Boztepe'deki muhteşem manzarayı görmek, Ordu'ya gitmek için yeterli bir sebep. Hele ki çaylarını yudumlayıp huzur arayanlar ‘şehrin terasının' misafiriyse değmeyin keyiflere. Tabii sadece tepe değil, birçok tarihî; ve turistik yer de görülmeye değer. Ayrıca tünellere merakınız varsa Türkiye'nin en uzun tünelini görmek için bir kez daha düşünmelisiniz.
“Ordu'nun dereleri, Aksa yukarı aksa, Vermem seni ellere, Ordu üstüme kalksa…” diye başlar, Ordu'nun meşhur türküsü… Türkü zihinlerde öyle bir yer etmiş ki, dinleyenler hemen şu soruyu sorar kendi kendine: ‘Gerçekten dereler yukarı akıyor mu?' Yerinde görelim diye yollara düştük. Yazıda türkünün hikâyesini anlatmayacağız elbette ama yer yer dem vurmadan da edemeyeceğiz…
Tam da yazın hareketli günleri yerini yavaş yavaş sessizliğe bırakmaya başladığı şu zaman diliminde değmeyin Ordu'nun keyfine. Gözünüzü çevirdiğiniz hemen her yerde deklanşöre basmanız için hazır bekliyor bütün doğal güzellikler. Mavi ve yeşil de cabası…
Kaşkalar, Medler, Persler, Roma İmparatorluğu, Danişment Beyliği, Trabzon Rum İmparatorluğu, Anadolu Selçuklu Devleti, Hacıemiroğlu Beyliği ve Osmanlı İmparatorluğu'na ev sahipliği yapan Ordu, hayli eski bir yerleşke… Samsun, Trabzon ve Giresun ile birlikte, bu kıyılara egemen olan Milet kolonisi Sinope (Sinop) tarafından M.Ö. 7. yüzyılın ortalarında kurulur. Dağ eteği anlamına gelen ‘Kotyora veya Cotyora' ismini alır. Öteki Karadeniz kolonileriyle birlikte M.Ö. 6. yüzyılda Perslerin eline geçer. Zaman içinde Pontuslular'ın hakimiyetine girdikten sonra 1346 yılında Canikli Hacıemiroğulları Beyliği tarafından fethedilir. Yıldırım Bayezid zamanında da Osmanlı topraklarına dâhil edilir. 1920'ye kadar Trabzon'a bağlı bir kazayken 1921'de vilayet merkezi haline gelir…
ŞANSLI İL
Karadeniz'e yapılan yolculuklar Samsun'u geçip Ordu hududuna varılınca anlaşılır. Mesela, Ünye saklandığı koydan çıkıverir karşınıza aniden. Sonra, Fatsa'ya doğru uzanır kumsallar... Eski yol olarak tabir edilen Bolaman-Perşembe'de ise dağlardan kopup gelen yeşillik, büyük bir özlemle asfaltı atlayıp denizle buluşur. Doğanın bu kıpır kıpır haline, göz alabildiğine uzanan fındık bahçeleri katılır sonra… Deniz turizmi bakımından da Doğu Karadeniz'in en şanslı illerinden biri Ordu. Karadeniz Otoyolu sebebiyle tahrip edilen sahil kısmında, kıyıları bozulmadan ayakta kaldığı için. Yeşil ile mavinin kucaklaşmasına otoyol bile mani olamamış! Eşsiz koyları, yeşil doğası ve berrak denizi de bunun kanıtı. Yol bizi kıyıdan alıp içeriye doğru yönlendirirken şunu söylemekte fayda var. Daha büyüğü yapılana kadar, Türkiye'nin en uzun motorlu taşıt tüneli Nefise Akçelik (Hapan) Tüneli'de bu bölgenin içinde, 3 bin 820 metre uzunluğuyla…
Şadırvan'ın en yüksek hali
Karadeniz'in orta yerinde genişçe bir koya kurulmuş Ordu şehir merkezine ulaşınca, Karadeniz ile ilk kez tanışmış gibi olur insan. Eski bir dostun sevecenliğiyle misafirlerini selamlayan bu şirin kent, bahçeler içindeki güzelim taş konaklarıyla gülümseyiveriyor önce, sonra yerini sahildeki çay bahçeleri, restoranları ve yol boyunca sıralanmış apartmanlara bırakıveriyor kendini. Şehir merkezi demişken, tek başına anıt gibi duran Osman Paşa Şadırvanı'nın hikâyesini anlatmadan olmaz. Şadırvanın banisi, aslen Ordulu olan Trabzon Valisi Hazinedarzade Osman Paşa. 1842 yılında yaptırılan eser, modernleşme çalışması gerekçeleriyle 1937'de yıktırılır. Ülkemizde, sütunları en yüksek olarak bilinen şadırvan, işadamı Fahri Çelebi tarafından 18 yıl önce aslına uygun olarak yeniden inşa ettirildi.
Şehrin terası…
Ordu, tanıtımında kullanıldığı gibi O2 (oksijen)'in bol bulunduğu bir bölge. Bu minvalde ilk hedefimiz Boztepe. Boztepe'ye teleferikle çıkmak doyumsuz bir Ordu seyirliği sunuyor ziyaretçilerine. Üstelik cüzi bir fiyata, gidiş-dönüşü 6 TL'ye. (Hafta sonu 8 TL) Cam fanusun içinde küçük küçük fındık bahçelerini, binaların tepesindeki martıları, güvercinleri görme şansınız mümkün. Zira şehre tepeden bakış, nasıl bir coğrafyada bulunduğumuz hakkında bize ipuçları veriyor. Karadeniz; tepeye çıktığımızda sol tarafı ufka kadar her yer masmavi, sağ tarafı ise Ordu'yu arkadan çeviren dağlar ve yemyeşil... Günlük güneşlik bir hava var ise Ordu'yu uzun bir plaja çeviriyor Karadeniz. Aynı zamanda yamaç paraşütçülerinin de uğrak noktası burası. Denizden 500 metre yükseklikte olup, ilin tüm güzelliklerini, Karadeniz'in muhteşemliğini Boztepe'den süzülerek seyretmek doyumsuz bir keyif veriyor paraşütçülere. Bu arada yükseklik korkusu olanlar üzülmesin, 20 dakikalık asfalt yolu bitirdikten sonra Ordu ayaklarınızın altına seriliyor. Hele de yağmur ve sisin olmadığı bir gün yaşıyorsanız ‘şehrin terası'nda unutulmayacak dakikalar geçirebilirsiniz.
Sivil mimarinin en güzel örneklerinden
Boztepe'den sonraki istikâmetimiz, Paşaoğlu Konağı. 1896 tarihli yapı, Osmanlı sivil mimarisinin en güzel örneklerinden. Selimiye Mahallesi'nde bulunan, zengin taş işçiliğine sahip konak, günümüzde Etnografya Müzesi olarak kullanılıyor. İçerideki teşrifat ve sergilenen kıyafetler, takılar, silahlar ve mutfak gereçleri o dönemin günlük hayatına dair ipuçları veriyor. Şehir merkezindeki gezintimizin sonraki durakları arasında; 1770'li yıllarda yapılan Atik İbrahim Paşa Camii (Orta Cami) ve Aziziye Camii yer alıyor. Kentin kuruluş yıllarından kalma tarihî; Aziziye (ahşap) cami, 1894 yılında Kadızade Hacı Hasan Efendi tarafından yıktırılarak yeniden inşa edilmiş. Listeye, Selimiye ve Hamidiye camilerini de ekleyebiliriz.
Güneşin doğuşu ve batışı
Ordu'dan ayrılıp, 14 kilometre uzaklıktaki şirin belde Perşembe'ye doğru yol alıyoruz. Rotamız, Türkiye'nin on sakin şehrinden biri olan Perşembe ilçesinin Yason burnu. Burası karadan çıkıp Karadeniz'e batarcasına uzanmış ince, uzun ve kıvrımlı bir yarımada ahenginde. Üzerinde tadilat görmüş eski bir kilise var. Yeni evlenen çiftlerin fotoğraf çektirdiği ve turistlerin yoğun ilgi gösterdiği bu yarımadanın en hoş özelliği, güneşin Karadeniz'den doğup Karadeniz'de batışının izlenebilmesi. Kısacası her şeyin ve her yerin birbirine benzediği küresel dünyada kendi gibi kalabilmiş yerlerden.
Mendereslerle bölünen yaylalar…
Ordu'da bol yamaçlı yeşil yaylalar kâh mendereslerle bölünüyor kâh kışın kayak yapılan yamaçlarla dalgalanıyor. Şehrin iç kısımları yüksekçe ve bu bölgeler harika yaylalara sahip. Etrafında kaya mezarları bulunan Ünye Kalesi, UNESCO Dünya Antik Eserler Listesi'ne dâhil olan 2300 yıllık Gölköy Kalesi, Pontuslardan kaldığı rivayet edilen Bolaman Kalesi, Aybastı'ya 17 kilometre mesafede bulunan bin 500 metre rakımlı Perşembe Yaylası, Kabadüz ilçesine bağlı 100 bin dönüm arazisiyle ülkemizin en büyük yaylalarından Çambaşı Yaylası bunlar arasında en bilinenleri.
Özetlemek gerekirse; şehirde başta yayla turizmi olmak üzere, kampçılık, bisiklet turu, sportif balıkçılık, dağ yürüyüşü, foto safari, yamaç paraşütü ve rafting alanlarında güçlü bir potansiyel bulunuyor.
Kabak, hamsi, fındık...
Ordu mutfağında sebze ağırlıkta. Pancar çorbası, kabak çorbası, mısır çorbası, sakarca kayganası, etli keşkek, pancar diblesi ve tirmit (mantar) kavurması yöre halkının vazgeçilmez lezzetleri arasında. Birçok farklı şekilde yapılan turşular da listenin üst sıralarında. Tabii ki hamsiyi de unutmamak gerek. Yörenin geçim kaynağı ise fındık. Mamullerini hem yemeklik hem de hediyelik olarak alabilirsiniz.