İngiliz argosu, suç, aksiyon ve yeraltı dünyası… Guy Ritchie'nin en çok sevdiği kelimeler olsa gerek.
İngilizlerin Tarantino'su olarak anılan Ritchie, uzun bir aradan sonra ‘Kod Adı: U.N.C.L.E' filmiyle hayranlarının karşısına çıkıyor. Peki, Ritchie'yi Ritchie yapan ne? Başından sonuna sinema dünyasındaki serüvenine yakından bakalım…
1- Şarkıcı Sting'in eşi keşfetti
Guy Ritchie'nin sinemaya merak salması, 1969 yapımı olan ve başrollerinde Paul Newman ile Robert Redford'un oynadığı ‘Sonsuz Ölüm'ü izlediğinden sonra gerçekleşir. Akademik olarak hiçbir sinema eğitimi almaz çünkü sıkıcı olacağını düşünür. Alaylı anlayacağınız. Sadece sinema eğitimi değil, normal eğitimini de 15 yaşındayken sonlandırır. Sene 1995'i gösterdiğinde ise ‘The Hard Case' isimli bir kısa film çeker ve hayatı bu kısa filme göre şekillenir. Kaderin bir cilvesi ki, filmi şarkıcı Sting'in eşi görür ve Ritchie'yi bir nevi keşfeder. Yönetmenin ilk filmi olan ‘Ateşten Kalbe, Akıldan Dumana'ya maddî; destekte bulunur. Keşif sonuç verir. Ritchie'nin ilk uzun metraj filmi tüm zamanların en iyi hâsılatını yapan üçüncü İngiliz filmi olur.
2- ‘Kapışma' ile çıtayı yükseltti
İlk filmi büyük ilgi gördükten ve kendine hayran kitlesi oluşturduktan sonra sıra ikinci filme gelir. İki yıl sonra ‘Kapışma'yı çeker Ritchie. En az ilk film ayarında, hatta kimine göre ondan daha iyidir. Henüz ilk haftasında gişede 3 milyon dolarlık bir hasılata imza atar. Bir de sinema dünyasının tanıdık simalarına rol verir bu filminde. Brad Pitt, Dennis Farina, Benicio ve Del Toro gibi isimlerle çalışır. Filmin hikâyesi, karakterleri ve işleniş biçimi tamamen Ritchie'ye hastır. Yönetmenin İngiliz sokak ve argo diline olan hakimiyeti, filmde kendini sonuna kadar gösterir. Ayrıca ilk filmde olduğu gibi ‘Kapışma'da da ana tema suç üzerinden yürür.
3- Jason Statham'ı sinema dünyasına kazandırdı
Guy Ritchie filmlerinin temel özelliklerinden biri zekice işlenmiş senaryo ve kullanılan üslubun nev-i şahsına münhasır olması. Bunun yanında bir diğer özelliği de keşifçi bir ruha sahip olması. Sinema dünyası için en büyük keşiflerinden biri de aksiyon filmlerinin vazgeçilmez ismi haline gelen Jason Statham'ı sinema dünyasına armağan etmesi. İlk filmi ‘Ateşten Kalbe, Akıldan Dumana'da Statham'a şans veren yönetmen, daha sonra çektiği filmlerinde de yanından ayırmadı yetenekli oyuncuyu. Dolayısıyla Statham'ın Ritchie'ye bir minnet borcu olduğunu söylemek pek de yanlış olmaz.
4- Zirveden bir anda tepetaklak düşüş
Sinema dünyasına girişi fırtına gibi olan yönetmenin ilerleyen zamanlarda gidişatı pek de iyi olmaz. İngilizlerin Tarantino'su olarak anılır anılmasına ama sonraki birkaç yapımda kameranın hakkını verememeye başlar. 2000 yılında şarkıcı Madonna ile evlenmesinin ardından bir süre film çekmez. Sadece eşi için video klipler çekmekle yetinir. Fakat 2003 yılında bir filmi vardır ki, hem eleştirmenler hem de hayran kitlesi tarafından adeta yerden yere vurulur. Madonna'nın da başrolünde yer aldığı ‘Swept Away', yılın en kötü filmlerine verilen Razzie Ödüllerinde en kötü senaryo ve en kötü yönetmen dalında aday gösterilir ve en kötü yönetmen ödülünün sahibi olur.
5- ‘Rocknrolla' ile kendine geldi
Ritchie, 2008 yılına kadar bir kimlik bunalımı yaşadı dersek yanılmış olmayız herhalde. 2005 yılında dördüncü uzun metraj filmi olan ‘Tabanca' ile biraz toparlanmış görünse de eleştirmenlerden olumlu bir görüş alamaz. Film, anlaşılması zor ve çaba isteyen bir kurguya sahiptir. Fakat 2008'de biraz toparlanmaya başlar. Bu toparlanma, özüne dönmesi sayesinde gerçekleşir. ‘Rocknrolla' hem senaryo hem de tarz bakımından adeta ‘bir Guy Ritchie filmiyim' diye bağırır. Gerard Butler ve Tom Wilkinson gibi isimler de filmin bonusu olur.
6- Sherlock'a el atıyor
Guy Ritchie'nin toparlanma süreci Sherlock Holmes serisine el atmasıyla devam eder. Kült hale gelen meşhur İngiliz dedektif Holmes'ü beyazperdeye kendi üslubuyla yansıtır. Kimya tutar, hem yönetmenin hem de Sherlock'un hayranları tatmin olur. Aslında Sherlock'un havası, tam da Ritchie'ye göredir. Dönemin İngiltere'si, bir dedektifin başından geçen aksiyon dolu dakikalar ve keyifli diyaloglar… Temel Ritchie için hazırdır, sadece üstüne kat çıkması gerekir. Hasılı kelam film oldukça sevilir, hal böyle olunca devam filmi de gelir. Daha da gelecek gibi görünüyor.
7- Sadece sinema değil, reklamlar da ondan sorulur
Yetenekli yönetmenin iyi yaptığı işler sadece filmlerden ibaret değil. Reklam dünyasında da dönem dönem adından sıklıkla söz ettirir. Nike, Call of Duty, Dior Home ve BMW M Serisi için çektiği reklamlar büyük bir kitleye ulaşır, tıklanma rekorları kırar. Özellikle eski eşi Madonna'nın oynadığı BMW M Serisi reklamı epey sevilir. Daha çok kısa filmi andıran reklamda egosu tavan yapmış bir pop starı, yani kendisini canlandıran Madonna'ya haddini kendi tarzınca bildiren bir şoförün yaptıkları anlatılıyor. Şoförü oynayan isimse Clive Owen.