanda en fazla keyfi de tiyatrodan alıyorum. Dediğim gibi reaksiyonu anında alabiliyorsunuz. Bu durum oyuncuyu geliştiriyor.
Oyunculuğa başlamanızda anneniz etkiliymiş…
Evet. Annemi kaybedeli iki sene oldu. Çok disiplinli bir kadındı. Sanata ve sanatçıya çok önem verirdi. Maddî; kaygılardan dolayı kendisi hayallerini gerçekleştirememiş. Bu sebeple beni tüm oyunlara ve filmlere götürürdü. Ama beni de bir türlü beğenmezdi. Bir gün ‘Chaplin'e gittik. Charlie Chaplin'in hayatını oynayan Robert Downey Jr.'ı orada hayranlıkla izlemişti. Onun takdirini kazanmak için oyunculuğun doğru seçim olacağını düşünerek yola çıktım. Sonraları yeteneğimi de fark ettim.
Sanat sadece mutlulukla beslenmez
Ülke olarak zor günlerden geçiyoruz. Gündemden en çok etkilenen alanlardan biri de baskı altına alınan sanat. Festivaller, konserler ve sanatsal etkinlikler iptal ediliyor. Olanları bu bağlamda nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tarihe bakacak olursak, tüm bu kaos dönemlerinden sonra sanat adına müthiş yükselmeler yaşanıyor ve sanatçıların üretkenliği artıyor. Sanat sadece mutlulukla beslenmez. İnsana dair ne varsa her şey sanatı besler. Ülkemizin geçirdiği günler, gündemler ve evreler sonucunda istiyorum ve umut ediyorum ki, bu ‘umut ediyorum' kelimesinin altını özellikle çizerek söylüyorum. Bu süreç sanatımızı daha çok besleyecek. Biz inadına filmler, konserler, tiyatrolar ve üstü kapatılmaya çalışılan ne kadar sanatsal etkinliğimiz varsa daha çok yapacağız.
Herkesin hayali Hollywood'dur ama mümkün değil
Oyunculuk adına idealleriniz neler?
Hollywood sinemasını çok seviyorum. Özellikle büyük prodüksiyonlu ve bütçeli filmleri... Sadece hayalini kurabileceğin şeyleri sana ekranda izlettiriyorlar. Hep merak ettiğimiz şeyleri bire bir görme şansımız oluyor. Bu filmlerde yer almayı çok isterdim ama mümkün olmayacak tabii.
Kim bilir…
Yok, olmuyor valla. (Gülüyor) Kendi ülkemdeki kariyerim adına ise Allah beni mecbur etmesin, hiçbir zaman maddî; kaygılarla bu işi yapmak istemiyorum. Oynayabileceğim senaryoları güzel eleştiriler alarak iyi yapmanın peşindeyim. Çünkü kötü eleştiriye dayanamıyorum. Çok üzülüyor ve kafaya takıyorum.
Jennifer Lawrence ve Emma Watson gibi Hollywood aktrislerinin Google'da kendileri için yapılan eleştirilere bakıp üzüldüklerine dair itiraflarını okuyoruz. Siz de onlardan mısınız yoksa?
Tabii, insanlar hep yıldızların altında sürekli iltifatlarla yaşadığımızı zannediyor. Oysa durum farklı, düşünün ki onların başına bile böyle şeyler geliyor. Bana özellikle sosyal medyada her gün hiç üşenmeden olumsuz eleştiriler yazan insanlar var. Ben bunları takıyorum ve çok üzülüyorum. Okumuyorum artık, yoksa ruh hastası olurum.