Prof. Niko Uzunoğlu, Atina Teknik Üniversitesi'nde öğretim üyesi. Ama sıradan bir akademisyen değil; çünkü Yurtdışındaki İstanbullu Rumların Evrensel Federasyonu başkanı.
Haliyle, kişisel tarihinde, Türkiye çokça mühim… 1951 Kadıköy doğumlu; lakin kendisini ‘Kapadokyalı' addediyor, “Ben Anadoluluyum… Babam Konya-Aksaraylı, annem de Kayserili.” diyor. Başkanı olduğu oluşumun hedefleri arasında, 6-7 Eylül olaylarının açtığı derin yaraları mümkün mertebede kapatmak var. İREF, hadisenin 60. yıldönümünde, TBMM Başkanlığı ve Meclis'teki siyasî; partilerin grup başkanlıklarına dilekçe gönderdi. Talepte, Meclis'in 6-7 Eylül olaylarını resmen kınaması ve yurtdışında yaşayan ve dönmek isteyen İstanbullu Rumların avdet etmelerini teşvik etmek yer alıyor. Hemen hatırlatalım: Talihsiz hadise, Demokrat Parti iktidarı döneminde, 1955 senesinde İstanbul'da yaşayan başta Rumlar olmak üzere Ermeni ve Yahudilerin ibadet mekanlarına, mezarlıklarına, işyerleri ve evlerine yönelik ‘tahrip-yağma ve kundaklama hareketi'dir.
‘İstanbul'daki Rumlar, on sene içinde tarihe karışacak'
İREF'in gayesini Niko Uzunoğlu'ndan dinleyelim: “6-7 Eylül olaylarında ne olduğunu biliyoruz. Nasıl planlandığı konusunda birçok teori var. Bize göre 27 Mayıs'a giden sürecin ilk hamlesiydi ve darbe ile ilişkilidir. 6-7 Eylül olaylarından birkaç gün sonra darbe planlanmıştı ibaresi zaten 27 Mayıs 1960'tan sonra yayınlanmıştı. Demokrasinin önünü kesmeye, kökleşmesine yönelik bir engeldi. 6-7 Eylül, Varlık vergisi, 1964 sınır dışı hareketi gibi birçok vatandaşlık haklarının ihlali olan olumsuz gelişme yaşandı. Zamanı geriye döndüremeyiz. Ama en yüksek mertebede telafi ve düzeltme yapmak gerek. Rum cemaatinin halihazırda sorunları var, bunların çözülmesi gerek.” Küçük bir bilgi, emlakine el konulan vakıfların şu an sadece yüzde 20'si Rumlara geri verildi. Son 2,5 yıldır azınlık vakıflarında seçim yapılamıyor. Dolayısıyla vakıflar sorunu hâlâ devam ediyor. 2003'ten bu yana gayrimüslim okullarında kısmî; bir iyileşme söz konusu. Zaten Prof. Uzunoğlu da bunu teyit ediyor. “Ama” diyor, “Rum toplumunun en büyük problemi demografik sorun. Türkiye Cumhuriyeti bize destek' vermezse İstanbul'daki Rumlar on sene içinde tarihe karışacak. İstanbul'a geri dönmek isteyen, atalarının topraklarını gördükten sonra orada yaşamak isteyen 2. ve 3. kuşak nesiller var. Bunlar teşvik edilmeli, bunlara destek verilmeli.” ifadelerini kullanıyor. Bu arada Uzunoğlu'nun bahsettiği teşvik programının küçük de olsa bir ilk adımı geçtiğimiz ağustos ayında gerçekleşmişti. Kendisinin de dediği gibi 20 kadar Rum gençleri İstanbul'u ziyaret etmiş, Türkçe ve girişimci seminerleri takip etmişler, müzeler, camiler ve kiliseleri gezmişlerdir.
Uzun vadede Türkiye zarar gördü
Prof. Niko Uzunoğlu'nun, “Biz mübadil değiliz.” sözü mezkûr süreçte önemli bir tespit. Uzunoğlu, yanlış ‘mütekabiliyet' konusu ile alakalı olarak, “Yunanistan'daki Müslüman-Türkler de Türkiye'deki Rum-Ortodokslar da devlet tarafından karşı devletin tutumu sebebinden cezalandırılamaz. Rumların yeniden vatandaşlıklarını kazanmasının Türkiye-Yunanistan arasındaki ilişki ile de bağlantısı yok. Bu, temel insan hakkıdır. Eğer bunlar çözülürse sadece Rum cemaati değil Türkiye de rahatlar. Olayların zararı öncelikle Rumlara; ama uzun vadede Türkiye'ye oldu.” diyor. Yinelersek; İREF, Türkiye'ye dönmek isteyen İstanbul ve Gökçeada-Bozcaada Rumlarının bulunduğunu kaydediyor. Bunlar kaç kişidir sorusuna yanıtı, “Sayılar önemli değil, önemli olan dönmek isteyenlere destek verilmesi ve bunun bilhassa genç nesillere yönelik olması.” şeklinde oluyor. Ulus-devlet formasyonundan geçmiş Türk milletinin tepkileri az çok kestirilebilir. Uzunoğlu'na kuvvetle muhtemel reaksiyonları soruyoruz, cevabı ise şöyle oluyor: “Bizler vatandaş mıyız değil miyiz, bunu sormak gerek. 1970'lerdeki ‘vatandaş; ama yabancı' mantığında kalırsak yol alamayız. Hiçbir sorun da çözülemez.”