Quantcast
Channel: ZAMAN-PAZAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

O eski kapıları semt yaptılar

$
0
0

“Şuradan bir kişi Topkapı uzatır mısınız?” derken veya Yenikapı sahilde surlara bakarak yürürken, aklımıza içinde ‘kapı' geçen Suriçi semtleri geliyor. Nedir Eğrikapı'nın, Azapkapı'nın, Narlıkapı'nın ardındaki hikâyeler deyip düşüyoruz yollara. Kimi Bizans'tan kalma, kimi fetihten sonra Osmanlı zamanında açılan sur kapılarının hepsi ayrı bir hikayeye sahip.

Şairin yekpare Acem mülkünü feda ettiği emsalsiz şehir İstanbul, şimdinin ‘tarihi yarımada'sından başkası değildi. Zira İstanbul bir zamanlar sadece etrafını çevreleyen surlarla sınırlıydı. Zaten kelime anlamı da ‘surların içi' olan şehre askerler de siviller de bu surlar üzerinde bulunan kapılardan girebiliyordu. Kimi Bizans'tan kalma, kimi fetihten sonra Osmanlı zamanında açılan sur kapılarının her biri ayrı hikayeye sahip. 80 civarında kapıdan bazıları kapanmış, bazıları kapalı kalıp yıllar sonra açılmış. Şanslıları ise Silivri'den Tuzla'ya uzanan günümüz İstanbul'unda adlarını bulundukları semtle yaşatıyorlar. İşte onlardan bazıları...

Silivrikapı - Adını Silivri istikametine bakmasından ötürü bu şekilde alan Silivrikapı, meşhur kutsal su Balıklı Ayazması yakınlarında olduğundan Bizans için ayrı bir öneme sahip. İznik İmparatorluğu'nun Latin İmparatorluğu'na son vermesinde bu kapının adının geçtiğini görüyoruz. Rivayetlere göre şehre eski adıyla Pege Kapısı zorlanarak ya da daha önce şehre giren casusların yine bu kapıyı açmasıyla girilmiş. Kapının üzerindeki kitabede Latince şöyle yazıyor: “Tanrı tarafından korunan bu mukaddes ayazma kapısı 1438 yılı Mayıs ayında İmparator Ioannes ve Maria Palaeologuslar mülkünün sadık hizmetkârı Manuel Bryenne Leontaris tarafından masrafı karşılanarak yaptırılmıştır.”

Topkapı - Topkapı, İstanbul'un fetihle özdeşleşen kapısı. Hatta şu an Suriçi'ne bu kapıdan girmek istediğinizde, sizi onun önüne götüren tramvay durağının adı da ‘Fetihkapı'. Fatih Sultan Mehmet, karargahını Bizans döneminde de adı Ayios Romanos olan bu kapı önüne kurmuş. Ağır top atışları yine burada yapılmış. Şehir düştükten sonra yıkılan kapı, yeniden yaptırılmış ve bu yeni kapının üzerine fetih esnasında kullanılan bazı top gülleleri yerleştirilmiş. Şimdi göremediğimiz fakat eski seyyahların anlattıklarından öğrendiğimiz bu top gülleleri kapıya ismini de vermiş. Bundan daha inandırıcı bir rivayet var ki, o da fetihten sonra yapılan sarayı korumak için bu kapı civarına toplar yerleştirildiği üzerine. Bu topların bulunduğu kapı, hem konduğu yere hem de saraya adını vermiş.

Yenikapı - Surların dışında, Marmara'nın en eski liman bölgesi olduğu söylenir Yenikapı'nın. Bu yüzden Bizans'ta eski adı dışarıda manasında ‘Vlanga'dır. Osmanlı'da bu Langa'ya dönüşmüş, kapıya da Yeni Langa Kapısı denmiş. Kapının ‘yeni' olma sebebinin ise, önceleri halka açık olmaması ve daha sonra öğrenilmesi olduğu sanılıyor. Fakat Yenikapı ile ilgili en çok gerçekliği muğlak şu rivayet sevilir: Şarabı, afyonu ve falı yasaklayan IV. Murat bir gün tebdil-i kıyafet bir sandala biner. Sandalcı hem şarap içer hem afyon çeker, hatta tanımadığı sultana da ikram eder. Bir de fal taşlarını çıkarınca padişah, “Hünkarımız bunları yasaklamadı mı?” diye sorar. Adam denizde padişahın haberi olamayacağını söyler ve “Hadi sor soracağını!” der. Sultan Murat, “Hünkarımız şu an nerededir?” diye sorar ve “Denizde.” cevabını alır. Adam tekrar fala baktığında karşısındakinin padişah olduğunu anlar ve af diler. Sultan, denizden çıktığında İstanbul'a hangi kapıdan gireceğini bilirse affedeceğini söyler. Sandalcı tahminini bir kağıda yazar lakin padişah yeni bir kapı açılmasını emreder ve kağıda bakmadan bunu bilemeyeceğini düşündüğü adamın idam emrini verir. Kapıdan girerken kağıdı açar, içinde şu cümle yazmaktadır: “Yeni kapınız hayırlı olsun padişahım.”

Edirnekapı - Edirnekapı adını tahmin edileceği gibi Edirne yolu üzerinde bulunmasından ötürü almış. Malum, surların dışı İstanbul sayılmıyor o vakitler. Yedi tepeli Suriçi'nin en yüksek tepesinde bulunan Edirnekapı, tıpkı Topkapı gibi fetih için önem arz ediyor. Zira askerler İstanbul'a bu kapılar arasında açılan gediklerden girmiş. Öte yandan Bizans'ta da Osmanlı'da da saray için bu kapının yeri ayrıymış. Sefere çıkılırken, askeri yahut dini törenlerde önceleri imparator, sonraları padişah hep bu kapıyı kullanırmış. Edirne istikametinde seferden dönen sultan yine buradan içeri girermiş.

Kumkapı - Marmara Denizi'ne açılan kapılardan olan Kumkapı da semte adını verenlerden. Bu semte Bizans döneminde küçük iskele anlamında Kontoskalion denirmiş. Burada yan yana biri büyük, biri küçük iki liman bulunurmuş. Bir rivayete göre şehre getirilen kumlar bu küçük limana boşaltılırmış. Ve bu kumlar bölgeye ve kapıya adını vermiş.

Ahırkapı - Şimdilerde Roman orkestrası ve Hıdırellez şenlikleriyle meşhur olan Ahırkapı semtinin kapısı, Sarayburnu tarafında. Padişah atlarının da içinde yer aldığı, Topkapı Sarayı'nın has ahırlarına açıldığı için bu ismi almış. Ahırlarla birlikte sarayın dış bahçeleri ve kasırları da semt sınırları içindeymiş. Ahırkapı sadece Osmanlı değil, Bizans saraylarına da ev sahipliği yapmış. Bölgede bu yüzden birçok arkeolojik kalıntı var.

Belgradkapı - Yedikule ile Silivri, kapı arasında bulunan Belgradkapı, Bizans'ta sadece askerlerin içeriden surlara çıkabilmesi için kullanılan bir kapıymış. Yıllarca örülü kaldığı için Osmanlı'da ‘kapalı kapı' da denen bu kapının açılması 1800'leri bulmuş. Semtin adının hikayesine gelince, Belgradkapı'nın civarına Kanuni Sultan Süleyman Belgrad fethinden getirdiği esirleri iskan ettirmiş. Esnaf olanlar buraya yerleştirilirken Belgrad'dan gelenlerin bir kısmı da bugünkü Belgrad Ormanları'nın yakınına getirilmiş. Memleketlerinden ayrı düşen Belgradlılar böylece İstanbul'da iki bölgede adlarını yaşatmışlar.

Narlıkapı - Adını etrafındaki narlardan alan yeşilliklerle örülü Narlıkapı, denize açılan kapılardan. Samatya civarındaki semte adını veren kapı, Yedikule tren istasyonunun arkasına düşüyor. Narlıkapı'nın surlarına oturup da denize karşı çekirdek çitlemenin keyfi paha biçilmez.

Eğrikapı: İstanbul surlarının Haliç tarafında, Ayvansaray'da bulunan Eğrikapı'nın adı muhtelif rivayetlere sahne olmuş. Kimine göre kapının iki kanadı karşılıklı kesişemediği için eğri denmiş, kimine göre kapıya giden dar yolun eğriliğinden. Evliya Çelebi, fetihten sonra bu semte yerleştirilen Eğirdirli göçmenlerden sebep buraya Eğrikapı dendiğini rivayet etmiş. Ama asıl olan, kapıdan girmeden hemen önce yolun dirsek yapacak derecede eğri olmasıymış. Bu dirseğin sebebi ise sura bitişik durumda, kapının hemen solunda İslam ordularının İstanbul kuşatmasında yer alan Hz. Hafir'in türbesinin bulunmasıymış. Tüm bunlarla birlikte meşhur Kaşıkçı elmasının Eğrikapı'da bir çöplükte bulunduğu rivayeti, semtin hikayelerle dolu popülaritesini artırmış desek yeri.

Ayakapı: Haliç tarafında bulunan bu sur kapısının adı Aya Theodosia isimli bir azizeden geliyor. Bizans döneminde semtte bu adla bir kilise de varmış. Halk arasında bir söylenceye göre, Aya Theodosia'nın yortu günü 29 Mayıs'mış ve İstanbul'un fethi sırasında askerler halkın kiliseyi güllerle donattığını görmüş. Daha sonra bu kilise camiye çevrildiğinde de adı Gül Camii olmuş. Tabii bu pek inandırıcı görünmeyen rivayet gibi, caminin yerinde Gül Baba adında birinin yatırı olduğu da söylentiler arasında.

Çatladıkapı - Surların denize açılan bir başka kapısı da, Yenikapı ile Cankurtaran arasında bulunan Çatladıkapı. Bizans zamanında Bukuleon Sarayı'na açıldığından bu sarayın adıyla anıldığı da olmuş. Kapının üzerinde Bizans döneminden bir sarayın süslü duvar kalıntılarının bulunması bu ihtimali güçlendiriyor. Kapıya ve semte bu ilginç ismi verense rivayete göre kapının bir depremde çatlaması. Bununla birlikte başka bir rivayette de ‘Çatladı Kasım' lakaplı biri bu bölgede yaşamış ve kapı ile semt onun adının değişerek gelmesiyle Çatladıkapı diye anılır olmuş.

Azapkapı - Eskiden surların dışında kalan Galata bölgesinde de surlar bulunuyormuş. Azapkapı da bu sur kapılarından birinin adı. Her ne kadar ismi işkenceleri anımsatsa da, Azapkapı adını bambaşka bir şeyden almış. Tersanelerde veya donanmada, görevli deniz erlerine ‘azep' denirmiş. Fetihten sonra Haliç'te kurulan tersanenin yanında Azepler Kışlası bulunuyormuş ve bu bölgedeki sur kapısının adı ‘Azep Kapısı'ymış. Bu kapının adı şimdi Karaköy'de Arap Camii civarındaki mahallede yaşıyor.

Mevlanakapı - Fetihten sonra açılan bu kapıya Yenikapı Mevlevihanesi'nin bulunduğu yola uzandığı için Mevlevihane Kapısı denirmiş. Fakat zamanla kısalarak Mevlana Kapısı olmuş. Bu kapının adı Bizans'ta Rus Kapısı'ymış. Vaktinde surdışında bir yere yerleştirilen Ruslar ayaklanarak İstanbul'a günlük girme hakkı elde etmişler. Ve onların ancak bu kapıdan girmesine izin veriliyormuş.


Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue