Savaştan kaçarak Türkiye'ye sığınan Suriyeli sığınmacı kadınlar, fuhuş çetelerinin kurbanı oluyor. Hayatlarında onarılmaz yaralar açılan kadınların, fırsatçıları ve çeteleri şikâyet edecek bir adresi de yok.
Suriyeli sığınmacılarla ilgili, ‘Her yer dilencilerle doldu, şehirlerin huzuru kalmadı.' şeklinde şikâyetler yükselse de sivil toplum kuruluşlarının ortaya koyduğu raporlar, işlenen insanlık suçunu gözler önüne seriyor. Neredeyse her ay bir STK, Türkiye'ye sığınan savaş mağdurlarıyla ilgili gözlemlerini paylaşıyor. Raporlarda, AFAD (Afet ve Acil Durum Yönetimi) kamplarına sivil denetçilerin girememesi, kadınların fuhuş çetelerinin eline düşmesi, çocukların dilenciliğe zorlanması, düşük ücretlerle çalıştırılmaları ve ırkçı saldırılara maruz kalmalarına vurgu yapılıyor. Hatta Hatay ve Antep'teki AFAD mülteci kamplarında IŞİD militanlarının ailelerinin barındığı, burada eğitimlerin verildiği, bazı kamplarda ise yetkililerin gözü önünde kadın ticareti yapıldığı konuşuluyor. Resmi makamları da ciddi ithamlar altında bırakan bu iddialara karşı henüz bir yalanlama gelmiş değil. Suriyeli savaş mağdurlarının ne şartlarda yaşam mücadelesi verdiğini ortaya koyan bir çalışma da Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu tarafından yapıldı. Diğer çalışmalardan farklı olarak kadın sığınmacılara odaklanan rapora göre Suriyeli kadınlar, Türkiye'de fuhuş çetelerinin esiri haline gelmiş durumda.
Geçtiğimiz yılın kasım ayından beri Diyarbakır, Gaziantep, Mardin, Nusaybin, Midyat, Hatay, Urfa ve Suruç'ta devam eden saha çalışmalarında yer alan Avukat Leman Yurtsever gözlemlerini şöyle paylaşıyor: “Antep'te her sokakta bir fuhuş merkezi olduğu söyleniyor. Örneğin kuaförlerde bu tür olayların daha çok yaşandığın, orada Suriyeli kadınların çalıştırıldığını ve fuhuşa teşvik edildiğini öğrendik. Kadınların AFAD kamplarından getirilip götürüldüğü yönünde söylentiler var. AFAD kamplarıyla ilgili hiçbir yalanlama gelmedi. Belgelenmiş bir fuhuş var orada. Mesela 10 yaşındaki bir kızı yaşlı adamla evlendiriyorlar. İmam nikahı kıyan biri var, çocuk bir hafta adamın yanında kaldıktan sonra kampa geri gönderiliyor. Bize bu bilgiyi veren de bir Arap kadındı. Başka şehirlerden bile erkekler geliyormuş. Arkalarında büyük bir çete var ve bu çetelerin güvenlik güçlerinden çekinmediğini gördük.”
Patronu gece kapısını kırarak evine girdi
Gaziantep'te şehrin ortasındaki bir handan bahseden Yurtsever, terk edilmiş hana Suriyelilerin yerleştiğini anlatıyor. Yaklaşık 2 bin kişinin kaldığı handa kadın ticareti yapıldığını bütün şehir biliyor. Kadınların kendi rızaları dışında gerçekleşen bu olayı şikâyet edecekleri bir mecra yok. Zaten linç olma korkusuyla yaşayan savaş mağdurları için başlarına geleni sessizce kabullenmekten başka çareleri de yok. Yerel halk ise Suriyelilere öfkeyle baktığından ya da işin içindeki çetelerden çekindikleri için onları koruyacak bir mücadeleye girmiyor.
Antep'te birçok kadınla konuşan Yurtsever, gözlemlerini şöyle anlatıyor: “Bir atölyede yerli bir kadın günlük 25 lirayla çalışırken, Suriyeli kadın 5 liraya çalıştırılıyor. Gündüz bir işte çalışıp geçimini sağlamaya çalışan kadınların, gece oradaki yerli erkekler kapılarını çalıyor. Hoyratça içeri girebiliyor. ‘Gel sana günlüğü 500 liraya iş bulayım. 200'ü senin olur, 300'ü de bana kalır. İkimiz de güzel güzel geçiniriz.' diye tekliflerde bulunuyorlar. Bunu bizzat yaşayan kadınlardan dinledik. Kobanili bir kadın, çalıştığı işyerinin sahibi gencin, gece yarısı kapısını kırıp içeri girdiğini anlattı. Fakat bu durumu kimseye şikâyet edemiyor.”
AFAD kampları sivil denetime neden kapalı?
STK'ların bütün platformlarda dikkat çektiği diğer mesele ise AFAD kamplarının sivil denetçilere kapalı olması. Buraya giriş çıkışlar o kadar kontrollü ki, içerideki bir Suriyeli ancak hastalandığında doktor için dışarı çıkabiliyor. O da bir güvenlikçinin refakatinde gerçekleşiyor. Kamplara girmek için birçok resmi makamın kapısını çaldıklarını söyleyen Avukat Eren Keskin, manzarayı şöyle özetliyor: “Burada neler olduğunu tespit etmek hiçbir şekilde mümkün değil. Çok fazla duyum geliyor. Cinsel taciz, tecavüz, intihar ve IŞİD'in bazı kamplarda eğitim vermesi... Bunlar hakkında şimdiye kadar bir yalanlama gelmiş değil. Fakat denetlenmesi de mümkün değil.”
Oysa geçici koruma yönetmeliğinin 39. maddesine göre, AFAD kamplarına izin alınarak girilmesi mümkün. Fakat hiçbir şekilde buna izin verilmiyor. Herkes sorumluluğunu bir diğerine yüklüyor. Örneğin valiyle görüşünce bakanlık izni gerekiyor, kaymakama gidince validen izin bekleniyor. Sonuç olarak hiçbir makamdan izin çıkmıyor.
Şehrin göbeğinde IŞİD'lileri tedavi eden hastane var
Sivil toplum kuruluşlarının ortaya koyduğu raporda dikkat çeken bir nokta da, bölgede IŞİD sempatizanı ya da örgütle ilgili kişilerin diğer savaş mağdurlarından daha rahat yaşadığı. “Hatay'da bir kampta IŞİD'lilerin ailelerinin kaldığı iddiası var.” diyen Avukat Leman Yurtsever şunları anlatıyor: “Bu kampın kapısına kadar gittik. İçeri girmemize izin verilmedi ama gördük ki bahçesinde hiç erkek yoktu. Sadece kadın ve çocuklar var. Bize verilen bilgi, oradakilerin IŞİD ailesi olduğu. Erkeklerinin de bu örgüt için savaştığıydı.” IŞİD'e yakın olan ailelerin diğerlerine göre çok daha rahat barındığını gözlemleyen Yurtsever, “Mesela IŞİD'li yaralıların geldiği büyük bir hastane gösterdiler bize. Gaziantep'in merkezinde özel bir hastaneydi. Yaralı militanlar burada gelip tedavi görüyor ve bunu halk da dahil herkes biliyor. Kobanililer ve diğer sığınmacılar bile devlet hastanesinde bile tedavi olamıyor.” diyor.